AK Vampirler

~ 01.09.2013, Nihat BEHRAM ~

Vampirler aydınlığı sevmezler. Aydınlığın her türünden, özellikle tam üstlerine vuran ışıktan çılgınlık derecesinde nefret ederler. Aydınlık, varlıklarını sürdürebilmelerinin önündeki en büyük tehdittir. Kararmanın başlamasıyla birlikte canavarlık hisleri canlanır. Beslenmeleri kan emmeye dayalı olduğu için bu his yaşamsaldır. En büyük tutkuları kandır. Yapıları gereği kanla temas etmezse, dişlerinde başlayan acı gövdelerine yayılır. Gün aydınlığında inlerine çekilirler. İnleri tabut ya da tabut benzeri sığınaklardır. Vampirlerin diğer bazı belirgin özellikleri ise şunlardır: Bir vampir asla vampir olduğunu söylemez. Hatta ona vampir olduğunu söyleyenleri ‘Vampir olsam bana vampir diyenleri dişlerdim!’ türü maskeli sözlerle yanıtlar. Kanına iştah taşıdığı avına ‘masumane’ gerekçelerle yaklaşır. Zalimliği, canavarlığı ‘masumiyet ve mağduriyet’le maskeleyip, gerçek amacını gizlemekte son derece mahirdir. ‘Yardımcı olma’ görüntüsü, kanına iştahlandığı avına yaklaşmasının taktiklerinden biridir. İnsanların gözlerine direkt bakmazlar. Göz göze gelmek vampirin kan duygusunu tahrik eder. Bu nedenle aynaya da bakmazlar. Hayal güçleri aşırı derecede geniştir. Öyle ki, tüm dünyaya lider ve sahip olma duygusu taşırlar. Vampirlerin, el ve parmaklarıyla kendilerine has işaretleri vardır. Parmaklarıyla yaptıkları bu işaretler kan emme duygusuyla ilintilidir. Bir odağa hedeflendiklerinde ‘perdeleme’ yaparlar. Bu yöntemle sadece hedeflerine kilitlenirler. Bütün hayvanlardan nefret ederler. Onları öldürmekten zevk alırlar. Cinsel istek, birçok dişiyi kendine köle kılma ölçüsündedir. Bu istek kan emicilikle iç içedir.

Vampire ilişkin özelliklerin bazıları bunlar. Daha fazlasını merak eden bu konuda bilgi veren kaynaklara başvurabilir. Ben de zaten bu bilgileri o kaynaklardan bire bir derledim. ‘Vampir ve vampirlik bir efsane mi, gerçeklik mi’ konusu yüzyıllardır tartışılıyor. Bu konuda yazılmış birçok kitap, yapılmış birçok film bulunmaktadır. Bu filmlerin en ünlüsü, Alman dışa vurumcu yönetmen F.W. Murnau’nun “Bir Dehşet Senfonisi” adlı filmidir. Benim şahsi düşünceme göre, vampir ve vampirlik, bu konudaki hikayeler ve filmlerde anlatılan boyutuyla olmasa da, siyasi boyutuyla bir gerçekliktir. Tarih boyunca halk ve insanlık düşmanı zalimler vampirliğin efsanedeki bütün özelliklerine sahiptir. Aydınlık olan her şeye düşmanlıklarından, kan gölüne çevirdikleri ortamlardan beslenişlerine kadar.

Son yüzyılın ABD yönetimleri insanlığın tarih boyunca gördüğü vampirlerin en canavarlarıdır. Öyle ki, sadece beslenmesi değil, ABD’nin soluması da kana dayalıdır. Kan içinde beslenip, kan içinde soluması emperyalist kapitalizmin varlık koşuludur. Şu gün emperyalist vampirliğin beslenme hedefi Ortadoğu coğrafyasıdır. En sinsi, en alçak, en karanlık yöntemlerle; kapı kulu medyası, yobaz taşeronları, çanakçıları, çomakçılarıyla şimdi bu coğrafyada kan gölüne odaklandılar. Hedeflerine ulaşmak için, başvurmadıkları yalan, sahtekârlık, tehdit ve zorbalık kalmadı. Kan iştahlarını, “kimyasal saldırı hedefi olan halka yardım” gibi ‘masumane’ gerekçelerle perdeliyorlar. Suriye’ye saldırı fırsatı yaratır hesabıyla, kendi beslemeleri ‘muhalefet’ maskeli şeriatçı canileri tetikçi olarak kullanıp, onlar aracılığıyla kimyasal katliam düzenlediler. Gerçeği aramanın önünü tıkadılar. ABD bütün gerçekleri karartmak ve insanları savaşa kışkırtmak için yalanla zehirleyen propaganda seferberliği başlattı. AKP bu seferberlikte öncü görev üstlendi. Gerçeği perdeleyip karartma ve savaş çığırtkanlığı üstlendiler.

Vampirler koalisyonunun kanlı, kara, karanlık hesabını bozacak olan halk güçlerinin birlikteliğidir. O birliktelik aydınlığın kaynağıdır. Kara perdeleri alaşağı etmek, içinde insanlık ışığı taşıyan yurtsever, devrimci, insancıl, savaş karşıtı herkesin temel görevidir. Kandan beslenen zalimlere ve onların savaş taşeronlarına karşı barış özleminde tek ses, tek yürek olmak gerekir.

Bugün Dünya Barış Günü. Yazık ki yaşadığımız coğrafya emperyalistler ve taşeron AKP’nin savaş çığırtkanlığıyla zehirleniyor. Bu coğrafya halklar barışa duyulan özlem ateşinin aydınlığıyla bu oyunu mutlaka bozacak. O ateş kara perdeleri de tutuşturup insanlığı gün ışığıyla buluşturacak.

* * *

Albert Einstein:

“Propagandayla zehirlenmedikleri sürece kitleler asla savaş düşkünü değildir.”

(Yurt Gazetesi)

Nihat BEHRAM | Tüm Yazıları
Hits: 1707