Affın sınırı ne?

~ 17.07.2013, Nihat BEHRAM ~

Yıllar ve yıllardır sisteme kürekçilik yaptılar. Sistemin her tür siyasi pisliğine bulaştılar. AKP dinci faşizminin kurumlaşmasına, RTE diktasının kemikleşmesine hizmet ettiler. Ülke aydınlarının “Tehlikenin farkında mısınız?” uyarılarına karşı, ‘AK’ adı altında kurumlaşan ‘kara’ tehlikeye örtü oldular. Yurtseverlerin, devrimcilerin yıllar ve yıllarca “Bu gidişat Osmanlıcılığa, dinci faşizme, savaş taşeronluğuna, diktatörlüğe” diye toplumu uyarmaktan nefesleri kurudu. Bunlarsa yurtseverler ve devrimcilere en kirli saldırıların içinde oldular. Düzmece davaları, aydınlara dönük baskıları alkışladılar. Bunların bir kısmı şimdilerde, “gidişattan kaygılıyız” demeye başladı. Ama geçmiş hallerini gözden geçiren bir duyguyla değil, sanki baştan beri aynı şeyi söylüyorlarmış pişkinliği ve ses tonuyla.

Bilinçsizlik, korku ya da iyi niyetinin kurbanı olmuş bir kişinin, tehlike kapıya dayandığında ‘aklı başına gelip’ yanlışından dönmesi, tabi ki kabul ve saygı görmesi gereken bir durumdur. Ama ruhunu zalime kiralamış bilinçli alçağınki değil. Çünkü bunların omurgaları ‘hainlik düzeneği’ dir. Bunların, “Kan dursun, analar ağlamasın” demelerine de bakmayın, “gidişattan kaygılıyız” demelerine de. Ellerinde, eteklerinde Suriye, Libya, Irak’ta akan kan var. Kursaklarında ABD bahşişi, sırtlarında Soros hırkası.

Yıllar ve yıllardır, o ülke senin bu ülke benim, dünyada ABD ve taşeronu AKP’nin politikalarına megafon olmuş, RTE’nin erketeliğini yapmış, daha da ileri gidip, Esad’a “Sonun Kaddafi gibi olsun istemiyorsan ülkeyi ter ket!” tehdidi savurmuş O. Pamuk, “gidişattan kaygılı”ymış! Milyonlarca insanı kapsayan halk direnişine karşı en büyük provokasyonlardan biri, bizzat RTE’nin söylediği “Kabataş’ta hamile ve bebekli türbanlı hanıma saldırdılar” iftirasıdır. Bugüne dek bunu kanıtlayacak tek belge ortaya koyamadılar ama bütün gerici, dinci, faşist medya bu söze sarıldı. Yapıları gereği doğal. Peki, ‘İleri Demokrat’ gazeteci sıfatıyla İ. Berkan’ın “Olay maalesef doğru, görüntülerini izledim” derken yaptığı ne? Yalan tezgahına erketelik değil mi? Kendisine “Hangi görüntüleri izledin” diye soran soL muhabirine de sinirlenmiş ve “Gazeteciyim, bana haber kaynağımı soramazsınız” diye kıvırtmış.

RTE’ye kürekçi oldukları dönemde, karşılıklı kalplerimizi kırma pahasına tartıştığımız ‘yetmez ama evet’çi kimi arkadaşlarımız ‘pupa yelken’ açıldıkları ‘İleri Demokrasi Denizi’nde fırtınaya yakalanıp ‘kayalığa’ toslayınca, ‘yelken toplayıp’ kıyıya döndüler, ayakları yere bastı! Hem de ‘direnişçi ruhu’yla ve muhalif yayınlar ve mekanlarda! Güzel, sevinilecek bir durum. Güzel de, üç beş sözcükle olsun “Ülkenin bu çukura düşmesinde suçumuz var” türü bir özrü (bizi geç) halktan dilemeden bu ‘heyecanlı direnişciliği’ içlerine nasıl sindiriyorlar? Aşırı iyicil bazı arkadaşlarımız, ‘yanlışından dönüp gelen gelsin’ diye düşünüyor olabilir. İyi de, devrimcilik Mevlevilik değil. Hatasını fark edince köpek bile utanır ve ‘af dileme gösterileri’ yapar. Tamam, gelen gelsin de, yanlışıyla hesaplaşarak gelsin.

Diğer kesimde ise gedikli hainler, kaşarlı halk düşmanları var. Bunların affı asla mümkün değil. Ağızlarıyla ‘af kuşu’ tutsalar bile, halka hesap vermekten kaçamayacaklar. İşkenceciler, ihbarcılar, yalancı tanıklar, düzmece suç dosyacıları, sahte delil üretenler, halkın evlatlarına barbarca saldıranlar ve bu saldırıların emrini verenler halka sürekli anımsatılmalıdır. ‘Göz oyup ateşe atan polisin gözünü de biz oyalım’ demiyorum, ama açık gözüyle her suçun bir bedeli olduğunu ona göstermek de adaletten yana olanların boyun borcudur. Gencecik direnişçiyi kurşunlayıp elinde tabancasıyla kaçışı görüntülenmiş polis için “Bileğine gelen taş nedeniyle tabancası düşmüş ve patlamış” diye rapor tutan savcıya, görevi halka ve adalete hizmet iken ‘iktidar kulluğu’ yapmanın ağır insanlık suçu olduğunu anımsatmak da. Halk düşmanlığı kimsenin yanına kâr kalmamalı.

_______________________________________
Emiliano ZAPATA:

“Gerektiği için yapmış olabilir diye hırsızı, katili bile affedebilirim, ama haini asla!”

(Yurt Gazetesi)

Nihat BEHRAM | Tüm Yazıları
Hits: 1636