Hukuk devrimi!

~ 08.12.2013, İlhan CİHANER ~

Anayasa Mahkemesi’nin Balbay/Haberal kararı nedeniyle, neredeyse tüm sistemi temize çıkaracaklar.

Hemde daha birkaç gün öncesine kadar, Balbay gibi bireysel başvuru yapanların yatırdığı zorunlu harçların yüzde 30’una el konulup, vergi muafiyetleri, daha kurulmadan “kamuya yararlı vakıf” statüsü tanınması gibi Anayasa’ya aykırı “imtiyazlarla” bir vakıf kurulmasını içine sindirebilen bir “mahkemenin” kararı üzerinden yapacaklar bu temize çekme işini.

Meclis’i by-pass eden kanun hükmünde kararnamelere olanak veren yetki yasasını, 4+4+4 yasasını, MİT yasasını Anayasa’ya uygun bulan bir mahkemenin verdiği bir karar üzerinden.

Kimi “devrim” niteliğinde bir karar dedi, kimi “evrensel hukuk” dedi, kimi ise “gördünüz mü? ‘yetmez ama evetçi’ler sayesinde verildi bu karar” dediler.

Bununla gurur intiharlarını, sahte delilleri, en temel hakların ayaklar altına alınmasını, gizli tanık skandallarını, rehine alınmış politikacıları, tutuklu gazetecileri, sendikacıları, öğrencileri, unutturacaklarını zannediyorlar.

Roboski katliamının üzerine örttükleri örtüyü, Reyhanlı katliamındaki skandalları unutturacaklar!

En çok sömürdükleri, Hrant Dink cinayetindeki skandalların yayınlandığı gün “hukuk” ve “devrim” sözcüklerini yan yana yazmaya utanır insan.
Yahu bu memlekette “... basın davası” diye adlandırılan bir davalar var. O noktaların yerine ne yazarsanız yazın. Bu davalarda gazeteciler haberleri nedeniyle yargılanıyor. Yetmiyor bir de savunmaları nedeniyle soruşturmalara maruz kalıyorlar.

Sizin hukuk devrimi tespiti yaptığınız sıralarda “sanal” yargılamalar yapılıyor, ve o yargılamanın -belki de en insani kısmı olan- “uyuklama” iddiası dışında, hiçbir hukuksuzluk dikkatinizi çekmiyor.

Şimdi bu karar üzerinden “hukuk devleti” , “insan hakları”güzellemesi yapıyorlar.

Bu güzellemelerin yapıldığı gazetelerin farklı sayfaları “önleyici gözaltı” haberleri veriyor. Bakın “ÖNLEYİCİ GÖZALTI” diyorum, hâlâ hukuk devrimi diyorlar, önemli karar diyorlar.

Balbay/Haberal kararıyla ilgili detaylara boğmaya gerek yok. Sadece şunu hatırlatayım; Anayasa Mahkemesi’nin bu pek beğenilen kararı, Balbay’ın 26 Aralık 2012 tarihinde, Haberal’ın ise 30 Kasım 2012 tarihinde yaptığı başvurular üzerine verildi. Bireysel başvurular ise 23 Eylül 2012 tarihinde başladı. Yani bu başvurular yapıldığında mahkemenin işyükü ağırlığından ya da sıra gelmediği gibi gerekçelerden söz etmek pek mümkün değil. Ama bu çok alkışlanan karar neredeyse bir yıl sonra verildi. İhlal gerekçesi olarak gösterilen “makul olmayan sürenin” dörtte biri Anayasa Mahkemesi’nde geçti!

Daha önemlisi, sanki tutuklamanın diğer koşulları hukuka uygunmuş gibi bir hava yaratıldı.

Hukuki “öngörülebilirlik” ortadan kalkmış, “tahliye edilebilir deeeee, edilemeyebilir de” yorumları yapılıyor. Ceza Yargılama Hukuku gibi “net” bir hukuk dalı “papatya falı” açmaya dönüştürülmüş, kalkmış utanmadan devrim diyorlar.

Bu yazıyı yazmaya çalıştığım sıralarda Balbay ve diğer tutuklularla ilgili hala bir karar verilmemişti. Ama biz hukuk devrimini idrak ederken, Başbakan ekranlarda, kasetleri kastederek kükrüyordu: “Biz de mi açıklayalım, yer yerinden oynar. Devletin kimseyle paylaşılmayacak gizli sırları vardır, sevsinler o basın özgürlüğünü!”

Eee, zaten hukuk devrimi yapmış bir ülkeye de böyle bir Başbakan yakışır!

İlhan CİHANER | Tüm Yazıları
Hits: 1356