Yargıtay'dan Twitter Atağı

~ 26.11.2013, Yeni Yaklaşımlar ~

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil: “Gazeteci vatandaşlar bilginin asıl kaynağı haline gelerek yasama, yürütme ve yargı organlarının karar alma süreçlerinde başrol oynamaya başlamışlardır.”

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Çerçevesinde Sosyal Medyada İfade Özgürlüğü Çalıştayı’nda, sosyal medya masaya yatırıldı.

Çalıştayın açılışında konuşan Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkan Yardımcısı Bela Szombati, çalıştaya dahil olmaktan duduğu memnuniyeti dile getirerek, sosyal medya konusunun günümüzde çok önemli olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin AB müzakere programına katkı göstermek adına önemli adımlar attığını, yayımlanan İlerleme Raporu’nda da bu temel adımların olumlu karşılandığını hatırlattı.

AB’nin, Türkiye’nin katılım sürecinin mümkün olduğunca güçlü, şevkle devam etmesini istediğini dile getiren Szombati, “Obdusmanlık, insan hakları kurumunun faaliyetleri, Kürt meselesi için getirilen daha geniş bakış açısı memnuniyetle karşılanmıştır” diye konuştu.

Szombati, İlerme Raporu’nun reformlar için yol gösterici olduğunu, insan özgürlükleri açısından bunların yerine getirilmesinin önemine işaret etti. Szombati, İlerleme Raporu’nda kısıtlılıkların da vurgulandığını belirtti.

İnternetin ifade özgürlüğünün önemli araçlarından biri olduğunu, demokratikleşme ve bireysel eylemler olarak 10 yıl öncesine göre çok büyük adımlar atıldığını anlatan Szombati, “Türkiye’de geçmiş yıllarda twitter mesajları nedeniyle insanların tutuklandığını gördük. Gezi Parkı olaylarını örnek verebiliriz. Gezi Parkı ile ilgili paylaşımlar tehdit olarak algılanmıştır. Mücadele etmek yerine, onları dinlemek durumundayız. Binlerce internet sitesini de körü körüne yasaklanması olmaz” diye konuştu.

Nefret suçları veya kamu düzenini bozan suçların ayrı tutulacağını vurgulayan Szombati, yapılacak işlemlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) içtihatlarının klavuz olarak alınmasını istedi.

Szombati, “Demokrasi ,diyaloğa, ortaklığa vatandaşların katılımını gerektiriyor. Bu yol AB’ye giden yoldur. Türkiye’ye bu yolda eşlik etmekten memnuniyet duyuyoruz” dedi.

“Devletin görevi özgürlüklerin oluşturulacağı ortamı oluşturmak”

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Alparslan Altan da demokratik bir toplumda devletin, temel hak ve özgürlüklerin rahatça kullanılabileceği bir ortamı oluşturma görevini taşıdığını vurguladı.

Günümüzde, sosyal medya organlarının neredeyse tüm bilim alanları ve sosyal davranışlar üzerinde çok önemli etkileri bulunduğunu vurgulayan Altan, sosyal davranış kurallarıyla ilgili düzenlemeler içeren çeşitli hukuk dallarının da bundan etkilenmesinin kaçınılmaz olduğuna işaret etti.

Altan, demokratik hukuk devletinde medya özgürlüğünün vatandaşların bilgilenme ve aydınlanma hakkının en etkili kaynağı olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Yaşanan gelişmeler ve medya özgürlüğü kapsamında yapılan faaliyetlerin doğrudan birçok alanı etkisi altına alabilme gücü, siyasal iktidarı denetleme ve sınırlandırma işlevi açısından kamouyunun oluşturulmasında medyaya özel bir görev yüklemektedir. Özellikle medyadaki kartelleşme, ticari veya siyasi amaçlarla meydayayı yönlendirme girişimleri, siyasal iktidarların çeşitli yollarla medyayı ele geçirme, susturma ve etkisiz hale getirme çabaları, demokratik bir sistem açısından medya özgürlüğünün önemini daha da artırmaktadır. Aslında özellikle sosyal medyada bireysel ve kitlesel ifade özgürlüğünün güçlenmesinin en önemli nedeni de klasik medya araçlarının birey ve toplumların gerçek dertlerine belirtilen ticari, siyasi ve etik nedenlerle ilgisiz kalmaları ve toplumun kendini ifade etme ihtiyacına cevap verememektir.

Demokratik sistemin sağlıklı şekilde işleyebilmesi açısından medya kuruluşlarının, yayınlarıyla demokratik, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim anlayışının gelişmesine ve yerleşmesine hizmet etmeleri beklenir. Ancak uygulamaya bakıldığında medya özgürlüğünün de belirtilen amaçlarla kötüye kullanıldığına çok sık rastlamaktayız. Aynı durum sosyal medyayı kullananlar için de geçerlidir.”

Sınırlar belirlenmeli

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, basın özgürlüğüne ilişkin maddesinde getirilen sınırlamaların, AİHS’de öngörülen sınırlamalarla uyumlu olduğunun görüleceğine işaret eden Altan, internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yolla işlenen suçlarla mücadeleyle ilgili kanunun 2007 yılında yürürlüğe girdiğini hatırlattı.

Alparslan Altan, şunları kaydetti:

“Ancak baş döndürücü bir hızla gelişen medya alanının statik ve sınırlı kurallarla düzenlenebilmesi pek de mümkün görünmemektedir. Belirtilen nedenlerle medya özgürlüğü ve özellikle sosyal medyada ifade özgürlüğünün kapsam ve sınırlarının belirlenmesi, ortaya çıkan hukuki problemler için çözüm önerileri oluşturulması, hukuki uygulayıcılarının internet ve medya alanındaki teknik bilgi eksikliğinin giderilmesi amaçlarıyla ilgili uzmanların bir araya gelmesiyle oluşturulacak işbirliğinin, önemli gelişmeler sağlayacağı inancındayım. “

“Bilgi paylaşımı radikal biçimde değişti”

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil de sosyal medya kullanım oranının dünya çapında baş döndürücü bir şekilde artmasının, çağdaş toplumların bilgi paylaşımını radikal bir biçimde değiştirdiğini söyledi.

Erbil, “Dünyada 500 milyon Twitter ve bir milyardan fazla Facebook kullanıcısından bahsediliyorsa, YouTube’da bir günde tam dört milyar video izleniyorsa ve her geçen saniye bu mecraya milyonlarca kişi katılıyorsa artık bambaşka bir iletişim evreninde olduğumuzu kabul etmemiz gerekmektedir” dedi.

Eskiden, sabahları ilk iş gazeteler okunurken, şimdilerde günlük haberleri almak üzere, alışkın olunan haber sitelerinin tıklandığını belirten Erbil, şöyle konuştu:

“Çalışmalarımız sırasında internet üzerinden radyo dinliyor, izlemeye değer programların izlemeye değer bölümlerini paylaşım sitelerinden takip ediyor, hatta televizyon izlemeye ihtiyaç duymuyor, bunu da internet üzerinden yapıyoruz. Biz ihtiyaç duydukça internet genişliyor, internet geliştikçe biz kendimize adapte ediyoruz. Sosyal medya kanallarının yaygınlaşması ve insanların iletişim kurma biçimlerini baştan aşağıya değiştiren yeni iletişim aygıtlarının ortaya çıkmasına paralel olarak günümüz dijital medyası önemli bir dönüşümden geçmektedir. Artık klasik medya anlayışı çok gerilerde kalmıştır. Zira sosyal medya, insanlar arası iletişimin devamlı ve küresel nitelikte olmasını sağlamıştır.

Klasik medyada en önemli aktör profesyonel gazeteciler iken artık sosyal medyada mesleği, dili, milliyeti, rengi, maddi gücü, eğitim seviyesi birbirinden çok farklı insanlar, bir başka ifadeyle gazeteci vatandaşlar bilginin asıl kaynağı haline gelerek yasama, yürütme ve yargı organlarının karar alma süreçlerinde başrol oynamaya başlamışlardır. Artık her birey, sosyal medya kanalları sayesinde bilgi ve haberleri toplama, raporlama, analiz etme ve yayma imkanına kavuşturmuştur ki, bu ideal anlamda katılımcı demokrasinin günümüzdeki tezahüründen başka bir şey değildir. Bir başka ifadeyle, sosyal medya bireyleri sadece haber ve bilginin tüketicisi değil aynı zamanda bir parçası haline getirmiştir.”

“İfade özgürlüğü internete erişimi de kapsar”

Günümüzde ifade özgürlüğünün, internete erişim hakkını da kapsadığını vurgulayan Erbil, internete erişim hakkı ve buna bağlı olarak da haber veya bilgi alma ve verme özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün tamamlayıcı bir unsuru olduğunu vurguladı.

Bu hakkın, iletişime ve bilgiye erişim hakkının esası olarak değerlendirildiğini ve anayasalar tarafından korunduğunu söyleyen Erbil, “Tüm devletlerin vatandaşların internete erişim hakkını güvence altına alma yükümlülüğü olduğu gibi herkesin de bilgi toplumuna katılma hakkı vardır” diye konuştu.

AİHM’in, AİHS 10. maddesi gereğince herkesin ifade özgürlüğünün güvence altında olduğunu vurguladığını aktaran Erbil, AİHM’in içeriklerini değil, aynı zamanda bu haberlerin üçüncü kişilere ulaştırılmasında kullanılan araçların da ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu kabul ettiğini belirtti.

İnternet yayıncılığına getirilen her türlü sınırlamanın, haber alma ve verme hakkının kısıtlanması anlamına geldiğini söyleyen Erbil, Mahkemenin, Sözleşme’nin 10. Maddesi’nin yalnızca haber verme hakkını değil, aynı zamanda toplum için haber alma hakkını da güvence altına aldığını birçok defa dile getirdiğini anlattı.

Bir çok uluslararası belgede, “ifade, bilgi ve iletişim özgürlüğüne saygı gösterilmesi gerektiği, AİHS’in 10. Maddesi’nde belirtilen sınırlama nedenlerinden başka bir sınırlandırmanın söz konusu olmaması gerektiği”nin vurgulandığına işaret eden Erbil, şöyle devam etti:

“Artık yirminci yüzyılı biçimlendiren entelektüel tartışmalar dijital medya teknolojileri ışığında yeniden ele alınmalı, toplumların dönüşümü irdelenmeli, ortaya çıkan yeni olgular tartışılmalıdır. Tüm bu gelişmelere paralel olarak yargı dünyası olarak da bizler yeni sorunlarla karşılaşmaktayız. Zira önceden ifade özgürlüğü ile ilgili vakalarda temel süje profesyonel gazeteciler iken artık karşımızda sadece gazeteciler değil herkes vardır. Klasik ifade özgürlüğü argümanlarıyla yeni sorunların çözülmesi mümkün değildir.”

Dolaylı sansür

AİHS 10. Maddesi’ndeki ifade özgürlüğünün olabildiğince geniş yorumlanması ve diğer haklarla arasındaki dengenin tesis edilmesi gerektiğine işaret eden Erbil, sözlerini şöyle sürdürdü:

“10. Madde ile güvence altına alınan haber, bilgi alışverişi özgürlüğü hakkının ihlal edilmemesine riayet edilmelidir. Erişimin engellenmesine ilişkin tedbir kararları ‘dolaylı sansür’ tehlikesi oluşturmamalıdır. Suç unsuru olduğu şüphesi bulunan siteyi hedeflemenin teknik açıdan mümkün olması halinde kuruluşa göre orantısız olan araçları kullanmaktan kaçınmak ve keyfiliğe karşı uygun güvenceler sunulması gerekmektedir. Ülkemizde yakın zamanlara kadar, herhangi bir güvence uygulanmaksızın, binlerce kullanıcının girdiği web sitelerinin çoğunun engellenmesine karar verilmiş, bu durum önemli ölçüde ‘dolaylı sansür’e sebep olmuştur.”

Başsavcı Erbil, AİHM’in Ahmet Yıldırım kararını da hatırlatarak, “AİHM’in bu kararında da değinildiği gibi, AİHM, internete erişimin engellenmesine ilişkin tedbir kararlarını Sözleşmeye aykırı bulmamaktadır. Bu hakkın kötüye kullanılması durumlarına karşı hukuki kontrol güvencesi konusunda etkili ve yasal çerçevede, bu sınırlamaların getirilmesi gerektiğini kabul etmektedir. Bu bağlamda, internete erişimin engellenmesine yönelik tedbir kararları alınırken, hukuki güvence ile çatışan çıkarlar arasında denge ve uzlaşmanın sağlanmasına dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır” diye konuştu.

İnternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve işlenen suçların soruşturulması ve kovuşturulması bakımından karşılaşılan sorunlara da değinen Erbil, suç işleyen kişilerinin tespitindeki ve yayının engellenmesi süreçlerindeki teknik zorluklar ile muhatap belirsizliğini sorunlar arasında saydı.

“Seferberlik başlatılmalı”

Tüm sorunların çözümü adına, ülke içi kurumlar arasındaki koordinasyonun sağlanması ve uluslararası işbirliğinin geliştirilmesinin önemine işaret eden Erbil, internette işlenen suçlarla mücadele adına, önleyici ve koruyucu mekanizmaların geliştirilmesi, siber suçlar sözleşmesi gibi sözleşmelerin yürürlüğe konulması gerektiğini vurguladı.

Kullanıcıların bilinçlendirilmesi için eğitim modülleri geliştirilmesi gerektiğini de işaret eden Erbil, “Faydalı içerik üretilmesi ve bu içeriklerin bulunduğu konseptlerin kullanıcılara cazip kılınması, yerel uygulamaların oluşturulması konusunda topyekün seferberlik başlatılmalıdır” dedi.

Hasan Erbil, Türkiye’de Facebook ve Twitter suçlarının artmasından dolayı, bilişim suçlarının tespitinde Türk polisi ve savcılığın da faili bulmak adına teknik ekipmanlarını güçlendirmeye başladığını anlattı.

IP (Internet Protocol) adresinin tespitinin ya da temininin mümkün olmadığı durumlarda, failin internet trafiğini yan delillerle izlemesinin de mümkün olduğunu aktaran Erbil, nitelikli ve sayıca fazla teknik personel yetiştirilmesi, suçlulukla mücadele ve adli bilişim yöntemlerinin geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

Uluslararası istinabe ve yardımlaşmayı da hızlandıracak Avrupa Siber Suç Sözleşmesinin Türkiye’de bir an evvel yürürlüğe girmesi gerektiği vurgusunu da yapan Erbil, AİHM’in Ahmet Yıldırım kararında ve Türkiye 2013 İlerleme Raporu’nda değinilen aksaklıkların giderilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. AA

MFK

Hits: 1002