İnsanlık testi

~ 15.01.2014, Kemal OKUYAN ~

Telefon konuşmaları yayınlanıyor. Bir cemaat liderinin Türkiye’nin en önemli iki kapitalist ailesiyle dünya piyasalarına açıldığı gerçeği, yani bizim yıllardır bir bir söylediklerimiz, kabak gibi ortaya çıkıyor. Ne diyorduk? “Piyasa gericilik üretir” diyorduk, “cemaat okulları azgelişmiş ülkelerde işbirlikçi-işbitirici bürokrat ve siyasetçi yetiştirmek üzere kuruldu” diyorduk. “Okulların arkasında büyük tekeller ve TSK var” diyorduk. “Burjuva laisizmi çöktü, tarih oldu” diyorduk, “laikliği, aydınlanma bayrağını emekçi halk taşır” diyorduk.

Biz doğru konuşuyorduk. Telefonda konuşan ise Fethullah Gülen değil sadece, sermaye sınıfıdır.

Artık siyaseten bitmiş, uzatmaları oynayan Başbakan “balkon” değil de “mezarlık” konuşması yapıyor. “Binlerce kilometre yol yaptık, nasıl yolsuzluk yapabiliriz” diyor… “Adalet Sarayı inşa ettik, siz bize ne ediyorsunuz ey vefasız savcılar, hâkimler” diye soruyor… Sermaye diktatörlüğüne gerçekten inanmış, fanatikçesine inanmış birinin sözleridir bu. Meramı da şu: “Eyyy patron sınıfı, eyyy benimle zenginliğine zenginlik katan nankörler! Siz kazandınız, biz kazandık. Şimdi neden oyun bozanlık ediyorsunuz? Eyyy yargı mensupları, sizi de çatısı akan köhne binalardan çıkarıp, sarayların içine tıktık, sıra benim padişahlığıma geldiğinde mi itiraz ediyorsunuz?”

Konuşan kim mi? Konuşan siyasi bir meftada cisimleşmiş piyasa tanrısıdır.

Burjuvazi işçi sınıfına çektirdiklerinin bedelini ödemektedir. Sermaye gericiliği, gericilik de sermayeyi kusmaktadır.

17 Aralık’ta ayakkabı kutusundan ortalığa saçılan paralar, TCDD ihalelerindeki yolsuzluklar, belediyelerden yayılan pis kokular, bunları “hukuk”la çözemezsiniz. Hukuka siyasetin elinin değmesi gerekir. Siyasete de emekçi ahlakı!

Bugünkü rezaletin ardında piyasa faşizmi vardır, emeğin haklarının gaspı vardır, özelleştirme vardır, Avrupa Birliği macerası vardır, tarımın çökertilmesi vardır, kıyıların, ormanların, akarsuların özel girişimciler tarafından işgali vardır.

Yoksul kitlelerin payına dinsel inançlar, zenginlerin payına talan, yağma, aşırı kâr!

Mesele budur.

Kapitalistlerimiz o kadar mutlu, o kadar mesut, o kadar pervasızdı ki, paracıklar istiflendikçe “bu iş tuttu” demiş, AKP rejimine, cemaatlere kapı aralamıştır.

Gericilerimiz o kadar özgüvenli, o kadar hazımsız, o kadar salaktı ki, sırtları sıvazlandıkça, emperyalist merkezler tarafından kabul gördükçe ve gemicikler yürüdükçe hayal görmeye başlamıştır.

Saadet zincirini, nasırına basılan halkımız koparmıştır.

Şimdi, birileri yolsuzlukların üzerine gitmek, birileri adaletsizliğe son vermek, birileri Kürt sorununu çözmek, birileri hükümet olmak için sermayenin, kapitalizmin, uluslararası tekellerin, patron sınıfının, özetle piyasa aktörlerinin ardı ardına gelen itiraflarına kulak tıkıyor. Özetle, “sömürü devam etsin” ama “bağzı şeyler kahrolsun” denmekte.

Seçenek sizin. “Kapitalizmle baş edemeyiz, biz önce cemaatin defterini dürelim” diyebilirsiniz. “Hele bir Erdoğan’dan kurtulalım” diye düşünebilirsiniz. Birini ötekine tercih edip “büyük siyaset” yapabilirsiniz.

Kendinizi test edin. İnsansanız, kusarsınız!

solhaber

Kemal OKUYAN | Tüm Yazıları
Hits: 1301