Kitaplar Gerçekten de Patlar...

~ 15.04.2011, Ahmet CEMAL ~
Sayın Başbakan, yurtdışındaki bir toplantıda, Neden kitap toplatıyorsunuzşeklindeki bir soruya, Kitapları ben toplatmadım diye cevap verdikten sonra, eklemiş: “Bombayı kullanmak suç ama bombanın hazırlanmasındaki malzemeleri kullanmak da suçtur.
Yakın geçmişteki olay hatırlandığında, anlamı yorum gerektirmeyecek kadar açık bir benzetme. Cevaptaki bomba”, “kitaplaşmış kitapoluyor; “bombanın hazırlanmasındaki malzemeler” ise henüz kitaplaşmamış olan kitaba girmesi öngörülen yazılar. Gerçi burada, olası kötü niyetlikişiler bağlamında bir sakınca yok değil. Çünkü birileriçıkar, şu malzemesözcüğünün çatısının altına bilgisayarları, hatta yayınevlerinin mekânlarını bile yerleştiriverir.
Benden söylemesi.
Her neyse. Benim asıl muradım başka. Ben, biraz da şu ünlü teşbihte hata olmazsözüne sığınarak Sayın Başbakan’ın kitap ile bomba arasında kurduğu ilişkiye değinmek istiyorum.
Özellikle belirtmek isterim ki, bu benzetmeyi çok tuttum! Çünkü niye yalan söyleyeyim, daha ilk okuduğum anda -kendimi alamayıp birkaç kez okuduğumu da belirteyim- düşüncelerim beni zorla tarihte bir yolculuğa çıkardı. Ve bu yolculuk sırasında ilk yaptığım şey, bütün insanlık tarihi boyunca erişilen uygarlık doruklarının hepsinin öncesinde, büyük kitap patlamalarının gerçekleştiğini saptayıp buna şükretmek oldu. Evet, insanlık tarihi boyunca uygarlık, hep kitapların yeterince patladığı toplumlarda filizlenmiş. Bu patlamaların seyrekleşmesi veya kimi zaman hiçlik düzeyine yaklaşması ise her zaman gerilemelerin göstergesi olmuş.
Tarihe yaptığım bu yolculuk sırasında, adlar geçti aklımdan. Ve o adların çevresinde kümelenen, bomba gibisorular. Örneğin bir İbni Rüşd. Yani, bugün hâlâ antikçağ Yunan felsefesinin metinlerinin Batı’daki yeni basımlarına yorumları eklenen İslam felsefecisi. Ve sordum: Bir İbni Rüşd’ün eserleri patlamasaydı, İslam felsefesi nerede olurdu? Yeterince olur muydu?
Sonra adına bugün Rönesans dediğimiz o büyük uyanışı ve onu gerçekleştirenleri hatırladım. Bir Dantenin İlahi Komedyası, bir Boccaccionun Dekameronu, bir Erasmusun Deliliğe Övgüsü, bir Cervantesin Don Quichotesi, bir Shakespearein bütün eserleri... Kafamdaki soru hep aynıydı: Bütün bu kitaplar, eserler patlamasalardı”, Rönesans, yani ortaçağı izleyen o görkemli Yeniden Doğuşgerçekleşebilir miydi?
Yolculuğumu iki, üç yüz yıl ileriye doğru sürdürdüm. Aydınlanma Çağı’nın eteklerine vardım. Avrupa’da akılcılığın ve laikliğin en kesin zaferinin kazanıldığı iklimlerin kokusunu almaya çalıştım. Aydınlanma’nın bugünkü mirasını düşündüm. Ve yine sordum: Bir Rousseaunun, bir Voltairein, bir Montesquieunun kitapları yeterince güçlüpatlamasalardı, 18. yüzyılda Aydınlanma diye bir hareket ve Büyük Fransız İhtilali diye bir olay düşünülebilir miydi?
Ve sonra elbet 20. yüzyıl, yani Sel Yayıncılık’tan çıkan o nefis kitabın başlığında dendiği gibi, -“İsyankâr Yüzyıl”- adları buraya sığdırılamayacak onca isyankârın elinden çıkma kitaplar birer bomba gibi patlamasaydı, insan düşüncesi bugün nerede olurdu?
Toplumların uygarlaşması bağlamında asıl soru, kitapların birer bomba olup olmadıkları değildir. Her kitap, bombadır. Asıl soru ise şudur: Bu bombalar, her zaman yeterince patlatılıyor mu?

(Cumhuriyet 15.04.2011)

Ahmet CEMAL | Tüm Yazıları
Hits: 1791