Cumhuriyet'ten, 12 Eylül Cumhuriyeti'ne!

~ 02.11.2013, Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU ~

Cumhuriyet’le birlikte nelerin değiştiğini ortaya koymak, neden Cumhuriyet’e sahip çıkılması gerektiğinin yanıtını da oluşturmaktadır.

* * *

Cumhuriyet’i birlikte ve ortak iradeyle kuran Türkiye halkı, eşitlik ve özgürlük için ümmet kimliğini terk etmiştir. Birlikteliği kuruluş sonrasında da sürdürmek, farklılıkları korumak ve
ötekileştirmeden tam bir eşitlik içinde var etmek, ancak yeni bir kimlikle olabileceği için, seçilen sistem ulus devlet, kimlik de ulus kimliği olmuştur. Cumhuriyet, ulus devlet ve ulus kimlik yönüyle; tam bir eşitlik ve çağa ayak uydurma projesidir. Emperyalizm karşısında bütünlük içinde dimdik ayakta kalabilme gerçekliğidir. Tam bağımsızlığa yönelik atılan adımdır. Kul olmaktan çıkıp, kişi olmaktır.

Cumhuriyet’ten bu yana ulus devlet ve ulus kimlik konularında birçok sorun yaşanmıştır. Bu sorunların zirve yaptığı dönem, Cumhuriyet sömürüsünün de zirve yaptığı 12 Eylül dönemidir. Örneğin Cumhuriyet’ten beri, özel, sosyal ve siyasal yaşamda hiçbir dil kısıtlaması olmamasına, bu alandaki tek kısıtlamanın 1965 yılında özel nedenlerle Arapça için getirilmesine rağmen, 12 Eylül yönetimi yasaklanmış dil adıyla yasa bile çıkarmış, hatta siyasi faaliyetlerde Türkçe dışındaki bütün dilleri de yasaklamış, eşit yurttaşlık gereği böyle bir düzenlemenin Cumhuriyet’e aykırı olacağını gözardı etmiş, öte yandan ise bu yaptığının Cumhuriyet için olduğunu söylemiştir. 12 Eylül sürecinde, sorunlara çözüm üretmeyen veya üretemeyen irade, kolaycılığa yönelip sömürüsünü yaptığı Cumhuriyet adını kullanarak, antidemokratik bu gibi işlem veya uygulamalarını daha rahat gerçekleştirmiştir. Bu sömürü karşısında, hele de etnik ve dinsel boyut öne çekilince, ulus kimlik saldırının hedefine oturtulmuştur. Siyasetteki dil konusu bile, tek ulus esasının gereği olan tek resmi dil konusunun içine bir çarpıtma sonucu çekilip düzenlenmiştir! AKP de nedense 12 Eylül’den kalan bu gibi yasalarda değişikliğe gitmemiştir. 12 Eylül sonrası etnisite üzerinden siyaset yapanlar da, bu durumu sanki Cumhuriyet yaratmış gibi hareket etmişlerdir! Bu gibi örnekler saymakla bitmez...

Cumhuriyet, hukuk devrimleri ile yeni bir sistem yaratmıştır. Bunu sağlayan bütün temel yasalar 2000’li süreçte kaldırılmış, yerlerine kuramsal yönden de farklı yasalar konulmuş, böylece 80 yıllık yargı pratiği de çöpe atılmıştır. 2010’da yeni bir anlayışla yapılandırılan yüksek yargı ile bu temel yasaların da aynı anlayışla yorumlanmasına başlanılmıştır. Böylece Cumhuriyet’in hukuk devleti niteliği, sadece kendi anlayışına göre temel yasaları ve yargıyı biçimlendiren mevcut iktidarın, yani üstünlüğün hukuk anlayışına özgülenmiştir. İktidar zaten çok açıkça, hukuku veya yasaları, hizaya getirme aracı olarak görmektedir. Aynen 12 Eylül’de olduğu gibi...

2000’e yakın yasa yapan veya değiştiren, Cumhuriyet’in temel yasalarını ortadan kaldıran AKP, demokrasiyi hatta laikliği biçimlendiren yasalar 12 Eylül’den kalmasına rağmen, o yasalara dokunmadığı için bugün siyaset, seçimler, demokrasi, laiklik 12 Eylül anlayışı ile yürütülmektedir. Nedense bu konudaki tartışmalar bile Cumhuriyet’e mal edilmek istenmektedir. 12 Eylül yönetimi, seçimler olmadan iktidarı eline geçirdiği için kuşkusuz bir darbe yönetimidir. Ancak demokrasi için, sadece seçimle işbaşına gelmek yeterli olmayıp, demokratik ortamın varlığı da olmazsa olmazdır. Sadece sandıkla yönetime gelen iİkinci Dünya Savaşı öncesi Almanya ve İtalya yönetimlerinin neden demokrat olamadıkları bunun açık bir yanıtıdır! AKP seçimle yönetime gelse bile, demokratik olma niteliğini kaybetmiş, demokratik ortamı da yok etmiştir. Üstelik demokratik ve laik cumhuriyete aykırı olduğuna karar verdiği iktidardaki AKP’nin, demokratik ve laik hükümet görevini yerine getiremeyeceğine karar veremeyen bir Anayasa Mahkemesi de, kendi varlık nedenini görmezden gelip, üstünlüğün hukuku altında ezilmiştir. Demokratik ve de laik olmadığına bağlayıcı biçimde karar verilen bir parti, seçimle de işbaşına gelse, böyle bir iktidarın devamına önündeki davada göz yummak, hukukla, anayasal sistemle, demokrasiyle, asla açıklanabilir mi!

Cumhuriyet’in sosyal devlet niteliği zaten iktidarın lütfuna terk edilmiştir.

* * *

Cumhuriyet’in ulus devlet ve ulus egemenliği yönünü, yine demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti niteliklerini, 12 Eylül darbe yönetimi askıya almıştır. Bir darbeden başka ne beklenebilirdi ki! Bugün de adı sivil olan iktidar aynı nitelikleri, sadece ve sadece kağıt üzerinde bırakmıştır. Artık bir başka Cumhuriyet’le karşı karşıya olunduğu daha fazla geç kalınmadan görülmelidir. Bu “12 Eylül Cumhuriyeti’nden” kurtuluş için de, yeni bir adım atmak gerekmektedir.

Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1187