Ergenekon 'Torba' Davası!

~ 06.08.2013, Özgen ACAR ~

Üniversitelerde, hukuk öğretilen fakültelerde, çeşitli dersler vardır. Anayasa hukuku… Ceza hukuku… Medeni hukuk… Devletler hukuku gibi…

Gelecekte bu fakültelerde “Ergenekon Hukuku” diye yeni bir hukuk dersi konulursa şaşırmayacağım! Bu derste ne mi öğretilecek? Hukukun hukuksuzluğu…

 

***


Cumhuriyet’in dünkü “5 yıl önce verilen karar açıklanıyor” başlığı gerçeği açık seçik yansıtıyordu. Beklenen sonuçlar açıklandı… Silivri’de dün 321. duruşma yapıldı. Hani komut veren geri saymaya başlar; 3, 2, 1… Dün geri sayım noktalandı, kararlar açıklandı…
Karar açıklanmadan önce Amerikan Associated Press’in geçtiği ilk haberde şöyle deniliyordu:
“Savcılar, bu davada Erdoğan Hükümeti’nin askerlere ve sivillere yeni bir biçim vererek ülkeyi kontrol altında tutmasına yardım ediyor. Eleştirilerde, amacın Erdoğan muhaliflerini susturmak olduğu vurgulanıyor.”
Beş yıl önce ilk davalar açıldığında Batı dünyasından olumlu destekler gelmişti. Ancak dava ilerledikçe,
“hukukun hukuksuzluğu” anlaşıldıkça, eleştiriler, tepkiler gelmeye başladı. Avrupa Birliği’nin raporlarında bu torba davası şiddetle eleştirilir oldu.

 

***


Beş yıl boyunca çeşitli nedenlerle, değişik mahkemelerde açılan 23 ayrı dava birleştirilince, 275 sanık “Ergenekon torbasına” konuldu.
Yıllarca Türk Silahlı Kuvvetleri’nde ulusal güvenliği sağlayan komutanlar, eski YÖK Başkanı ve pek çok rektör, gazeteciler aynı torbada yoğuruldular. Mafya üyeleri ve karşılarında kendileri ile mücadele edenler, birlikte torbada yerlerini aldılar.

 

***


Beş yıl boyunca okuduğumuz haberlerden dava sürecinin “torba” içinde “aşure kaynatıldığı” algılandı.
PKK’nin eli kanlı başlarından birinin 31 gizli tanık arasında TSK komutanlarının aleyhindeki tanıklığı bile geçerli kabul edildi. Böylece Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral
İlker Başbuğ “müebbet hapis cezasına” çarptırıldı. (Başbakan’ın, kendisiyle birlikte çalıştığı, tahliyesini istediğine ilişkin demeçleri yayımlanmıştı. Aslında “tezgâh” bir demeç olduğu biliniyordu!)
Bilgisayarlarda kurgulanmış belgeler
“geçerli kanıt” sayıldı. Sanıkların bazı tanıkları dinlenmedi… Buna karşılık, davada sanık olanların tanıklıkları kabul edildi!
“Sandık, sandık…” diyen Başbakan’a karşın “Sandıktan çıkmış” iki milletvekili sanık hüküm giydi, tutuksuz yargılanan bir başka milletvekili hakkında da ceza kararı çıktı.

 

***


Pazar günü Sabah gazetesinin başlığı şöyleydi:
“4 yeni kuvvet komutanı için kriter: Demokrasi kıdemi - YAŞ’ta askeri teamüle ince ayar: Darbe eğilimli komutanlar tasfiye edildi, demokrasiye saygılı komutanların önü açıldı…”
Peki
“darbe eğilimli komutanlar” neden Silivri’ye gönderilmediler?
Gerçekte Ergenekon torba davasının amacı; TSK’ye, özerk üniversiteye, basına, iş dünyasına gözdağı vermektir. Başbakan’ın siyasal iktidarında
“tek adamlık” amacını pekiştirmekten başka bir şey değildir!

 

***


Sonuçta Cumhuriyet’in haberi doğrulandı… Başsavcının (!) suçlamaları doğrultusunda beklenen sonuçlar açıklandı. Kararı aldıranların ve verenlerin vicdanlarının sızlayıp sızlamadığını bilemeyeceğim, ama tarihin karanlık sayfalarında yer alacakları kuşkusuzdur.

Vali HAM!

Silivri’de 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “13” rakamı gibi bir uğursuz sayıya sahip olması ilginç bir rastlantı!

3, 2, 1 kararına gidilirken İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu (HAM) cuma günü “duruşma salonu çevresinde toplanmaların kanunsuz sayılacağını” açıkladı.
Türkiye’nin çeşitli kentlerinden otobüslerle Silivri’ye geleceklere izin verilmeyecekti. Bu arada, 5 Ağustos Pazartesi günü Silivri’ye gitme çağrısı yapanlar da gözaltına alındılar.
Bir anlamda
“Sıkıyönetim Komutanı” rolü oynayan Vali HAM’ın açıklamasına AKP’den bile tepki geldi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin şu açıklamayı yaptı:
“Mahkemeler bağımsızdır ve tarafsızdır. Bu sayın valinin işi değildir. Mahkemenin işidir. Kamuoyuna açıklama yapması gereken İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’dır. Herkes kendisine çizilmiş sınırlar içinde görevini en iyi şekilde yapmaya çalışacak.”
Ne var ki Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağ, Şahin’e “Valilik yasak koymuyor, mahkemenin kararını uyguluyor” sözleri ile tepki gösterdi! Doğal olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Korkuya teslim oldular! Peki, binaya gitmek ne zamandan beri suç olmaya başladı” diye sordu.
Bırakın normal vatandaşları, hatta b
azı “sanık yakınları” bile “yasak hemşerim” sözleri ile karşılaştılar. Çin Seddi gibi beton bloklar, çift sıra madeni parmaklılar ve ardında da jandarma ile Emniyet çevik kuvvetleri konuşlandırıldı, sanki “Kanije Savunması” yaratıldı!
3 km öncesinden karayolu kesildiği için, çevre tarlalardan engelleri aşmak isteyenlere emniyet güçleri karşı koyarken başlayan kovalamacada gaz bombaları ateşlenince, tarlada yangın çıktı.
Daha da ilginci… Uluslararası havacılık için yayımlanan bir NOTAM’da Silivri üzerinden uçuşlar bile yasaklanırken, Emniyet helikopterleri havada turlar attı.
Dün bu uygulamaya ilişkin bir gerekçe açıklandı! Neymiş, Sakız Adası’na Yunan emniyetince yakalanan DHKP-C terör örgütü, ele geçen silahlarla Silivri’de eylem yapacakmış!
Ergenekon torba davası bitmedi… Yargıçlar, 240 klasörü yeniden irdeleyip kararlarını yazacaklar. En azından bir altı ay daha geçecek. Sonrasında aylarca sürecek Yargıtay aşaması var… Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var…
Kararı yönlendiren Ankara’daki bazı siyasacılar kıs kıs gülüyorlardır!

6 Ağustos 2013 - Cumhuriyet

Özgen ACAR | Tüm Yazıları
Hits: 1123