Öcalan: Artık çekilmeyi konuşmayacağız

~ 19.09.2013, Yeni Yaklaşımlar ~
Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer, PKK lideri Abdullah Öcalan'ya yapılan görüşmeyi BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a sordu.

İşte Utku Çakırözer'in yazısı:

‘Silahlara Dönülmez Diye Bir Şey Yok’

PKK’nin İmralı’da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan lideri Abdullah Öcalan’ın kendisini ziyaret eden BDP heyetine, “KCK’nin çekilmeyi durdurma tavrını destekliyorum. Bundan sonra çekilmeyi konuşmayız” mesajı verdiği belirtildi. Nevruz da ‘silahlara veda’ mesajı veren Öcalan, son görüşmede “Asla silahlara dönülmeyecek diye bir şey yok” mesajı verdi.
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, hafta sonu İmralı’da Öcalan ile yaptıkları görüşme hakkında sorularımıza şu yanıtları verdi:
- Kamuoyuna açıklanan bir takvim vardı. Bu takvim hâlâ geçerli mi?
Maalesef o takvime uygun gidilmiyor. Bunun sorumlusu da hükümet. İmralı’da geçen ekimde devlet ile diyalog başlayınca bu yıl ekim, kasıma kadar normalleşme, silahların bırakılması aşamasına geçilmesi bekleniyordu ancak hükümet bu takvime uymadı. Bırakın silahsızlanmayı, geri çekilme dahi durdu.

Hükümetin gevşek tutumu

- Öcalan nasıl görüyor?
Bir yıldır bir diyalog zemini yakalanmış olduğu için geçen zamanı büyük kayıp olarak görmüyor ancak gidişatı da iyi görmüyor. Hükümetin gevşek tutumundan şikâyetçi. “Geri çekilme ile ilgili bir yasa çıkarılmış olsa tek PKK’li kalmayacaktı” diyor ama hükümetin hiçbir adım atmamasından şikâyetçi. Gerçekten de hükümet her aşamada fırsatçılık yaptı. Öcalan’ın gayretleri olmasa bugüne kadar çoktan tuzla buz olurdu bu süreç.

Artık çekilme gündemde yok

- Görüşmenizden geri çekilmenin hızlanacağı izlenimi aldınız mı?
Hayır. Tam tersine artık geri çekilme konusunun yeniden gündeme geleceğini sanmıyorum. Artık geri çekilmeyi değil, onların nasıl geri döneceği tartışılmalıdır. Bunu kendisi öneriyor. Kamuoyundaki ‘çekilme’ tartışmaları konusunda ise şöyle diyor: “Biz devlet heyeti ile ilk görüştüğümüzde geri çekilme için toplanma yerinin Kandil olacağını bile konuşmadık. Bu Türkiye içinde bir yer olabilirdi. Mesela Cudi Dağı çünkü madem bu çıkanlar sonra yine dönecek neden Kandil’e gitsinler diye bekliyoruz ki. İlla sınır dışına çekilme gerekmiyordu. Bir yere toplanıp, provokasyonu önleyecek tedbir olarak düşünüldü çekilme. Yasa çıkardı. Onlar da hızlı biçimde toplanırlardı belirlenen yerde. Kamyonlarla, araçlarla giderler toplanırlardı yasası olduğu için. Toplanma tamamlandığında da devlet de hızla düzenleme yapar dağdan inerlerdi” ama çekilme başladıktan sonra yasa çıkarmadılar.

‘Kandil’e gitmeye gerek yoktu’

- Kamuoyuna sınır dışına çıkış diye sunuldu bu çekilme süreci...
Öcalan da bunu soruyor. “Anlamaya çalışıyorum, dağdan ineceklerse Kandil’e gitmelerine ne gerek var. İndireceksen neden iki, üç ay yol yürütüyorsun” diye soruyor. Böylece risk oluşturulduğunu düşünüyor.
- Hükümetin çekilme konusundaki ısrarını nasıl değerlendiriyor?
Tabii o da “hükümetin derdi ateşkes değil” diye düşünüyor. Zaman kazanmak, oyalamak gibi görüyor. Sürecin seçime kurban edilmek istendiğini, PKK’nin tasfiye edilmek istendiğini düşünüyor.
Daha sert üstümüze gelmek için manevra alanları yaratılmak istendiğini düşünüyor. “Ben hazırdım ama hükümet stratejik dönüşümü yapamadı” diyor.

Yeni format: Müzakere masası

-Görüşmenizde yeni bir ‘format’tan bahsediyor Öcalan?
Bugüne kadar devlet heyetleri gelince sohbet edildiğini, diyalog sağlandığını belirtiyor. Karşılıklı düşüncelerin ölçüldüğünü, tartıldığını anlatıyor. Şimdi yeni format ile kastettiği bu diyaloğun ‘müzakere’ye dönmesi. O başka bir şey. “Ben 4 duvar arasında müzakere yürütemem. Dış dünyadan BDP dışında kimse ile görüşemiyorum” diyor. “Hükümetin elinde milyonlarca enstrüman var. Basınla, sivil siyaset örgütleriyle konuşmam sağlanırsa işin esasına dair konuşabiliriz.” Gelinen aşamadan çok üzgün. Çok fedakârca davrandı, tüm eleştirilere karşın doğru bildiği yolda yürüdü ama hükümetten bir ciddiyet görmediği için üzülüyor.

‘KCK haklı, başka şey yapamazlardı’

- KCK’ye ‘çekilmeye devam’ mektubu yazdığı ileri sürüldü.
Hayır, hiç öyle bir şey yok. Tam tersine. “Onlar haklı. Alabilecekleri başka karar yoktu. Benimle zıt düşmediler” diyor ve ateşkes halini destekliyor. Cemil Bayık’ın açıklamalarını destekliyor. Burada hükümet ve onlara akıl verenler farklı bir algı yaratmak istiyor.
- Bu yeni format yani müzakere nasıl olacak?
Taraflar olacak, konu olacak ve bir de masa olacak. Taraflar Öcalan, KCK, BDP. Bir de hükümet.

‘Paketin bir etkisi olmaz artık’

- Bir de ‘araç’ tartışması var.
Evet. O da “Ben artık teröre karşı bir enstrüman gibi düşünülemem” diyor. “Madem görüşülüyor, gelecekler esasını konuşacaklar meselenin” diyor. “Bu format sağlanırsa mesele kısa sürede aşılır ve silahsızlanmaya geçilir” diyor.
- Demokratikleşme paketini nasıl değerlendiriyor?
Süreci olumlu ya da olumsuz etkileyebilecek konumdan çıkmış durumda bu paket artık. Sadece hükümetin tek taraflı kendi hesabına attığı adımlar olacak. İyi yaparlarsa Türkiye lehine olur ama ben demokrasimizi sıçratmayacağına eminim.

‘Heyet içinde siyasetçi istiyor’

- Müzakere olursa ne değişecek? Zaten devletle görüşmüyor mu?
Evet gelip, sohbet edip ,tartışıp gidiyorlardı ama bundan sonra bu heyet aracılığıyla seslenmek istiyor. Heyetin içinde siyasi temsil istiyor.
- Bakan mı yani?
Hayır gerek yok hükümetten olmasına ama siyasetçiler olabilir. Karar alabilecek, inisiyatif kullanabilecek bir heyet. Şu andaki heyet inisiyatif sahibi değil.

‘Müzakereye hakem lazım’

- Bir de hakem istiyor galiba.
Hakem rolü oynayacak bir üçüncü göz istiyor. Dış güç değil ama ortaklaşa oluşturulacak Hakikatleri İzleme Kurulu.Taraflarla görüşme yapıp, tıkanma olunca öneri getirmesi isteniyor. Ateşkesi denetleyebilir.
- Meclis’te bir komisyon kurulmuştu.
Onu ‘içi boş’ görüyor.

‘Akiller taraflı’

- Akil insanlar olamaz mı?
Onları ‘tek taraflı’ buluyor. Başından beri öyle düşünüyordu. Şimdi de “Tarafsız olsalar, yeterince işlevsel olsalar gelip önce benimle görüşmeleri lazımdı. Madem ben başaktörüm. Bir sürü bilgi de verirdim. Ben yokmuşum gibi davranılırsa sonu bu olur” diye düşünüyor. Aslında o dönem biz de itirazlarımızı dile getirmiştik ama AKP’nin istediği şekilde gitti.
- Anlattıklarınızdan tablo çok olumlu değil.
Şu anda hükümet bütün bu olup bitenlerden ders çıkarıp fırsatı doğru değerlendirirse olumlu gelişmeler olabilir. Yoksa ciddi sıkıntı çıkabilir.
- Seçimden önce mi çıkar bu sıkıntı?
Seçim öncesi de olabilir, seçim sonrası da.

Silahlara dönüş sinyali

- Aysel Tuğluk’un Hürriyet yazarı Taha Akyol’a gönderdiği mektuptan bilgisi var mı? Oradaki silah unsuru çok tartışıldı.
Evet var. Öcalan diyor ki, “Aslında silahlara dönülmez diye bir şey yok. Ben bunu yaratmaya çalışıyorum ama bunu söylemek işin doğasına da aykırı. Asla diyemem.” Öcalan’ın görüşü bu.
- Oldukça umutsuz mesajlar bunlar.
Umutlu olması için neden göremiyor da ondan. Biz umutsuzsak o orada daha da umutsuzdur. Hükümetin içinde bulunduğu formattan çıkmasını istiyor.
- Bundan sonraki aşama geri çekilme değil o zaman.
Öcalan ve KCK’nin artık geri çekilmeyi gündeme alacaklarını sanmıyorum.
- Yeniden silaha dönülebileceği mesajı süreci olumsuz etkilemez mi?
Öcalan “Siyasette 24 saatte her şey değişebilir. Ben “silahların devri kapandı” dedim ama hükümet gereğini yapmıyor. Silah seçeneği kalkacaksa, demokratik siyaset seçeneğinin yaratılması gerekirdi. “Ben şimdi kimseye ‘silah asla bir seçenek değildir’ diyemem, bunun garantisini veremem” düşüncesini paylaştı.
- Hükümetle görüşecek misiniz?
Evet görüşmek istiyoruz. Uzun süredir yaptığımız uyarılar dikkate alınmadı. Başbakan’a akıl veren bir ekip var. “Kandil ve BDP arıza çıkarsa da biz Öcalan ile yürürüz” diye düşünüyorlar. İşlerin öyle yürümediği, arada bir görüş ayrılığı olmadığı görüldü. Aynı düşüncede ısrar ederlerse de iyi bir noktaya gidemeyeceğiz. Sonu iyi olmayacak.

19 Eylül 2013

Hits: 914