HOMO SAPİENS ÇAĞI SONA ERİYOR

~ 30.03.2011, Av. Abdurrahman BAYRAMOĞLU ~
“İleri Demokrasi Kıskacında Türkiye” temalı Doğan Öz’ü anma toplantısı sırasında, eski savcı İlhan Cihaner’in “Ayrıntılara takılmayın. Yaşanan süreç insanı insan yapan tüm değerlere karşı sürdürülen bir savaştır.” anlamındaki sözleri ve savını destekleyen konuşmalar karşısında, açıkçası geleceğimiz adına büyük bir korkuya kapıldım. Özellikle dijital ortamların oluşturduğu tehlikeye ilişkin duyduklarımız, ünlü federal yargıç Earl Warren’ın sözünü ettiği tehdidin artık tehdit değil gerçekleşmiş bir durum olduğunu gösteriyor.
Görece özgürlükçü anlayışı nedeniyle, Cumhuriyetçi başkan Eisenhower’ı kendisini göreve getirdiğine pişman ettiren eski ABD Federal Mahkeme Başyargıcı Earl Warren, “Elektronik haberleşme alanında gerçekleşen akıl almaz ilerlemeler, bireyin özel hayatı için büyük bir tehdit oluşturuyor.” diyerek Dünyanın içinde bulunduğu ürkütücü süreci öngörmüştü.
***
ABD’nin uzun süredir, insan beyninin uzaktan kumandası yoluyla, ayaklanmaya veya direnmeye kalkışan insanları ve kitleleri kontrol altına almak, sakinleştirmek, teslim olmalarını sağlamak amacıyla, “beyni olan ancak düşünmeyen robotlar yaratmak” hedefli çok ciddi çalışmalar yaptığı artık sır değil.
Beyni uzaktan kontrol etmek üzere yapılan çalışmaların politik amacının, ideolojileri denetlemek ve değiştirmek, propaganda ve kışkırtma ile sürü psikolojisi oluşturmak, psikolojik baskı ile özgüven eksikliği, moral bozukluğu oluşturmak, korkutmak ve sindirmek gibi muhtelif yöntemlerle bireyi ya da kitleyi denetim altına almak olduğu bilinmektedir.
***
Arap coğrafyasında yaşananlar üzerine, Batı kaynaklı haberlerin tek yönlü niteliği ve propaganda bombardımanı ile toplumların üzerine kabus gibi çöken Dijital Terör, alıntı yaptığımız iki hukukçuyu kesinlikle doğrulamaktadır.
“Kara Bilim” olarak tanımlanan insanlık düşmanı bilimsel çalışmalar bir yana, gözü dönmüş emperyalist saldırganlar tüm Dünya üzerinde besledikleri profesyonel propagandistleri vasıtasıyla insanların düşüncelerini maniple etmektedirler.
İnsanlık tarihinin binlerce yılda oluşan erdemleri ve ahlaki değerleri, son yıllarda bu ahlaksız profesyonellerce yerle bir edilmektedir. Öyle ki; ülkelerin emperyalistlerce işgal edilmelerini demokrasi ve barış getirmek, toplu katliamları insanları özgürleştirmek, sanal piyasa oyunlarıyla halkları sömürmeyi ekonomik kalkınma ve cennet vaadiyle yoksulları uyutmayı ibadet diye yutturmak, kısaca insanların gözünün içine baka baka yalan söylemek, beyinleri uzaktan kumandalı bu soytarı ordusunun efendilerine sunduğu biricik hizmettir günümüzde.
Bu “modern” misyonerler aracılığıyla, “Yeni Dünya Düzeni” adım adım yerleştiriliyor ve insanların düşünme sistematikleri yeniden ve kendi çıkarları doğrultusunda yapılandırılıyor. “Sermayenin halka arzı” zokasını yutan orta sınıflar, ekonominin küresel istikrarının bozulmaması ve nemalandıkları düzenin bozulmaması için nefeslerini tutmuş borsa bültenlerini izlemektedirler. “İstikrar” bozulmamalıdır ki; küçük birikimlerine bağladıkları büyüme umutları sona ermesin. Çünkü; gözü yukarılarda olanların davranışlarına yön veren en güçlü etmen, aşağıya düşme korkusudur.
Anlaşılabilir, insani bir zaaf. İşte, emperyalist haydutlar en önemli yaşam desteklerini, toplumları içine düşürdükleri bu çıkmazdan yani “zincirlerini bile kaybetmekten korkan” bizlerden almaktadırlar.
***
Sistem, klasik kapitalist taktiklerden asla vazgeçmiyor. Yani önce “talep” yaratılıyor. Egemenlerin her projesi, Dünyanın her tarafında en önemli iletişim kavşaklarında konumlandırılmış bu ahlaksızlar ordusu tarafından, başta ekonomik istikrar olmak üzere, özgürlük, barış ve demokrasi gibi efsunlu kavramlar manşete çıkarılıyor. Ardından, ellerindeki güçlü kitle iletişim silahları ile kitleler propaganda bombardımanına tutularak egemenlerin talebi “tüm Dünyanın talebi”ne dönüştürülüyor. Müşteri hazırlanmıştır artık.
Sonra sıra müşterinin talebini yerine getirmeye, yani arza geliyor.
Burada devreye Birleşmiş Milletler diye tanımladıkları, meşruiyet paravanı örgüt giriyor. Egemenlerin güvenliğini sağlamakla görevli Konsey’den istedikleri kararı çıkartarak, Hollywood yapımı filmler yerine gerçek vahşet görüntülerini insanların rahat koltuklarında biralarını yudumlayarak izlemeleri sağlanıyor.
*** 
Dünya üzerinde sömürülebilir kaynaklar var oldukça bu ahlaksız düzen sürdürülebilir. Hiç kuşku yok ki kaynaklar azaldıkça daha da vahşileşerek…
Artık; insan hakları, egemenlerin çıkarlarıyla uyuştukları oranda kabul edilebilir haklardır. Yaşama hakkı dahil. İtaat eden için, bahşedilen kadar yaşama hakkı vardır. Baş kaldıranların sa başı vurulmalıdır.
***
Bütün bu sürecin en ürkütücü yanı, neredeyse bütün bir insan neslinin yeni düşünce kalıplarına adeta gönüllü olarak girmekte olduğu gerçeğidir.
Olan biteni sessizce izleyen tüm insanlar için, kara bir lekedir yaşanan süreç. Belki de bizler, insanlık tarihinin önemli bir dönüşüm sürecinin tanıklarıyız. Ya da 22. Yüzyılın Neandertal Adamları…
Eğer bu gözü dönmüş vahşiler, o zamana kadar Dünyayı yok etmezlerse, muhtemelen 22. Yüzyılda da yeryüzünde bazı canlı türleri yaşıyor olabilir. Hatta, bu canlılar arasında bazı insan türevlerinin olacağı da kuvvetle muhtemel…
Ancak Evrenin tarihi içinde söz etmeye değmez bir ayrıntı olsa da, İnsanlık tarihine kayıt düşmek gerek;
“Homo Sapiens çağı sona eriyor.”
Av. Abdurrahman BAYRAMOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 3076