Büyük tehlike

~ 23.08.2013, Kemal OKUYAN ~

Bugün Ortadoğu’da olup bitenleri başı sonu belli bir emperyalist planla açıklamaya kalkarsak, her bir gelişmeye olmadık anlamlar yükler, tek tek olaylar arasındaki bağlantıyı, gerçek olmayan bir zeminde kurmaya kalkarız.

ABD’nin 2000’lerin başından beri sabit bir stratejiye sahip olduğu düşüncesini bu kapsamda değerlendirmek mümkün. Bu düşünce Vaşington’un 13-14 yılda değiştirdiği, değiştirmek zorunda kaldığı yöntemlerin, araçların, ittifak sistemlerinin tümünü birden aynı ortak hedefin içine yerleştirdiği oranda temelsizdir. Amerikan emperyalizmini bütün bu dönem boyunca tanımlayan, her şeyden önce hegemonyasını sürdürme kaygısıdır. İran’ın kuşatılması, Çin Halk Cumhuriyeti’nin bir rakip olarak ortaya çıkmasının engellenmesi gibi altbaşlıklar da sıralanabilir. Ancak daha fazlasını içine alan bir master plandan söz etmek yanıltıcıdır.

Bölmek, etnik çatışmaları kışkırtmak ne kadar hedeftir, ne kadar araçtır bu son derece tartışmalı. Bizim için önemli olan, başat emperyalist ülkenin her istediğini yapabilme yeteneğine sahip olmaması, gelişmelere göre hedeflerini, araçlarını ve müttefiklerini yeniden belirlemesidir.

Böyle baktığımızda, ABD’nin stratejisinde Obama’yla birlikte belli bir değişim olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu değişim AKP’yi cesaretlendirmiş, AKP de ABD yönetimini cesaretlendirmiştir.

ABD’nin bazı İslamcı güçlerle nikah tazelemesi bu dönemin ürünüdür. İslam coğrafyasını topyekün karşıya almak yerine, Sünni eksenli bir gerici koalisyona bölgeyi kontrol ettirme fikri, 2000’lerin başındaki ABD politikasına cuk oturmamaktadır.

AKP’nin desteklenmesi, kuşkusuz çok öncesinde, AKP 2002’de hükümet olmadan önceki bir hesabın ürünüydü. Ancak bu destek Obama’yla birlikte çok kapsamı bir bölgesel stratejiyi de içine aldı.

Bugün yaşananlar, sözü edilen stratejinin çıkmaza girmesinin ürünüdür.

Erdoğan bu stratejinin tıkanmadığını, hâlâ tutma şansı olduğunu kanıtlama uğraşındadır. Mısır başlığınde yedi düvelle kavga etmeyi göze alması, Suriye’de ise ardı ardına provokasyonlar yaratması bu nedenledir.

Öyle ki, içeride gözü dönen, halka saldıran ve saldırmaya devam edeceğini ilan eden hükümet, dış politikada da çılgınlığa devam etmektedir.

Bütünüyle aptallık olarak görülmemeli. Evet, Yeni Osmanlıcılık bir fiyaskoya dönüşmektedir ama sürecin en azından AKP’yi topyekun süpürmesini engellemek için, Erdoğan-Davutoğlu ikilisi hiç değilse durumu kurtaracak bir “başarı”ya gereksinim duymaktadır.

Ancak çöküntü o kadar büyüktür ki, AKP’yi rahatlatacak küçük bir bölgesel başarı için bile ortalığı yangın yerine çevirecek girdilerde bulunmak gerekiyor.

Erdoğan, ABD’nin de açmazını gördü, bu açmazdan yararlanarak son kozlarını oynuyor.

En tehlikeli kozlarını…

Kimyasal silah iddiası böyledir, Mursi’ye “diren” mesajı böyledir.

Uzun vadede asla tutmaz. Çünkü dediğimiz kanıtlanmış, AKP boyunu aşan işlere kalkışmıştır. Kısa vadede ise AKP bölgeyi ateşe verecek güce sahiptir. Uyanıklık, kararlılık tam da bu dönemde gerekir.

(SolHaber)

Kemal OKUYAN | Tüm Yazıları
Hits: 1114