KÜRESEL KATİLLER LİBYA'DA

~ 22.03.2011, Eren EĞİLMEZ ~
"Askeri vesayet"in olmadığı "ileri demokrasi" ülkeleri profesyonel ordularıyla "barbar" Afrika'ya "uygarlık", “demokrasi getirecekler ve karşılığında da Libya’nın petrolünü kendi ellerinde tekelleştirecekler. Ancak herşey bununla sınırlı değil… [Eren Eğilmez yazdı]
Irak'ı "Saddam katildi", Afganistan'ı "Taliban'a iyi oldu" diyerek meşrulaştırdınız. Libya’nın doğal zenginliklerine el koymak ve enerji yollarının Batı tarafından ele geçirilmesi için şimdiki  bahane ise  Kaddafi...
 
Oysa Cameron, Sarkozy, Obama, Berlusconi; Kuveyt, Bahreyn, Suudi Arabistan’ın işbirlikçi yönetimleri vd tertemiz değil mi?
 
Peki, Bingazi direnişçileri iki mermilerinden birini diktatör Kaddafi'ye diğerini Fransa, ABD, İngiltere gibi işgalci güçlere karşı mı sıkacaklar?
 
Evlerimize TV kanallarımız aracılığıyla dolan propaganda görüntülerinden anlaşıldığı üzere, Bingazi direnişçileri emperyalizme karşı yurdunu savunan bağımsızlık savaşçıları olmak yerine emperyalizmin yerli işbirlikçisi olmayı tercih etmiş gibi görünüyorlar.
 
Bingazi direnişçileri ülkelerinin işgalini ve işgalcileri sevinç içinde karşılıyorlar.
 
Bu mandacı histeriyi en iyi Türkiye halkı bilir. Eğer Libya Kaddafi muhalifi isyancıların da yurduysa isyancılar hem diktatöre hem de işgalciye karşı direnmek zorundadırlar...
 
Diktatör Kaddafi ise hala "El Kaide'ye direneceğim" diye açıklamalar yapıyor.
 
Suç Kaddafi de değil, yıllarca O'na tahammül eden Libya halkındadır. Eğer Libya halkı zamanında Kaddafi'yi devirerek özgürlük şerbetinden içebilseydi şimdi onurlarıyla işgale karşı da direniyor olacaklardı.
 
Libya halkı Ömer Muhtar'ı nasıl unuttu?
 
Eğer bir direniş mirasını diktatörlere de direnerek yaşatmazsanız hem mirasyedi olursunuz hem de  tıpkı Libya halkı gibi verdiğiniz bağımsızlık savaşlarınızı ve zamanında ödediğiniz bedelleri de unutursunuz.
 
Şimdi halkına devlet televizyonundan Ömer Muhtar'ı hatırlatmaya çalışan Kaddafi’nin yaptığı çaresizlik içinde ruh çağırmaktır. Kaddafi’nin yıllar içinde üzerine beton döktüğü bu ruh şimdi Libya’ya geri dönüp O’na saltanatını devam ettirme fırsatı vermiyor işte…
 
ABD, İngiltere ve Fransa Libya halkına birlikte vuruyorlar. Küresel zorbaların mazlum halklara karşı bitmeyen hıncıdır bu...
 
Küresel katiller yıllar evvel kovuldukları topraklardan ve onları kovan halklardan şimdi öç alıyorlar.
 
Türkiye’yi yönetenler ise onlarca yıldır bu katillerle müttefik, stratejik ortak vb kisveler altında koyun koyuna oldular ve onların verdikleri nişanları, ödülleri gururla taşıdılar.
 
Bir gün gelir de bu katil sürüleri bizim de kapımıza dayanırsa Asya halklarının 90 yıl evvel bize verdikleri desteği onlardan bir kez daha beklemeye, istemeye hakkımız da yok yüzümüz de…
 
Libya konusunda pısırıkça, hiçbir etkisi olmayan açıklamalar yapan Türkiye daha düne kadar sağda solda kendisine stratejik derinliğe sahip bölgesel güç diyordu.
 
Buralarda derinliği ve bölgesel güç olanın kimler olduğunu şimdi yakından gördük. Gemiyi yanaştırıp, uçağı havalandıranların kimler olduğunu bay “Davut yıldızı” da görmüş müdür acaba?
 
Türkiye henüz profesyonel orduya geçmediği için bu "uygarlaştırma şöleni”ne, silah tüccarı dev ekonomilerin Libya’daki silah fuarına şimdilik katılamıyor. Ülkemizin hakim güçleri yani bizleri yönetenler işsiz gençlerimizi parası karşılığı Libya'ya sürmek için aslında can atıyorlar.
 
Bakın stratejik ortaklarımız Libya'yı kana buluyor. Bu ortaklıktan payımıza ne düşecek, ne bekliyoruz bu ortaklıktan, onların yıktıklarını bizim müteahhitlerimiz mi yapacak?
 
İşbirlikçiliğimizin karşılığı kanlı ekmek mi?
 
Düne kadar “NATO'nun Libya'da ne işi var” diyen başbakanımız şimdi ne diyecek: "Ben NATO dedim BM demedim ki!" mi diyecek? Zamanında “Davos sirkinde” One Minute diyenler, şimdi one dahi diyemiyorlar...
 
Halbuki dün Erdoğan “one minute” dediğinde helal olsun demiş ve bakalım devamını getirebilecek mi diye sormuştuk. Bugün resim gayet net anlaşıldı; Obama’nın İsrail’e söylemek istedikleri Türkiye’ye ihale edilmiş ve Erdoğan da bölgeye sözcü olarak atanmış.
 
Küresel kapitalist çete Saddam, Kaddafi vd üzerinden asıl mesajını her zaman Erdoğan ve benzerlerine verir onlar da mesajı alır ve hizayı asla bozmazlar.
 
Erdoğangillerin (Kore'de insanlarımızın kanını döktüren Menderes bunların piridir) milli siyaseti: Sahibini, efendiyi kızdırmayacaksın. Sağ duyulu olacaksın!
 
Yarın birgün seçim sürecinde olan Erdoğan'ın öfkeli seçmeninin (halkımızın hala vicdan sahibi olduğunu varsayıyorum) gazını almak, gönlünü hoş tutmak için yapacağı muhtemel duygusal konuşmalar kimseyi aldatmasın. Öyle bir konuşma olursa emin olun ki, o konuşma küresel katillerin onayıyla ülke içine ve bölge halklarına yönelik profesyonel bir iletişim çalışmasıdır. Bu tür PR çalışmaları ise artık bayatladı.
 
Bu silahlı, caydırıcı mesajı alan hatta mesajın sahipleriyle iktisadi ortaklıklara giren ve hizayı bozmayan bir başka aktör de medyadır. Özellikle de Türkiye’nin hakim medyası…
 
Medyamızın dili kirli ve angaje…
 
Libya'ya yönelik işgal girişimini, saldırıyı medyamız "müdahale", “operasyon” gibi kavramlarla anlatıyor ve Libya'da vurulanlara "Kaddafi güçleri" diyor.
 
Hayır! Bugün vurulan Libya halkıdır.
 
İşgalcinin bombası ileri teknoloji ürünü olabilir ama hala kimin hangi tarafta olduğunu ayırt edecek bir teknoloji yok dünyada...
 
Dün Irak'ta, Afganistan'da katledilen çocukların hangisi Saddam yanlısı hangisi Talibandı?
 
Bir ülke dolusu insan hedefken, “Kaddafi güçleri” demek iki yüzlülüktür. Sabaha karşı Libya’da vurulan hastanenin içindekiler midir Kaddafi güçleri!
 
Katilin diliyle yayın yapan bu medya, yarın Libya'da ülkesini savunan halk iki Batılı işgalciyi öldürünce de o haberi "terör saldırısı" diye verecektir.
 
Boynundaki zinciri unutmayan siyah adam uşak değildir. O, köleliğine isyan edecek potansiyel bir asidir. Asıl uşak, efendisinin ağzıyla konuşandır.
 
Şimdi canlı yayında bir işgali, halkların katlini nasıl izliyorsak efendilerinin ağzıyla konuşan onlarca uşağı  da aynı şekilde izliyoruz.
 
Efendileri "demokrasi" ihraç ederken onlar da zevkten dört köşe olmuş bir haldeler ve içinde “demokrasi, sivilleşme, özgürleşme, değişim” gibi klişelerin arka arkaya sıralandığı sığ analizlerini ekranlardan evlerimize boca ediyorlar.
 
Bizleri BM’nin ve “uluslararası hukuk”un kararlarının meşruluğuna ikna etmeye çalışıyorlar. Kimin adına? Saldırganların adına...
 
Oysa BM bir kapitalist enternasyonaldir. Uluslararası hukuk denilen ise bu katil sürüsünün cinayetlerinin yasal kılıfıdır.
 
BM’de  piramidin tepesindeki ülkeler masadaki asıl oyunculardır. Türkiye de dahil olmak üzere emperyalist hiyerarşinin ortadaki ve alttaki ülkeleri ise o masanın beleşçi yancılarıdırlar.
 
Bu kapitalist enternasyonal tarihsel ve kirli bir birlikteliktir.
 
İki kez dünyayı kana bulayan, atom bombası kullanan, faşizmi keşfeden, finanse eden ve yayan bu kapitalist katillerdir.
 
Şimdi Libya’ya dün ise Irak’a, Afganistan’a saldırılar için bahane edilen diktatörlerin ve yönetimlerin cinayet sicilini alt alta toplasanız onlar bu küresel katillerin kirli siciline yaklaşamazlar bile…
 
Kaddafi ve diğerlerinin günahları bu katillerinkinin yanında milyonda birdir.
 
Bizler de halk olarak pek de sütten çıkmış ak kaşık değiliz.
 
Yıllar yıllar evvel topraklarımız açık işgal altında ve insanlarımız esir düşmüşken yoksul Asya halklarının gönderdiği altınları alıp da savaştık. Hatta o altınlarla bağımsızlık savaşının ötesinde gidip İş Bankası’nı kurduk.
 
Peki, sonra ne yaptık?
 
Fransa Cezayir halkına kan kustururken gittik Fransa’nın yanında yer aldık. Kore’de ABD ve müttefikleri için kanımızı döktük, adımızı 23 sentlik askere çıkardık. Yetmedi İncirlik üssünden savaş uçakları kalktı kardeşimiz olan halkları çoluk çocuk demeden katletti, bizim seçtiklerimiz de o katillerle alacağımız kredinin kaç dolar olacağının pazarlığını yaptı. Filistin’de Lübnan’da İsrail tarafından dökülen kanın en az İsrail kadar birinci dereceden sorumlusuyuz. Çocukların üzerine misket bombaları atan İsrail uçakları eğitimlerini Konya semalarında yaptılar.
 

Haydi bunlara boşverdik…

 

Bir ay önce Mısır konsolosluğu önünde eylemdeydik. Tahrir Meydanı’ndaki isyancı Mısır halkına destek verdik. Ne oldu,  çapımız Mübarek'e mi yetti?
 
Yoksa ABD, Fransa, İngiltere ve diğerleri konsolosluklarını mı kapattı?
 
Biz de iki yüzlüyüz, tıpkı seçtiklerimiz gibi…

(mizikacilar.com 20.03.2011)

Eren EĞİLMEZ | Tüm Yazıları
Hits: 7152