Muhafazakar demokrasi

~ 13.11.2013, Av. Yücel Sayman ~

Niteliğini ve aşılamaz çerçevesini Anayasanın belirlediği devletimiz kuruluşu, yapılanması ve işleyişi açısından biçim olarak demokrasi değildir; doğduğumuzdan bu yana yıllardır despotik, otoriter bir devlet biçiminin cenderesinde yaşıyoruz.
Despotik devlet biçimi halk üzerinde kurulan vesayetin siyasi yapılanmasıdır. Vesayet vesayettir; vesayetin atanmışlar ve atanmışların seçtikleri ya da atadıkları kamu gücü kullanmaya yetkili olanlar tarafından işletilmesi ile vesayetin seçilmişler ve seçilmişlerin seçtikleri ya da atadıkları kamu gücü kullanmaya yetkili olanlar tarafından yaşatılması arasında halk açısından önemli bir fark yoktur: Halk vesayet altındadır. Vasinin atanmışlar ya da seçilmişlerden oluşması vesayeti değiştirmez, kaldırmaz.
Bireyin özgünlüğünü ifade eden iradesini bir yandan yasal düzenlemeler ve fiili uygulamalarla iğdiş ederken bir yandan da evrende bulunmayan sanal varlıkların, örneğin ‘milli irade’, ‘toplumun hassasiyetleri’, ‘ahlakın gerekleri’ gibi fetişlerden ve uydurularak kalıplaştırılan toplumsal kategorilerden oluşturulan varsayımsal iradesini bireyin iradesi üzerine belirleyici olarak yerleştirirseniz, halk üzerindeki vesayetin dokusunu da örersiniz.
Bu, despotik devletin kendini yenilemesinin, yeniden üretmesinin gerektirdiği bir zorunluluktur.
‘Atatürkçü, Kemalist gençlik yetiştirme’ yerine ‘dindar gençlik yetiştirme’ anlayışı ikame edildiğinde gençlik üzerindeki vesayet sona ermez; vesayet özü değişmeksizin yeniden biçimlendirilir, formatlanır. Halkın belli kesimlerine ‘zinde kuvvetlerin teminatı’ yerine ‘bizim teminatımız’ güvencesi verilerek bundan siyasi medet umulursa, o kesimler üzerindeki vesayet kalkmaz; vesayet aracı olarak teminat yeniden biçimlendirilir, formatlanır.
Yeni anayasa çalışmaları sırasında, Akil İnsanlar toplantılarında halkın büyük çoğunluğu ne istediğini açıkça belirtti: Değişik kesimlerin barış içinde birlikte yaşamalarını güçleştiren aralarında örülmüş duvarların yıkılması, üzerlerinde kurulu vesayete son verilerek kendi kaderlerini bizzat belirleyebilmelerindeki yolun açılması. Ve bunun siyasi yapısının kurulması, yani despotik devlet yerine demokratik devletin inşası.
Son günlerde halkın çoğunluğunun isteğini halı altına süpüren bir anlayışın belirginleştiğine tanık oluyoruz. Başbakan gençliğin yeni formatında nerede, nasıl, kimlerle birlikte yaşaması gerekeceğini söylüyor, bu söylemi benimsemediği anlaşılan Başbakan Yardımcısını, parti genel başkan yardımcısı olan bir hükümet üyesi Başbakanın ‘onun amiri olduğunu’ hatırlatarak hizaya sokmaya çalışıyor, bir ilin valisi Başbakanın söylemini ‘talimat kabul edip’ harekete geçiyor, polis ‘apartman yöneticisi’ ya da ‘komşunun’ ihbarına dayandığını söyleyerek gençlerin evlerini basıyor, bir başka hükümet üyesi Başbakanın söylemine ve valinin, polisin uygulamasına, yasalarda uygun hukuk kuralı bulamadığı için, Anayasa’nın bir maddesinde hukuk fakültesi birinci sınıf öğrencisine tebessüm ettirecek gerekçeyle dayanak arıyor.
Halkın değişik kesimleri arasındaki yıkılmak üzere olan duvarların yeniden güçlendirildiği, vesayetin yeniden formatlandığı ve despotik devlet biçiminin hızla tahkim edilmeye çalışıldığı bir süreci belirleyen anlayışa da ‘Muhafazakar Demokrasi’ densin isteniyor.
Muhafazakarlığı bilemem ama demokrasiyi bilirim.
Bu anlayışa ve anlayışın uygulanmaya çalışıldığı sürece olsa olsa ‘Muhafazakar Vesayet’ ya da daha uygunu ‘Muhafazakar Despotizm’ denebilir.
Muhafazakarlık ve despotizm, hayırlara vesileyle sizin olsun; demokrasiyi bize bırakın.

Av. Yücel Sayman | Tüm Yazıları
Hits: 1223