İZMİR BAROSU'NDAN YOLSUZLUK VE HSYK AÇIKLAMASI

~ 11.01.2014, Yeni Yaklaşımlar ~

SİYASİ İKTİDAR SORUŞTURMALARDAN ELİNİ ÇEKMELİDİR

 

Dikta heveslilerine, yargı kararlarına karşı görevlerini yerine getirmekten imtina edenlere-siyasi iktidara bir kez daha hatırlatıyoruz; BAŞARAMAYACAKSINIZ.

 

Adliye önlerinde basın açıklaması dağıtan cumhuriyet savcıları, açıklama yapan HSYK hakimleri ve başsavcılar, görev yerleri değiştirilen savcılar ve kolluk görevlileri...

 

11 yıllık süre zarfında siyasi iktidar tarafından baştan dizayn edilen yargı ve kolluk arasında paralel devlet kurulduğu iddialarının yaşandığı olağanüstü bir süreçten geçmekteyiz.

 

Bu sürecin son halkası TCDD ve Liman İşletmeleri'nde  yaşandığı  iddia edilen yolsuzluklar nedeniyle yürütülülen soruşturma kapsamında, İzmir'de gerçekleşen ve gerçekleştirilmesi engellenen gözaltılarla karşımıza çıkmıştır.

 

İzmir 'de  devam eden bir soruşturma ile 06.01.2014 tarihinde haklarında yakalama kararı verilen  37 kişiden yalnızca 27 kişinin gözaltına alındığı ve bunlardan 3 kişinin de daha sonra serbest bırakıldığı, kalan 10 kişi için ise cumhuriyet savcısı tarafından verilen yakalama  talimatının kolluk tarafından yerine getirilmemiş olduğu, bizzat İzmir Cumhuriyet Başsavcı vekilinin yaptığı açıklama ile ortaya çıkmış  bulunmaktadır.

 

Görünen odur ki; soruşturmayı engelleyen, 17 Aralık'tan bu yana  görevliler üzerinde terör estiren, 2000 e yakın amir ve memur kolluk görevlisini bulundukları görevlerden alan siyasi iktidardır. Siyasi iktidar içinde bulunduğu panik hali nedeniyle, bununla da yetinmemiş alelacele yaptığı değişiklikle, kolluk ve soruşturma makamlarını yürütmeye bağlamaya çalışmıştır. Bugün ise siyasi iktidar meclise gönderdiği yasa teklifi ile  HSYK ve diğer yargı birimlerini yürütmenin tahakkümü altına almaya çalışmaktadır.

 

Kolluk kuvvetleri ve soruşturma makamlarının hukuka uygun davranması zorunlu olup, yargı mercileri karşısında hiç kimsenin ayrıcalığının olmadığı da tartışmasız bir gerçektir.  Muhaliflerine karşı gerçekleştirilen hukuka aykırı operasyonlarda savcıları ve kolluk güçlerini koruyan siyasi iktidarın, söz konusu soruşturmalar kendi çevresine yöneldiğinde  feryad etmesi de kabul edilemez.

 

Bugün yaşananlar, Deniz Feneri, İlhan Cihaner  soruşturmalarında benzerlerini gördüğümüz olayların bir tekrarı mahiyetindedir. Görünen odur ki, siyasi iktidarın yargıya ve soruşturmalara müdahalesi nedeniyle; soruşturma makamları  ucu siyasi iktidara veya onların yandaşlarına dokunan hiçbir soruşturmayı sonuca ulaştıramayacaktır.

 

Bir yargı erki düşünün ki, atacağı her adım yürütme erkinin iznine, oluruna, uygun görmesine bağlanmış olsun. Ancak faşist dikta rejimlerinde görülmesi mümkün bu durumun demokratik hukuk devletinde kabul edilmesi mümkün değildir.

 

İzmir Barosu olarak; yolsuzluk ve rüşvetin üzerinin örtülmesine göz yummayacağız ve   timsah gözyaşları altında yatan ikiyüzlülüğü tüm kamuoyuna sergilemek için her türlü çabayı göstermekten çekinmeyeceğiz.

 

Dikta heveslilerine, yargı kararlarına karşı görevlerini yerine getirmekten imtina edenlere-siyasi iktidara bir kez daha hatırlatıyoruz; BAŞARAMAYACAKSINIZ.

 

 

İzmir Barosu Yönetim Kurulu

- See more at: http://www.izmirbarosu.org.tr/haberler/bas%C4%B1n-a%C3%A7%C4%B1klamalar%C4%B1/bas%C4%B1n_2_812014.aspx#sthash.7wYqeQwSİ İKTİDAR SORUŞTURMALARDAN ELİNİ ÇEKMELİDİR

 

Dikta heveslilerine, yargı kararlarına karşı görevlerini yerine getirmekten imtina edenlere-siyasi iktidara bir kez daha hatırlatıyoruz; BAŞARAMAYACAKSINIZ.

 

Adliye önlerinde basın açıklaması dağıtan cumhuriyet savcıları, açıklama yapan HSYK hakimleri ve başsavcılar, görev yerleri değiştirilen savcılar ve kolluk görevlileri...

 

11 yıllık süre zarfında siyasi iktidar tarafından baştan dizayn edilen yargı ve kolluk arasında paralel devlet kurulduğu iddialarının yaşandığı olağanüstü bir süreçten geçmekteyiz.

 

Bu sürecin son halkası TCDD ve Liman İşletmeleri'nde  yaşandığı  iddia edilen yolsuzluklar nedeniyle yürütülülen soruşturma kapsamında, İzmir'de gerçekleşen ve gerçekleştirilmesi engellenen gözaltılarla karşımıza çıkmıştır.

 

İzmir 'de  devam eden bir soruşturma ile 06.01.2014 tarihinde haklarında yakalama kararı verilen  37 kişiden yalnızca 27 kişinin gözaltına alındığı ve bunlardan 3 kişinin de daha sonra serbest bırakıldığı, kalan 10 kişi için ise cumhuriyet savcısı tarafından verilen yakalama  talimatının kolluk tarafından yerine getirilmemiş olduğu, bizzat İzmir Cumhuriyet Başsavcı vekilinin yaptığı açıklama ile ortaya çıkmış  bulunmaktadır.

 

Görünen odur ki; soruşturmayı engelleyen, 17 Aralık'tan bu yana  görevliler üzerinde terör estiren, 2000 e yakın amir ve memur kolluk görevlisini bulundukları görevlerden alan siyasi iktidardır. Siyasi iktidar içinde bulunduğu panik hali nedeniyle, bununla da yetinmemiş alelacele yaptığı değişiklikle, kolluk ve soruşturma makamlarını yürütmeye bağlamaya çalışmıştır. Bugün ise siyasi iktidar meclise gönderdiği yasa teklifi ile  HSYK ve diğer yargı birimlerini yürütmenin tahakkümü altına almaya çalışmaktadır.

 

Kolluk kuvvetleri ve soruşturma makamlarının hukuka uygun davranması zorunlu olup, yargı mercileri karşısında hiç kimsenin ayrıcalığının olmadığı da tartışmasız bir gerçektir.  Muhaliflerine karşı gerçekleştirilen hukuka aykırı operasyonlarda savcıları ve kolluk güçlerini koruyan siyasi iktidarın, söz konusu soruşturmalar kendi çevresine yöneldiğinde  feryad etmesi de kabul edilemez.

 

Bugün yaşananlar, Deniz Feneri, İlhan Cihaner  soruşturmalarında benzerlerini gördüğümüz olayların bir tekrarı mahiyetindedir. Görünen odur ki, siyasi iktidarın yargıya ve soruşturmalara müdahalesi nedeniyle; soruşturma makamları  ucu siyasi iktidara veya onların yandaşlarına dokunan hiçbir soruşturmayı sonuca ulaştıramayacaktır.

 

Bir yargı erki düşünün ki, atacağı her adım yürütme erkinin iznine, oluruna, uygun görmesine bağlanmış olsun. Ancak faşist dikta rejimlerinde görülmesi mümkün bu durumun demokratik hukuk devletinde kabul edilmesi mümkün değildir.

 

İzmir Barosu olarak; yolsuzluk ve rüşvetin üzerinin örtülmesine göz yummayacağız ve   timsah gözyaşları altında yatan ikiyüzlülüğü tüm kamuoyuna sergilemek için her türlü çabayı göstermekten çekinmeyeceğiz.

 

Dikta heveslilerine, yargı kararlarına karşı görevlerini yerine getirmekten imtina edenlere-siyasi iktidara bir kez daha hatırlatıyoruz; BAŞARAMAYACAKSINIZ.

 

 

İzmir Barosu Yönetim Kurulu

- See more at: http://www.izmirbarosu.org.tr/haberler/bas%C4%B1n-a%C3%A7%C4%B1klamalar%C4%B1/bas%C4%B1n_2_812014.aspx#sthash.7w

SİYASİ İKTİDAR SORUŞTURMALARDAN ELİNİ ÇEKMELİDİR

 Dikta heveslilerine, yargı kararlarına karşı görevlerini yerine getirmekten imtina edenlere-siyasi iktidara bir kez daha hatırlatıyoruz; BAŞARAMAYACAKSINIZ.

Adliye önlerinde basın açıklaması dağıtan cumhuriyet savcıları, açıklama yapan HSYK hakimleri ve başsavcılar, görev yerleri değiştirilen savcılar ve kolluk görevlileri...

11 yıllık süre zarfında siyasi iktidar tarafından baştan dizayn edilen yargı ve kolluk arasında paralel devlet kurulduğu iddialarının yaşandığı olağanüstü bir süreçten geçmekteyiz.

Bu sürecin son halkası TCDD ve Liman İşletmeleri'nde  yaşandığı  iddia edilen yolsuzluklar nedeniyle yürütülülen soruşturma kapsamında, İzmir'de gerçekleşen ve gerçekleştirilmesi engellenen gözaltılarla karşımıza çıkmıştır.

İzmir 'de  devam eden bir soruşturma ile 06.01.2014 tarihinde haklarında yakalama kararı verilen  37 kişiden yalnızca 27 kişinin gözaltına alındığı ve bunlardan 3 kişinin de daha sonra serbest bırakıldığı, kalan 10 kişi için ise cumhuriyet savcısı tarafından verilen yakalama  talimatının kolluk tarafından yerine getirilmemiş olduğu, bizzat İzmir Cumhuriyet Başsavcı vekilinin yaptığı açıklama ile ortaya çıkmış  bulunmaktadır.

Görünen odur ki; soruşturmayı engelleyen, 17 Aralık'tan bu yana  görevliler üzerinde terör estiren, 2000 e yakın amir ve memur kolluk görevlisini bulundukları görevlerden alan siyasi iktidardır. Siyasi iktidar içinde bulunduğu panik hali nedeniyle, bununla da yetinmemiş alelacele yaptığı değişiklikle, kolluk ve soruşturma makamlarını yürütmeye bağlamaya çalışmıştır. Bugün ise siyasi iktidar meclise gönderdiği yasa teklifi ile  HSYK ve diğer yargı birimlerini yürütmenin tahakkümü altına almaya çalışmaktadır.

Kolluk kuvvetleri ve soruşturma makamlarının hukuka uygun davranması zorunlu olup, yargı mercileri karşısında hiç kimsenin ayrıcalığının olmadığı da tartışmasız bir gerçektir.  Muhaliflerine karşı gerçekleştirilen hukuka aykırı operasyonlarda savcıları ve kolluk güçlerini koruyan siyasi iktidarın, söz konusu soruşturmalar kendi çevresine yöneldiğinde  feryad etmesi de kabul edilemez.

Bugün yaşananlar, Deniz Feneri, İlhan Cihaner  soruşturmalarında benzerlerini gördüğümüz olayların bir tekrarı mahiyetindedir. Görünen odur ki, siyasi iktidarın yargıya ve soruşturmalara müdahalesi nedeniyle; soruşturma makamları  ucu siyasi iktidara veya onların yandaşlarına dokunan hiçbir soruşturmayı sonuca ulaştıramayacaktır.

Bir yargı erki düşünün ki, atacağı her adım yürütme erkinin iznine, oluruna, uygun görmesine bağlanmış olsun. Ancak faşist dikta rejimlerinde görülmesi mümkün bu durumun demokratik hukuk devletinde kabul edilmesi mümkün değildir.

İzmir Barosu olarak; yolsuzluk ve rüşvetin üzerinin örtülmesine göz yummayacağız ve   timsah gözyaşları altında yatan ikiyüzlülüğü tüm kamuoyuna sergilemek için her türlü çabayı göstermekten çekinmeyeceğiz.

Dikta heveslilerine, yargı kararlarına karşı görevlerini yerine getirmekten imtina edenlere-siyasi iktidara bir kez daha hatırlatıyoruz; BAŞARAMAYACAKSINIZ.

 
İzmir Barosu Yönetim Kurulu

 

 

İZMİR BAROSU YÖNETİM KURULU'NUN HSYK YASA TEKLİFİ HAKKINDAKİ AÇIKLAMASI

 

Bu yasa teklifi, yargı bağımsızlığına, demokratik hukuk devletinin temel ilkelerine ve özellikle kuvvetler ayrılığı prensibine Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan en ağır saldırılardan biridir.

 

Bu saldırı karşısında, sessizlik ya da ikircikli bir tavır affedilemez bir hata ve tarihsel bir sorumluluk olacaktır. Tüm hukuk kuruluşlarını ve kamuoyunu oynanmak istenen bu kirli oyuna karşı uyanık olmaya ve aktif mücadeleye çağırıyoruz. 

Siyasi iktidar tarafından daha önce coşkulu açıklamalarla "demokrasi", "yargının bağımsızlaştırılması" , "hakimler sultasından kurtarma" gibi gerekçelerle kamuoyuna duyurulan ve HSYK, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay'ın yapısında değişiklikleri içeren anayasa değişikliklerinin yapılmış olmasının üzerinden henüz 3 yıl geçmişken yeni değişiklik teklifi meclise sunulmuş bulunmaktadır. 

Siyasi iktidar yargı mekanizmasını 11 yıldır suç ortakları ile birlikte muhalifleri üzerinde baskı kurmanın bir aracı olarak kullanmıştır. Ancak gelinen süreçte, "yargı" üzerindeki etkisinin kırıldığını  farkederek bu kez paralel devlet kurulduğu iddiaları ile yeni bir organizasyona girişmiştir. Başbakanın bugün ortaya koyduğu şikayetleri yolsuzluk gündemini değiştirerek bu yolla mutlak iktidar yaratmak arzusudur. Anayasa değişikliğinin hemen ardından yapılan seçimlerde bakanlık listelerinin dolaştırıldığı ve HSYK ve Anayasa mahkemesi dahil olmak üzere tüm yargının yürütmenin istediği şekilde biçimlendirildiği görülmüştür. 

Geçen 3 yıllık uygulama süresince HSYK'nın yapısına ve işleyişine ilişkin herhangi bir itiraz ileri sürmeyen siyasi iktidar değişikliğin gerekçesini "kurulun daha etkin ve verimli çalışması" olarak göstermeye çalışmaktadır. Oysa değişiklik metni incelendiğinde HSYK genel kurulunun yetkisinde olan tüm hususların genel kuruldan alınarak HSYK başkanına yani doğrudan Adalet Bakanına bağlanmak istendiği görülecektir. Yapılmak istenen bu değişiklikler ile;

- Kurul üyeleri hakkındaki suç soruşturmaları ile disiplin soruşturma ve kovuşturma işlerini yürütmek ve bu konularda gerekli kararları vermek,

- Teftiş kurulu başkanı, yardımcıları ve genel sekreter yardımcılarını atamak,

- Kurulun görev alanına giren konularda genelge ve yönetmelik düzenlemek,

- Geçici madde ile kurul üyelerinin dairelerdeki mevcut görevlerine son verilip, dairelerin yeniden oluşturulması ve üyelerinin atanması tümüyle bizzat Adalet Bakanının tasarrufu altında olacaktır.

Tüm bu değişiklikler kurulun etkisinin sıfırlanması ve HSYK nın başkan -bakan- hegemonyası altına alınması isteğini göstermektedir. Deyim yerindeyse değişiklik gerçekleştiği takdirde HSYK üyeleri dahil olmak üzere tüm hakim ve savcıların gelecekleri bakanın yani gerçekte başbakanın iki dudağı arasında olacaktır. 

Bu gün bir paralel devlet varsa bunun harcına siyasi iktidarın su taşıdığı ve bugün en yetkili ağızlar tarafından dile getirilen paralel devleti bizzat siyasi iktidarın şekillendirdiği hafızalardan silinmemiştir. Siyasi iktidar paralel devlet iddialarını dile getirirken suç üstü yakalanmıştır.  

Bu kez yapılmak istenen değişikliğin amacı, kontrol altına alamadığı ortakları ile yaşadığı çıkar çatışması nedeniyle kendine de dokunmaya başlayan yargıyı bakanın ve esasen başbakanın tahakkümü altına sokarak tümüyle kontrol etmek çabasından ibarettir.

İzmir Barosu olarak, Yargı bağımsızlığını her şeyin üstünde tuttuğumuzu ve yargının siyasi iktidarların müdahalesinden korunması gerektiğini daha önce de dile getirmiştik. Bu gün siyasi iktidar söz konusu teklif ile yargı bağımsızlığından arta kalan nüveleri de ortadan kaldırarak arta kalan son kırıntıları da bu torbaya doldurmaya çalışmaktadır.

Siyasi iktidarın bu hamlesi yasama, yürütme ve yargı erklerinin bağımsız olduğuna ilişkin anayasal ilkenin ve evrensel hukuk normlarının da ihlali anlamına gelmektedir. Siyasi iktidar suç işlemektedir.

Yargının hiç bir siyasi gücün arka bahçesi, hiç bir siyasi iktidarın yap boz oyuncağı olmaması gerektiği unutulmamalıdır. Bu yasa teklifi, yargı bağımsızlığına, demokratik hukuk devletinin temel ilkelerine ve özellikle kuvvetler ayrılığı prensibine Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan en ağır saldırılardan biridir.

Bu saldırı karşısında, sessizlik ya da ikircikli bir tavır affedilemez bir hata ve tarihsel bir sorumluluk olacaktır. Tüm hukuk kuruluşlarını ve kamuoyunu oynanmak istenen bu kirli oyuna karşı uyanık olmaya ve aktif mücadeleye çağırıyoruz.

Saygılarımızla...

İzmir Barosu Yönetim Kurulu

 

 

 

 

 

Hits: 1195