Örtüsüz Tutsaklık!

~ 06.11.2013, Mine KIRIKKANAT ~

“Size Bakırköy Kadın Hapisanesi’nden yazıyorum. 19 Şubat tarihinde evleri basılarak gözaltına alınan, sonra da tutuklanan kamu emekçilerinden biriyim. Beyoğlu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nde müdür yardımcısı olarak çalışıyordum. Tabii tutuklanana kadar.

Dosyalarımıza konulan gizlilik kararı nedeniyle, yöneltilen suçlamaları henüz biz bile öğrenemeden, basın bizi yasadışı silahlı örgüt yöneticileri ve üyeleri diye tanıttı. TV haberlerinde resimlerimizin altına örgüte öğrenci göndermekten tutun, örgüte ev ve istihbarat sağlamak, aidat toplamak gibi suçlamalarla karşılaştık. Öğretmenlerin evinden çıkan kitaplar örgütsel doküman, doktorların ev ve işyerlerinden çıkan ilaçlar ise kanser hastası örgüt üyelerinin ilaçları oldu. Hepimizin ev ve işyerleri belli, bir yere kaçma ihtimalimiz de olmamasına rağmen, tutuklandık. 220 gündür tutukluyuz.

KESK’in tarihinde uğradığı bu en büyük baskında, tam 187 emekçi gözaltına alınıp, 72 kişi tutuklandı. Basında, baskının merkezi Ankara ilan edildi. Güya Türkiye sorumlusu, KESK MYK Örgütlenme Sekreteriymiş.

***

Ama bu senaryolar, iddianamenin yazılmasıyla sabun köpüğü gibi söndü. Adana, Malatya ve Bursa’daki arkadaşlarımız, çıkarıldıkları mahkeme tarafından tahliye edilirken, 30 Ekim’de duruşması olan İzmir ve henüz duruşma tarihi bile belli olmayan biz İstanbul’daki KESK’liler, hâlâ tutukluyuz.

Tam 32 haftadır hazırlanmasını beklediğimiz iddianamenin, geçen hafta sunulduğu mahkeme tarafından iade edildiğini öğrendik.

Şaşırmak, sevinmek, üzülmek arasında, kararsız kaldık.

Çünkü hakkımızda yazılan asılsız senaryolara itibar edilip tutuklandığımızdan beri hiçbir şeye şaşırmıyoruz. Adalet mekanizmasının nasıl adaletsizlik ürettiğini bildiğimizden, yaşadıklarımız sadece kızgınlığımızın artmasına neden oluyor.

İddianameyi hazırlayanlar nasıl olsa okunmadan kabul edilir, diye mi düşündüler, ‘yoksa keskopyala- yapıştır’ın azizliğine mi uğradılar, bilemem.

Örneğin kendimle ilgili bölümde, katıldığım iddia edilen eylemler, tarih sıralamasına göre 7 adet. Ancak 890. sayfadaki sevk metninde 13 kez propaganda suçundan cezalandırılmam talep edilmiş ve açıklama bölümüne iddiaları tutmayan suç tarihleri yazılmış.

***

İşte bu iddianame, anlatımla sevk arasında CMK’nin 170/3 maddesine aykırı çelişkiler görüldüğü için mahkeme tarafından reddedilmiş bulunuyor.

Bizlerin 32 haftadır özgürlüğümüzden mahrum bırakılmamıza neden olan eylemlere bakınca, aslında bir milyona yakın kişiyle aynı örgüte üye olduğumuzu öğrendik. Örneğin 1 Mayıs 2012’de Taksim alanına gitmek, örgüt propagandasıymış… 4+4+4’lük eğitim sistemine karşı basın açıklaması açıklaması yapmak, tutuklu KESK üyelerine kartpostal göndermek gibi eylemler, örgüt üyeliğini kanıtlayan propaganda suçlarıymış.

Basından, ‘gizli tanık’ ve ‘CD’lerde adın var’ türünden suçlamalarla yıllardır hapis yatan insanların varlığını biliyorduk. Ama devletin resmi tatil ilan ettiği bir güne katılımın bile hâlâ suç kapsamında değerlendirilmesi durumun vahametini gösteriyor.

2012 yılında ‘silahlı örgüt kurmak, yönetmek ve üye olmak’ suçlarından böyle iddialarla 8 bin 316 kişi hakkında dava açıldı.

Yalnız olmadığımızı biliyor, ancak adaletin de bir an önce yerini bulmasını istiyoruz.”(*)
AYŞE TUNCER Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi C-10

***

Bu köşeye, hukuksuzluktan adalet bekleyen öylesine çok tutuklu mektup gönderiyor ki, hepsini yayımlamaya ne yer yeter, ne de okumaya sizin yüreğiniz dayanır, dostlarım.

AKP, Türkiye’yi tek bir alanda gerçekten çok büyüttü.

Henüz dışarda kalabilenlerin ağızlarına
“sus” mührü vurulan ülkemiz, içeri tıkılacaklar için inşasına karar verilen daha çok, daha geniş yeni hapishaneler dizisiyle, dünyanın nüfusuna oranla en büyük cezaevi olmaya aday.

Merak ediyorum: TBMM’ye elbette kürekle maaş almak, ama emirlerine verilen arabaları, şoförleri, danışmanları, sekreterleriyle sözde milleti, özde hemcinslerinin haklarını savunmak için seçilen AKP’li kadın milletvekilleri; hiç olmazsa hukuksuzluk mağduru kadın mahpuslardan gelen mektupları okurlar mı?

Okurlarsa, onların örtüsüz tutsaklığına değgin parmaklarını kıpırdatmazken, kendilerine verilen örtülü özgürlüğü adalet yerini bulmuş gibi kutlamaya utanmazlar mı?

Okumazlarsa, erdikleri hidayet hangi sevabın kaynağı, örtündükleri hicap nasıl bir vicdanın namusudur?
(*) Mektubun kısaltılmış halidir.  

“İsyanve şiddet, yoksulluktan çok adaletsizlikten doğar.”
JEAN PAUL DELEVOYE

Hoşgeldiniz
Ne kadar kenarda yürüse de ayrılıklar gene de dokunur şaire şunun şurasında onbeşgün demesin kimse diyenler bana sorsun bütün istasyonlarda limanlarda nöbetçi kaldı gözlerim bir baktım bu sabah kavuşmuşuz darısı tüm hasretlere dedim hoş geldiniz sevgili Mine Hanım.
A.KADRİ ERGİN

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 1751