Affet İsmet Paşa!

~ 26.12.2013, Ali SİRMEN ~

Dün İsmet İnönü ölümünün 40’ıncı yılında anıldı.
Kırk yıl önce İnönü’yü kaybettiğimizde, çoğu kişi şaşkınlıkla aynı soruyu soruyordu:- Şimdi ne olacak?
Oysa olacak olan bir şey yoktu. Her şey olduğu gibi devam edecekti ve etti de...
Zaten İsmet Paşa bir süredir siyaseti bırakmıştı.
Ama Cumhuriyet elli yıldır, iki kurucusunun güvencesine dayanıyordu.
1938’e kadar Atatürk vardı, kötü bir şey olacak olsa o müsaade etmezdi.
Ardından da 1950’de muhalefete düşmüş olsa bile İnönü...
Evet İnönü 1950’de muhalefete düşmüştü ama yine de güvenceydi.
Zaten tek partililikten, herhangi bir darbe yemeden çok partililiğe geçişin büyük hamlesi onun güvencesi ve öncülüğünde gerçekleştirilmişti.
İsmet İnönü’nün Cumhuriyet tarihi boyunca birçok büyük hizmeti olmuştur.
Garp Cephesi komutanı, İnönü savaşlarının muzaffer kumandanı, Lozan baş delegesi, Cumhuriyet’in ilanında, Atatürk’ün en yakın mesai arkadaşı ve sırdaşı, Atatürk’ün Başbakanı, Atatürk’ten sonra TC’nin 2. Cumhurbaşkanı, 1950’den itibaren demokrasinin savaşımının ödünsüz muhalefet lideri...

***

Yukarıda saydığım hizmetlerin herhangi biri tek başına İsmet Paşa’yı tarihi kişilik yapmaya yeter.
Ama o hepsini birden başardı.
Acaba içlerinden en önemlisi hangisiydi?
Çeşitli kaynakların belirttiğine göre, 14 Mayıs 1950 seçimlerini kaybedip muhalefete düşmesini, yani Cumhuriyet’in ilanının 27. yılında iktidarın demokratik bir seçimle el değiştirmesini kendinin en büyük zaferi olarak kabul etmekteydi İsmet Paşa.
Valilerin tek partinin il başkanı İçişleri Bakanı’nın tek partinin genel sekreteri olduğu, savaşla ilgili haberlerin hangisinin, nerede kaç sütun ve nasıl bir içerikle verileceğinin bile iktidar tarafından kararlaştırıldığı bir dönemde tek partinin liderinin iradesiyle, rejim tek partililikten çok partililiğe yani kendi tersine dönüşebiliyordu ve bu da İnönü’nün en büyük başarısı oluyordu.
Demokrasinin en önemli kriterlerinden birinin dönüşebilme yeteneği olduğu düşünüldüğünde, bu açıdan İnönü’nün ne kadar başarılı figür olduğunu görmek mümkündür.

***

Tek partililikten çok partililiğe geçişteki başarının sonra tekrar edilememiş olmasının suçu tek partililiğin simgesi kabul edilen İsmet Paşa’nın değil, daha sonra kendilerine nahak yere demokrat denenlerindir.
Zaten, Menderes’ten başlayıp bugüne, Erdoğan’a kadar uzanan çakma demokratların saldırıları da bu kompleksin dışavurumundan başka bir şey değildir.
Nitekim İnönü 27 Haziran 1956 günü TBMM kürsüsünden yaptığı konuşmada, bu tür suçlamalara cuk oturan tarihi bir cevap veriyordu.
On yıllık devri iktidarının ikinci yarısında, yarım yamalak var olan demokratik kurumların kırıntılarını da ortadan kaldırmak için elinden geleni ardına koymayan Menderes yönetiminin toplantı ve gösteri yürüyüşlerine kısıtlama getiren yeni düzenlemesi TBMM’nin 27 Haziran 1956 günkü oturumunda tartışılıyordu.
İsmet İnönü o gün kürsüden konuşurken bu tasarının demokrasilerdeki hak ve özgürlüklere aykırı olduğunu söylüyordu. Bu sırada DP Sivas Milletvekili Nurettin Ertürk oturduğu yerden laf attı:
- Vatandaşın hak ve özgürlüğü lafı senin ağzına yakışmıyor İsmet Paşa. İsmet Paşa’nın tarihe geçen yanıtı ise müthiştir:
Aramızdaki farkı bilelim, biz mutlakiyetten bugüne geldik. Siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.
İsmet Paşa’yı, eldeki son demokrasi kırıntılarının da tasfiye edilip tekrar mutlakiyete yönelindiği Menderes iktidarı günlerine benzer bir ortamda ölümünün kırkıncı yılında anarken herhalde şöyle bir özür de dilememiz gerekiyordu:
- Mutlakiyetten demokrasiye yönelen Cumhuriyet’i, demokrasiden tekrar mutlakiyete sürüklemeye çalışan Tayyibizmin batağına sapladığımız için, affet bizi İsmet Paşa!

Ali SİRMEN | Tüm Yazıları
Hits: 1619