Yargıtay Üyesi Ülker'den sert veda

~ 29.11.2013, Yeni Yaklaşımlar ~
Emekliye ayrılan Yargıtay 1. Ceza Dairesi Üyesi Ersan Ülker, hükümete ve Anayasa Mahkemesi'ne yönelik sert eleştirilerde bulundu.

ANKARA (ANKA) - Emekliye ayrılan Yargıtay 1. Ceza Dairesi Üyesi Ersan Ülker, hükümete, Anayasa Mahkemesi'ne yönelik sert eleştirilerde bulundu. Ülker, yargının hükümet eliyle siyasallaştığı değerlendirmesinde bulunarak, "İktidar partisi hakkında açılan kapatma davasında Anayasa Mahkemesi, demokratik ve laik Cumhuriyete aykırılığın odağı olarak nitelendirdiği iktidar partisinin eylemlerini ağır bulmayarak, hükümet grevini yürüten bu partiyi hazine yardımından yoksun bırakmış, laik ve demokratik cumhuriyet niteliğine aykırı demesine rağmen, bu partinin iktidar görevini yürütmesinde aykırılık görmemiş demokratik oymayan partiye demokratik hükümet laik olmayan partiye laik hükümet görevi yüklenmiştir. Sadece sandıkta demokrasinin olmayacağı 12 Eylülde görülmesine rağmen şimdi üstelik Anayasa mahkemesi kararıyla aynı tablo yaşanır olmuştur" dedi.

CHP Deniz Milletvekili İlhan Cihaner'i Ergenekon Davası'ndan tahliyesine karar veren Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin başkanlığını yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi Üyesi Ersan Ülker emekliye ayrıldı. Ülker'in emekliliği nedeniyle Yargıtay Konferans Salonu'nda bir tören düzenlendi. Törene Yargıtay Başkanı Ali Alkan ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil'in katılmaması dikkat çekti. Yargıtay Birinci Başkanvekili Mahmut Bilgen, Ülker'in yıllarını yargıya, Yargıtay'a verdiğini belirterek, "Değerli hukuk emekçisi arkadaşımıza şükranlarımı sunarım" dedi. Emeklilik töreninde konuşan Ülker, 12 Eylül ile mahkemelerin güvenlikle görevlendirildiğini belirterek, DGM ve benzeri mahkemelerin her seferinde görev alanın genişletildiğine dikkat çekti. Güvenlik unsuru olarak görülen mahkemelerin şimdilerde terörle mücadele eden değil hukuk terörü yaratan mahkemeler kimliğine büründüklerini, adil yargılamadan uzaklaştıklarını savunan Ülker, "İktidar partisi hakkında açılan kapatma davasında Anayasa Mahkemesi, demokratik ve laik Cumhuriyete aykırılığın odağı olarak nitelendirdiği iktidar partisinin eylemlerini ağır bulmayarak, hükümet grevini yürüten bu partiyi hazine yardımından yoksun bırakmış, laik ve demokratik cumhuriyet niteliğine aykırı demesine rağmen, bu partinin iktidar görevini yürütmesinde aykırılık görmemiş demokratik oymayan partiye demokratik hükümet laik olmayan partiye laik hükümet görevi yüklenmiştir. Sadece sandıkta demokrasinin olmayacağı 12 eylülde görülmesine rağmen şimdi üstelik Anayasa mahkemesi kararıyla aynı tablo yaşanır olmuştur" dedi.

-"HSYK SADECE İKTİDAR GÜCÜNE GÖRE YAPILANDIRILDI"-

İktidar partisinin, yargı üzerindeki gücünü iyice artırmak için yeni bir yargı modeli ortaya koyarak 2010 yılında Anayasa değişikliğine gittiğini savunan Ülker, anayasa değişikliğinin ardından yüksek yargı ve HSYK'nın sadece iktidar gücüne göre yapılandırıldığını öne sürdü.

İktidarın yasama organına hakim olarak yaptığı yasaların artık Anayasa Mahkemesi tarafından etkin denetlenmek bir yana, denetlenemez hale getirdiğini savunan Ülker, "2010 değişikliğiyle neredeyse Anayasa Mahkemesi varlık nedenini kaybetmek üzeredir. Anayasa Mahkemesi başkanının bir konuşmasında 'evlenme vaadiyle kandırıldık' söylemi çok manidardır. Anayasa Mahkemesinin yokluğu Türkiye'de neleri yaşatmıştır. Türkiye artık aynı şeyleri yaşamamalıdır, yaşamayacaktır. O nedenle Anayasa Mahkemesi'nin varlık nedenini gözetmesi gerekmektedir" dedi.

2010 da yapılan halkoylaması sonrasında yapılandırılan HSYK'da Adalet Bakanı yine Başkan, müsteşarının ise doğal üye olarak görevine devam ettiğini anımsatan Ülker, sözlerine şöyle devam etti:
"Öyle bir yargı modeli yaratılmış ki, seçimli seçimsiz HSYK tamamen yürütmenin kontrolüne geçmiş durumdadır. Yeni yapısıyla HSYK yaptığı atamalarla yaklaşık üç yıl içinde yargıç ve savcıların çok büyük bölümünün görev yerini değiştirmiştir. Görev yeri değişmeyen yargıç ve Cumhuriyet savcısının neredeyse kalmadığı bir ortamda, yargı bağımsızlığı, yargıç güvencesinin varlığından söz edilemez. Böyle bir tabloda hiç bir üçüncü dünya ülkesinde bile görülmedik biçimde bir yasa ile Yargıtay'da 137 kadro ihdas edilerek, boş kadrolarla birlikte yeni HSYK Yargıtay'a bir anda 160 kişiyi seçerek 250 yüksek yargıçtan oluşan Yargıtay'ın yapısına müdahalede bulunulmuştur."

-"BİR DOSYA 5 DAKİKADA İNCELENİYOR"-

Yargıtay'daki iş yoğunluğu gerekçe gösterilerek Daire sayısının artırıldığını yeni yapılanmadan sonra, bir dosyaya ayrılan sürenin ise 2010 yılı verilerine göre 7 dakika iken 2012 verilerine göre 5 dakikaya indiğini anlatan Ülker, "Bir dosyaya üstelik son aşama olan temyiz denetiminde ayrılan bu zaman dilimi gözetildiğinde, Yargıtay'da nitelik mi artmış, adil yargılanma ortamı sağlanmış, çözülen ne olmuştur. Yargıtay'daki iş sayılarından hareket edildiğinde bile, sadece iş davalarında Yargıtay'a 2010 yılında 30 bin dava gelmiş iken 2012 yılında bu sayı 120 bin olmuştur. Bu da demokratik devlet, hukuk devleti, laik devletten sonra, sosyal devlet niteliğinin de ne hale geldiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca yönetimler sorun çözen değil, hep vatandaşı ile sorun yaşayan bir konuma bürünmüştür" değerlendirmesinde bulundu.

-"KARARLARDA DENETİM SAĞLIKSIZ İŞLİYOR"-

Anayasa'da Cumhuriyetin değişmez olarak sayılan nitelikleri sadece kağıt üzerinde kaldığını belirten Ülker, temel yasaların AK Parti iktidarı döneminde çok kısa sürede hazırlanmasını eleştirdi.

Yeni yasaların sistemi tıkadığını, yargıyı felç ettiğini belirten Ülker, şu tespitlerde bulundu:
"Temel yasalar kaldırılıp yenileri getirilmekle, Cumhuriyet'in hukuk devrimleri bağlamında kabul edilen tüm temel yasalar da kaldırılmış, hukuk devrimleri yönünden Cumhuriyet dönemi ile nedense bağlar koparıldığı görüntüsü yaratılmıştır. Yeni yasalar, genel olarak farklı kuramsal anlayışla kabul edildiğinden, bu döneme kadar ki yargı içtihatları da boşa gitmiş, Cumhuriyet döneminden bu yana yüksek yargının emeği olan içtihatlar bir çırpıda atılabilmiştir. Reform olarak sunulan bu temel yasalarda ise sürekli yargıda reform yargı paketi gibi takılan isimlerle değişiklikler yapılması yoluna gidilmekle, anılan temel yasaların sağlıksız bir biçimde yapıldığı ayrıca ortaya konulmuş ve itiraf edilmiş durumdadır. Yaratılan bu iş yükü Yargıtay'da yeni dairelerin kurulmasına gerekçe de yapılmıştır. Ancak bu anlayış çözüm sağlamamış aksine, Yargıtay'ın yapısına siyasi irade tarafından müdahalede bulunulmasına fırsat olarak kullanıldığı yolunda kamuoyunda ciddi biçimde yer işgal etmiş, bu durum da Yargıtay'ın yıpratılmasına neden olmuştur. Yargıtay'da daire sayıları artsa bile, bilinen bir gerçek olarak, her bir daire birden fazla heyetle, hatta her bir heyette bölünerek daha az sayıdaki üye ile çalışmak zorunda kalmakta, bu da kararlardaki denetim hususunun sağlıksız işleyebilmesine neden olmaktadır."

-"GEÇMİŞ KÖTÜ GÖSTERİLMEK İSTENDİ"-

Yargıda, adaletten zaman veya bir başka biçimde tasarruf olmayacağının gözetilmesi gerektiğini belirten Ülker, hızlı yasalaşmanın, yasa yapım sürecinde de sağlıksız durumlara neden olduğunu ifade etti. Yargının hep hak ettiği ile değil hak etmediği olan verilen ile yetinmek durumunda bırakıldığını söyleyen Ülker, "Adalet, hak ve özgürlükler demir parmaklıklar arkasında olamaz. Hatırlanacak olursa, iletişimin tespiti, dinlenmesi gibi konular tüm ülke yanında Yargıtay'ı da meşgul etmiş, bu yolla kamuoyuna yansıtılan bilgilerle Yargıtay itibarsızlaştırılmaya çalışılmış, ancak her ne olduysa 2010 halkoylaması sonrasında, bu uygulama ve dinlemeler kesilmiş veya artık kamuoyuna yansımaz olmuştur. Bu da yüksek yargı kurumlarının yapılandırılması sonrasında bu yeni yapılarıyla bu kurumların yıpratılmasından uzak durularak, geçmişin kötü gösterilmesine yönelik zorlama ve çabaların varlığına ilişkin tartışmaları haklı olarak ortaya çıkarmıştır" değerlendirmesinde bulundu.

-"YARGIÇLAR HAKKINI ARAYAMIYOR"-

Kişiyi damgalamak yerine hakları gözetilerek adil bir biçimde yargılanmanın esas olduğunu anlatan Ülker, yargıçların adaleti dağıtırken, kendi mesleki yaşamlarında kendi haklarını arayamadıklarını belirtti. Kendi hakkını arayamayan, hak arama özgürlüğü elinden alınan bir yargıçtan, hak dağıtmasının adaleti sağlamasının istendiğini kaydeden Ülker, "Yargıçlar özveriyle görevlerini yerine getirmektedirler. Bu çemberin kırılabilmesi tüm ülkelerde olduğu gibi yargıda örgütlenme ile mümkün olup, Türkiye ancak 2000'li yıllarda yargıda örgütlenme yoluna gidebilmiş, ortaya çıkan yargı örgütleri de olmadık ve saymakla bitmeyecek baskılarla karşı karşıya kalmışlardır. Hukuk devleri ve demokrasi için örgütlü toplum kaçınılmaz olduğuna göre, yargıçlar da insan olarak, insan haklarını kullanmalı, örgütlenme özgürlüklerinin gereği olarak, sorunlarıyla örgütlenerek mücadele etmelidirler" diye konuştu. Yargıçların sorunlarının çözülmesinin, sonuçta yargının daha rahat ortamda çalışması anlamına geldiğini kaydeden Ülker, kendisinin de sendikalı bir yargıç olduğunu anımsattı.

-"ADALET TANRIÇASINA SAHİP ÇIKMALIYIZ"-

Hukukun üstünlüğünün sağlanması için adaletin yaşatılması gerektiğine dikkat çeken Ersan Ülker, "Adaleti sağlamak konusunda hepimiz vicdanımızla başbaşayız ve öyle de kalacağız. Bu bir yargıç için en büyük özdenetimdir. Bir yargıcı vicdanından kopartacak bir ortam, yargının hukukun da adaletin de sonu demektir. Yargıtay'ımızın önünde ana kapıda adalet tanrıçası heykeli durmaktadır. Bu heykelin konulmasının amacı manevi yönden hukukun üstünlüğüne olan bağı da ayrıca sergilemektir. Ancak binada öyle bir konumlandırma yaratılmıştır ki, bu heykelin yanından neredeyse geçilmez olmuştur. Oysa adalete, adalet tanrıçasına sahip çıkacak olan bizleriz. Maksatlı olmasa da adeta bir tavır alırcasına ortaya çıkan bu tablonun aksini yansıtmak için, hepimizin bir davranış modeli olarak adalete sahip çıktığını göstermek için, adalet tanrıçasından kaçmadan, o kapıdan binaya girip çıkmamız gerektiğini de düşünüyorum" dedi.

-ÜLKER'DEN ALİ ALKANA SİTEM-

Konuşmanın tamamlanmasının ardından Yargıtay Birinci Başkanvekili Mahmut Bilgen, Ülker'e "Onur Belgesi'ni" verdi. Ülker ise Onur Belgesi'ni alırken Yargıtay Başkanı Ali Alkan'ın törene katılmamasına sitem ederek, "Kurumu temsilen Yargıtay Başkanın'dan almak isterdim. Sayın Başkanın geçerli bir mazeretinin bulunduğunun kabulü ile kurumu temsilen kabul ediyorum" dedi.

 

gerçekgündem

Hits: 1968