Hukuk kaosu ve kozmosun kardeşliği

~ 13.01.2014, Av.Murat Kara ~

Large_hsyk_9179

Ülkede egemen olan 11 yıllık gerici-liberal ve halk düşmanı karaktere sahip iktidara karşı ne söyleyeceğiz?

İçinden geçtiğimiz siyaset ve hukuk dönemini anlatabilecek en iyi kelimelerden biri kaostur. Kaotik dönemlerde düzleme müdahale edecek davranışların yaratacağı sonucun tahmin edilebilirlik düzeyi, normal dönemlere kıyasla daha zayıftır.

Bunu fizik alanından bir örnekle açıklayalım. Bir odada sigara içtiğimizi düşünelim, sigara dumanının havada yaptığı şekillerin düzensiz ve bağımsız olduğunu gözlemleriz. Ancak bu düzensiz duman dinamiğini o odadaki birçok etkenin belirlediğini değerlendirmemize katmayıp, düzensizliği nitelemekle yetiniriz. Oysa ki odanın herhangi  bir yerinde yaktığımız küçük bir  kibritin dahi yaratığı sıcaklık (sıcaklık yüzlerce etkenden sadece biridir) odadaki hava basıncını etkileyip hava akımı oluşturacak ve sigara dumanının dinamiğini etkileyecektir.

Örnekteki yakılan kibrit gibi,  kaotik dönemlerde düzleme müdahale edecek davranışların ve söylenilecek şeylerin, yoğunluğundan bağımsız olarak, sonuçlarının önemli olacağı ve sonrasında yapılacakların ipuçlarını vereceği unutulmamalıdır.

Bugünün kaotik ortamının ve var olan çatışmanın hukuk üzerinden şekillenmesi de normal karşılanmalıdır. Çatışmanın hukuk alanına sıkıştırılmaya çalışılması bir taraftan tercih iken, diğer taraftan hukukun 11 yıl boyunca siyasetin merkezine çekilmiş olmasının sonucudur. Bu nedenle hukuk ve yargı alanında yapılacak ve söyleneceklerin önemi bir kat daha artmaktadır.

Halihazırda hukuk ve yargı alanında söylenenlere bakıldığında bazılarının hukukun evrensel ilkelerinden, yargı bağımsızlığından bahsederken; bazılarının da -örneğin siyasi iktidar gibi- yargıda geçmişte yaptığı hataları dillendirdiğini görmekteyiz. Her iki kesimin de tespitlerinin, hukuk alanındaki kaos ve belirsizlik noktasında ortaklaştığını söylemeliyiz.

Hukuk felsefesi açısından, hukuk alanındaki kaosun ve belirsizliğin bir sisteme oturtulması için formalizasyon çare olarak sunulmuştur. Formalizmin hukuksal alanda kaosu ortadan kaldırması, aynı zamanda hukuksal süjelerin objektif davranacağı kabulünü getirmiştir. Örneğin hakim ve savcıların formalizasyon ile hukuki uyuşmazlıkları çözerken, kişisel ve politik düşüncelerinden bağımsız bir şekilde hukuk kurallarına bağlı bir çözüm getireceği varsayılmıştır.
 
Ancak hukuk alanındaki formalizm ve objektivizm aslında bir yanılsamayı da içermektedir. Yargıçların veya savcıların verdikleri kararlar ile kişisel ve politik düşüncelerinin arasındaki açı kimi dönemlerde fazlayken, içinden geçtiğimiz süreç gibi kaotik dönemlerde azalacaktır. Ama asla bu açı objektivizmin iddia ettiği gibi ortadan kalkmaz.

Bu nedenle hukukun üstünlüğü ya da yargının bağımsızlığı gibi söylemlerin hukuk alanında yeni bir formel seçenek olarak sunulması,  tam anlamıyla saflık olacaktır. Neden mi?

Yargının yürütmeden mevzuat ile “ayrıldıktan” sonra, Yargıtay üyesi Abdullah Yaman’ın “...Hepimizin ortak referansı Kuran-ı Kerim’in birçok ayetinde Allah bizlere seslenirken düşünmez misiniz?” sözünü nereye koyacağız? Cami ve mescid dışındaki yerlerin ibadethane olamayacağını söyleyen mahkeme kararlarını nasıl verilmedi sayacağız?  İdari yargının elinden alınan “yerindelik” incelemesini nerede bulacağız? AKP ve cemaatin, 11 yıl boyunca egemen bloktaki bu iki iradenin elbirliği ile yarattığı hukuksal kurallar ve kurumları ne yapacağız? Ülkede egemen olan 11 yıllık gerici-liberal ve halk düşmanı karaktere sahip iktidara karşı ne söyleyeceğiz?

Bu dönemde hukukçuların cevabını araması gereken sorular bunlardır. Bu soruların cevabı da hukukun formel içeriğinde değil,  toplumun seküler, kamucu, yurtsever taleplerinde, en başında da; adalet talebinde aranmalıdır.

Peki bu taleplerin muhatabı kim olacaktır? Yargının ya da devletin diğer organlarının arasında yönetimsel bir kriz olduğunu düşünüyorsanız ve bunu cemaat/AKP arasındaki çatışma ile başladığına ikna olduysanız cevabınız paralel devlet olacaktır. Nitekim Demokrat Yargı Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin’in AKP’yi hukukun evrensel ilkeleri çerçevesinde, genel bir toplumsal konsensüse davet söylemi buraya oturtulabilir. Orhan Gazi Ertekin’e göre muktedir “paralel devlet” sadece AKP’nin değil hepimizin ümüğünü sıkmaktadır, bu nedenle AKP’nin doğru bir hukuksal planının desteklenmesi zorunludur.

Hukukçuların bu yöndeki talepleri AKP’nin biraz daha nefes almasına yardım etmektedir. Buna izin verecek bir hukuk söylemi, sürecin yanlış okunması diyerek geçiştirilmemelidir.

Taleplerimizi toplumun seküler, kamucu, yurtsever talepleri ile birleştirdiğimiz oranda sonuçlarını tahminlerimizin ötesine geçirebiliriz. Türkiye’de var olan siyaset ve hukuk düzlemi bize bu olanağı sunmaktadır. Bizim tek yapmamız gereken yüzümüzü topluma dönmek, yargının bütün süjelerinin örgütlenmesi sağlamak ve yarının nüvelerini yaratabilecek ortaklıkları yaratmaktır.  

NOT: Yazınının yazıldığı tarihte AKP’nin 12 Eylül 2010 tarihindeki Anayasa Referandumu ile “demokratikleşme” kriteri olarak sundukları HSYK düzenlemesinin değişikliğini içerir yasa teklifinin TBMM Adalet Komisyonu görüşmeleri başlayacaktı. AKP’nin yargı alanında yapmaya niyetlendiği bu adımın ne anlama geldiğini uzun uzun anlatmanın gereği yoktur. Ancak var olan hukuk kaosunun HSYK’ye sıkıştırılması, hukuk alanındaki kaotik ortamdan çıkışa katkı sunmayacaktır. HSYK’de yapılan düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından inceleneceği, bu sürecin yeniden başa dönebileceği unutulmamalıdır. Elbette HSYK’de değişiklik öngören yasa teklifine karşı AKP, tam saha presle karşılaşmalıdır. Ancak bu pres bizim topa girmemizle mümkündür. En azından bu ülkenin işçileri, aydınları, gençleri, yoksulları için. Nazım Usta’nın dediği gibi evlerin, yurtların, KOZMOSUN KARDEŞLİĞİ ADINA.

 

http://adaletvesosyalizm.org

Av.Murat Kara | Tüm Yazıları
Hits: 1606