Mustafa'nın suçu ne?

~ 14.11.2013, Nazım ALPMAN ~

Gazeteci Can Dündar Ankara Sincan Cezaevi’nde Mustafa Balbay ile baş başa 60 dakika görüştü geçtiğimiz hafta sonu… Gazeteciliğe eş zamanlı başlayan iki meslektaş hem hasret giderdiler hem de Türkiye’yi cezaevinden değerlendirdiler.

İnsan “saf gazeteci” olanca kendi durumu kendiliğinden “ikinci plana” düşüyor. Can “nasılsın?” diye soruyor. Mustafa adeta “beni boş ver” diyor:

-Artık kişiler bitti, gazetecilik, avukatlık gibi meslekler, hatta evinde öğrenciler tehdit altında…

Sonra Mustafa Balbay’a özgü mizahını konuşturuyor:

-AB’ye gireceğiz dediler, öğrenci evlerine girdiler!

Öyle bir döneme girdik ki, dışarıda kalmak “tuhaf-anormal” hapishanede bulunmak “normalmiş” gibi görünür oldu:

-Ha o mu, hapiste?

-Neden?

-Valla tam olarak bilmiyorum, cezasını çekecek işte!!!

Türkiye’nin olağanüstü dönemlerinde böyle şeyler olurdu. Askerler demokrasiye çeki-düzen vermek iddiasıyla parlamentoyu dışarıdan zapt-u rap altına alırlar, dışarıda eli kalem tutan herkesi de askeri hapishanelere tıkarlardı. Sonra da yabancı basın için toplantılar düzenleyip izah ederlerdi:

-Her şeyi rayına oturtup, demokrasiye geçireceğiz!

Bu yüzden ülkede sık aralıklarla “demokrasiye geçirilme” durumları yaşanırdı.

AKP de böylesi operasyonlara muhatap oldu. 28 Şubat 1997’de askerler “demokrasiye balans ayarı” yaptıklarını açıkladılar. Refah Partisi iktidardan indirildi.

Bundan sonraki en ciddi sarsıntıyı 27 Nisan 2007’de yaşadı Tayyip Erdoğan ve partisi… Siyasi literatüre “E-Muhtıra” adıyla geçen olayda Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesine yerleştirilen bildiri doğrudan AKP’yi hedef alıyordu.

Hükümet sallandı! Erken seçim kararı aldı. 22 Temmuz 2007 Genel Seçimleri bu nedenle yapıldı.

Bildiri doğrudan askeri bir müdahale idi. Bildiriyi kaleme alanın da dönemin genelkurmay başkanı general Yaşar Büyükanıt olduğunu bizzat kendisi açıkladı.

Şimdi geriye doğru bakınca TSK’nın o yıllardaki bütün üst düzey komutanları içerde. Sadece Büyükanıt’a bir şey olmadı. Bu muammalı işin altında ne yattığını Fikri Sağlar açıkladı:

-Dolmabahçe görüşmesi!

Sağlar bu iddiaları yüzünden yargılandı ve beraat etti. O görüşmede neler konuşulduğunu Başbakan Erdoğan şöyle açıkladı:

-Benimle birlikte mezara gidecek!

Kamuoyuna “sana ne!” demenin kibarcası…

Elinde kaleminden başka bir şey olmayan Mustafa Balbay, Tuncay Özkan “askeri darbe yapmak” suçlamasıyla içerdeler, Yaşar Paşa hayatını yaşıyor!

Mustafa Balbay, Can Dündar’a yakın tarihten örnek vererek diyor ki:

-Ahmet Kaya’ya yaptıklarını nasıl bugün telafiye çalışıyorlarsa; şimdi yapılanların büyük bir haksızlık olduğu fark edilecek. Ama telafisi çok zor olacak!

Binlerce sayfadan oluşan iddianame ve savunma dosyalarından bir şey anlayamayanlar haliyle soruyorlar:

-Mustafa’nın suçu ne?

***

‘Genital polis!’

Bu iddialar önce Gezi Parkı Direnişi sırasında gözaltına alınan kadınlarca ortaya atıldı:

-Polisler bizi çırılçıplak soydular!

Bütün yayın politikalarını iktidara kilitlemiş olan “yandaş gazeteciler” itiraz ettiler:

-Kesinlikle iftira! İktidarda muhafazakâr “ak” bir parti var!

Neyse bunlar geçti falan diye unutup gidiyordu canım ülkem Türkiyem… Emniyet Genel Müdürlüğünde geçtiğimiz günlerde bir toplantı yapıldığı duyuruldu. Haber aynen şöyle:

Son dönemlerde pek çok kişinin şikayetine konu olan genital bölgenin arandığı ‘ince aramaların’ sadece gerekli olduğu durumlarda yapılması talimatı verildi.Keyfi ve kötüye kullanılan aramaların adliyeye yansıtılacağı belirtildi!”

Yönetmeliklere göre narkotik suçlarda böylesi aramalar yapılabiliyor. Ama bizim meslek ahlakı ve disiplinden azade polisimiz nezarethaneleri kendileri için eğlenceli bir işkencehaneye dönüştürmüşler.

Emniyet Genel Müdürlüğü bu konu üzerine böylesine eğildiğine göre öyle üç beş vaka yok. Bunlar herkesi sıradan geçiriyorlar!

Dileriz Emniyet Genel Müdürlüğünün uyarılarını alt düzeydeki memurlar dikkate alırlar. Yoksa kendilerine meslektaşları iyi olmayan bir lakap takabilirler:

-Genital polis!

***


H. Avni Coş, istediğin gibi koş

Başlık: Vali Devlettir!

Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, gayet normal olan davranışları yüzünden kamuoyunda hırpalanmaya devam ediyor.

Değerli Adana’nın Valisi Coş, “Başbakan’ın açıklamaları tebligattır” diyerek yasa-yönetmelik, kanun hükmünde kararname falan beklemeden kolları sıvadı:

-Kız ve erkeklerin bir arada yaşamalarına bakacağız dedi.

Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, “işgüzar vali” olarak itham etti.

Vali Coş bu sefer de bir vatandaşı işaret ederek “Getirin o gavatı bana” diye destan yazmayı sürdürdü.

Şimdi herkes buna itiraz ediyor. Vali böyle konuşmazmış… Ne demek konuşmaz?

Vali isterse o şehirde yaşayan herkesin ağzına eder!

Vali demek “devlet” demektir!

1986’da Malatya Valisi Naim Cömertoğlu, Başbakan Turgut Özal’ın seçim otobüsünün üzerindeydi. Kitleler Özal’ı göremiyorlardı. Özal halka açık bir lider olarak “herkes çöksün” talimatını verdi. Herkes çöktü. Bir tek Vali Cömertoğlu ayakta durmaya devam edince, Başbakan emri tekrar etti:

-Sen de çök!

Vali konumunu Başbakana izah etti:

-Devlet çökmez efendim!

Şimdi ileri demokrasi döneminde olduğumuz için her şeyi yapabilirler:

-Çünkü Vali Devlettir!

Nazım ALPMAN | Tüm Yazıları
Hits: 1705