İSTANBUL BAROSU İMAMIN ORDUSU ADLI BASILMAMIŞ KİTABA EL KONULMASINI KINADI

~ 01.04.2011, Yeni Yaklaşımlar ~
KAMUOYU AÇIKLAMASI
BASILMAMIŞ KİTABA VE AVUKATA BASKINI VE BASKIYI KINIYORUZ
Bilindiği üzere geçtiğimiz günlerde, Ergenekon adı verilen soruşturma kapsamında tutuklanan gazeteci Ahmet Şık’ın henüz yayımlanmamış, taslak halindeki “İmamın Ordusu” isimli kitabı ile ilgili olarak yayınevlerine, bir takım gazetelere ve gazetecilere ve daha da vahimi avukat meslektaşlarımıza baskınlar düzenlenmiş, aramalar yapılmış ve bir takım nüshalara el konulmuş, bilgisayarlardaki elektronik dokümanlar, dosyalar silinmiş, taslağın nüshalarının teslim edilmemesi halinde ise bunun terör örgütüne yardım suçunu oluşturacağı yönünde “uyarı” yapılmıştır.
            Bir Hukuk devletinde asla olamayacak, inanmakta zorluk çektiğimiz bu süreç ile ilgili olarak aşağıdaki hususların kamuoyuna açıklanması zorunlu görülmüştür:
 
1)        Arama ve elkoyma birer koruma tedbiri olup, bu yöndeki kararlar mahkemelere verilmiş ve içini istedikleri gibi doldurabilecekleri birer açık çek değildir. Bu gibi kararlar, somut olgu ve gerekçelere dayanmalıdır. Yargı yasakların değil, özgürlüklerin koruyucusu olmalıdır.
 
2)        İstanbul 12.Ağır Ceza Mahkemesi nöbetçi hakimliğinin elkoyma kararının, tamamen ve sadece 17 Mart 2011 tarihli 49 sayfalık inceleme raporuna dayandırılması, bu çerçevede emniyetin görüşleri doğrultusunda taslak kitaptaki yazıların “örgütsel doküman” niteliğinde ve örgütün amacına hizmet etmek ve propagandasını yapmaya yönelik olarak hazırlandığının kabulü hak ve özgürlükler için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Gerçekten ceza hukukunda “niyet”, “düşünce”, “hazırlık” gibi aşamaların, icraya geçilmediği sürece cezalandırılamayacağı evrensel bir ilkedir. Bu haliyle henüz basılmamış bir kitap taslağına, emniyetin kanaatine bağlı olarak ve basılacağı varsayımı ile elkonulması niyetin cezalandırılmasıdır ve sansürün de çok ötesindedir. Bu durumda artık henüz kitap haline gelmemiş, aleniyete kavuşmamış her türlü yazıya, nota bu şekilde elkonulabilecek, bu vesileyle aramalar yapılabilecektir. Bu şekilde artık düşüncelere ve ihtimallere elkonulmasının önü açılmaktadır. Ne yazıktır ki yapılan itirazın İstanbul 12.Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmesi ile birlikte tarihsel bir fırsat kaçırılmış ve ifade özgürlüğü üzerinde karanlık bir dönem açılmıştır. Artık düşünce tutsaktır ve daha da ciddi bir tehdit altındadır.
 
3) Anayasamızın 25/1.maddesine göre “Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir”. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz”. 26/1.maddeye göre ise “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar”. 28.madde uyarınca “Basın hürdür, sansür edilemez”. Belirtilen uygulamalar bu maddelere açıkça aykırıdır.
 
4)        Demokratik hukuk devletinde henüz basılmamış, dolayısıyla aleniyete kavuşmamış olan kitabın, düşüncelerin suç sayılması ve engellenmesinin yeri olmadığı gibi, her durumda Ceza Muhakemesi Kanununda, suç delili (örgütsel doküman) olduğu ileri sürülen kitap taslağının elektronik dokümanlarının, dosyalarının “silinmesi” veya “imhası” şeklinde bir müessese, buna ilişkin hukuki bir düzenleme bulunmamaktadır. Kaldı ki kararda da böyle bir husus yer almamaktadır. Bu durumda taslağın dosyalarının bilgisayarlardan silinmiş olması, TCK’nun 281/1.maddesinde düzenlenen suç delillerini yok etme suçunu oluşturmaktadır.
 
4)        Bundandaha endişe verici olan ise, kanuna aykırı olarak aynı işlemlerin avukat meslektaşlarımıza karşı yöneltilmesi ve ilgililere tebliğ edilen savcılık talimat yazısıdır. Bu talimat yazısında diğer ilgililere olduğu gibi avukatlara da; eldeki nüshaların verilmemesi halinde bunların temini için gerektiğinde arama ve elkoyma kararları talep edileceği, bulunması muhtemel diğer adreslerin tespit edilerek bu adresler için de arama kararı talep edileceği, aksine davranışların (nüshaların teslim edilmemesinin) hem CMK 124.madde yer alan disiplin hapsi uygulamasına gidilebileceği  hem de örgüte yardım suçunun oluşacağı bildirilmiştir. Bu uygulama kanuna aykırı olduğu gibi, savunma hakkına ve mesleğine, avukata yönelik açık ve cüretkar bir saldırıdır. Gerçekten:
 
a)        Kolluğun yapılan işlemlerdeki tek dayanağını, görevinin içerik ve sınırını anılan hakimlik kararı oluşturmaktadır. Savcının mahkeme kararına ek veya onun yerine geçecek ya da kararın açıklaması mahiyetinde bu şekilde bir talimat verme hakkı, görevi ve yetkisi bulunmamaktadır. Bu açıkça bir yetki gaspıdır. Üstelik talimatta belirtildiği şekilde, yapılacak olası bir arama ve elkoyma talebinin kabul göreceğinden nasıl bu denli emin olunabildiği de ciddi bir soru işaretidir. Talimatname bu yönüyle esasen bir “tehditname” olduğu gibi, Mahkemeye ve onun kararına karşı da bir saygısızlık oluşturmaktadır. Nitekim Mahkeme kararında, savcılık talimatında belirtilen hususların hiçbirisi yer almamaktadır.
 
b)        Avukatla ilgili olarak CMK’nun 124.maddesinin uygulanabilmesi hiçbir şekilde mümkün değildir. Maddenin ikinci fıkrasında açıkça “şüpheli veya sanık ya da tanıklıktan çekinebilecekler hakkında bu hüküm uygulanmaz” denmektedir. Aynı Kanunun 46/1 a maddesi uyarınca da avukatlar bu sıfatları dolayısıyla veya yüklendikleri yargı görevi sebebiyle öğrendikleri bilgilerle ilgili olarak meslekleri gereği tanıklıktan çekinebilecekler arasında sayılmıştır. Gene CMK’nun 126.maddesine göre şüpheli veya sanık ile 45 ve 46.maddelere göre tanıklıktan çekinebilecek kimseler arasındaki mektuplara ve belgelere; bu kimselerin nezdinde bulundukça elkonulamaz.Şu halde CMK 124.maddede belirtilen disiplin hapsının avukatla bakımından uygulanamayacağı yoruma yer bırakmayacak kadar açıktır. Kaldı ki Avukatlık Kanununun 36.maddesine göre avukatların kendilerine tevdi edilen veya avukatlık görevi dolayısıyla öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasak olup iş sahibinin muvafakati olsa dahi bu durumla ilgili olarak gene de tanıklıktan çekinme hakkına sahiptir. Gene aynı maddeye göre çekinme hakkının kullanılması hukuki ve cezai sorumluluk gerektirmez. Aksine avukatın 36.maddedeki bu sır saklama yükümlülüğünün ihlali disiplin ihlalini oluşturmaktadır. Görüldüğü gibi avukat, anılan kitabın elinde bulundurduğu nüshasını teslim etmekle yükümlü değildir, buna zorlanamaz, belirtilen kitap taslağına da bu nedenlerle elkonulamaz.
 
c)        Hukuken doğru olmaması bir yana savcılık talimatında, kitap taslağının bir nüshasının verilmemesi halinde bunun örgüte yardım suçunu oluşturacağı şeklindeki belirleme hukuka aykırı olarak savunmaya ve müdafiiye bir tehdit niteliğindedir. Savcılık makamı hangi fiilin ne suçunu oluşturacağını belirleyebilecek görev ve yetkiye sahip bir makam değildir. Kaldı ki bu yöndeki bir belirleme hakimlik kararında da yer almamaktadır. Hukuk devletinde savcılar avukatı bu şekilde tehdit edemez. Burada avukatın TCK’nun 6/1-d maddesi uyarınca tıpkı hakim ve savcılar gibi yargı görevi yapan kişiler arasında olduğunu anımsatmak isteriz.
 
d)        Hukuki durum bu denli açıkken, avukatın mesleğinin gereği olarak sır saklama ve tanıklıktan çekinme hakkına uyulmayarak, kanuna aykırı olarak ve uygulanma imkanı bulunmayan maddeler dayanak gösterilerek teslime zorlanması, aksi durumda evde ve büroda arama yapılacağı, hakkında gözaltı ve tutuklama işlemleri gerçekleştirilebileceği, örgüte yardım suçlaması ile 15 yıla kadar hapis istemi ile yargılanabileceği beyanı kanunsuz, hukuksuz ve tehdit niteliğindedir. Yine bu davranış, savunma hakkına, avukatlık mesleğine, meslek onuruna saldırı niteliğindedir.
 
e)        Bilinmelidir ki İstanbul Barosu buna sessiz ve seyirci kalmayacağı gibi, Avukatlık Kanununun 95/4.maddesi uyarınca gerekli yasal girişimlerde bulunacaktır. Meslektaşlarımız, savunma yalnız ve korumasız değildir, olmayacaktır. Tüm meslektaşlarımızı savunmayı ve mesleğimizi korumaya davet ediyoruz.
 
            Bu hukuksuz ve endişe verici girişimi kınıyor, İstanbul Barosu olarak mesleğe ve meslektaşa yönelik bu gibi saldırılara karşı suskun kalmayacağımızı, tüm meşru direnme ve savunma hakkımızı kullanacağımızı saygı ile kamuoyuna duyuruyoruz.
 
 

                                                                       İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI


Hits: 1950