Bu çirkin tablonun ardındakiler

~ 16.07.2013, Nuray MERT ~
Burası artık, sokakta katledenin değil katledilenin suçlu çıktığı, katledene, eli sopalıya, palalıya arka çıkıldığı, evet, düpedüz arka çıkıldığı, bir ülke. Bu tablonun içinde yer alan, kıyısında uyuklayan, mazeret uyduran ve sessiz kalan herkes bu vebalin altında kalacak.  Mısır’daki darbeden medet ummanın da alemi yok, burada başka şeyler oluyor.  
Peki, bu noktaya gelmemiz şaşırtıcı mı? Hem evet, hem hayır. Aslında çoktandır, çok alametler belirmişti, ‘sivil bir istibdat’ın ayak seslerini ben 2009’dan beri duyuyordum. Ama itiraf edeyim, böyle bir noktaya geleceğimiz aklımın ucundan geçmezdi. ‘Muhafazakar demokratlar’ın, demokrasi anlayışının dar sınırları, iktidar tutkunlukları, çoktandır kendini göstermeye başlamıştı, gidiş iyi değildi. Ama o gidişin buraya varacağını tahmin etmek mümkün değildi. Veya en azından, muhafazakar çevreye karşı en başından belli önyargılarla yola çıkmayı reddedenler için mümkün değildi. Nitekim öylesi önyargılarla yola çıkanların da, başka türden, geçmişte çokça denenmiş bir otoriter düzen ötesinde bir gelecek vaatleri yoktu, hala yok.

Peki, ‘muhafazakar demokratlar’ın gidişinin demokrasiye doğru bir gidiş olmadığını farketmek mümkündü de, neden böylesi bir yere varacağını tahayyül etmek zordu? Zordu, çünkü yine de, otoriterliğe meyilli bir siyasi zihniyete sahip olmak başka şey, işi düpedüz zorbalığa dökmek başka şeydi. Zordu, çünkü iktidar düşkünlüğünün öne çıkması başka şeydi, iktidar tutkusunun ‘Roma’yı yakmak’ noktasına varması başka şeydi. Zordu, çünkü iktidara yaranma zaafının yarattığı kokuşmuşluk başka şeydi, kişiliksizleşmenin, çıkarcılığın salgın hastalık haline gelmesi başka şey. Tarafgirlik, dar kafalılılık başka şeydi, çirkeflik başka şey.  İşte, işin tahmin edilemeyebilecek tarafı buydu.
 
Bırakın muhafazakar olmayı, olmamayı, otoriterliğe yatkın olmayı olmamayı, hatta iktidar zaafına teslim olmayı, ya da olmamayı, herkesin sıradan bir vicdan sahibi olduğunu varsaymak durumunda  değilmiyiz? Sıradan vicdan sahibi birinin, olan biten karşısında işi çirkefliğe dökmeye devam edebilmesi öngörülebilir bir şey midir?
 
Bırakın özgürlükçü, demokrat ve de kişilikli olmayı, ya da olmamayı, işi habercilik olanın iktidar öyle istiyor diye, olan bitenden habersiz durmayı içine sindirmekte sınır tanımaması öngörülebilir bir şey miydi? Bırakın dik durmaya veya tam tersi durumu idare etmeye yatkın olup olmamayı, proğramına çağırdığı konuğu bile kendi belirlemekten aciz kalanın ‘aykırı’lık, Hasan Cemal gibi birini bile işten çıkarmaya gönül indiren birinin, ‘demokrat’ gazetecilik taslamaya devam etmesi öngörülebilir bir şey midir? Bırakın eski veya eskimeyen İslamcı, şucu veya bucu olmayı,  Kürşat Bumin gibi bir gazeteciye kapıyı gösterdikten sonra, istifini bozmadan ‘İslam dünyasının dirilişi’ destanlarının arkasına sığınmaktan utanılmaması öngörülebilir bir şey miydi? Bırakın, Müslüman demokrat, aydın, vs. olmayı ya da olmamayı, sıradan okumuş yazmış birinin, sırf iktidarı rahatsız oluyor diye, sabah akşam Gezi direnişçilerine veya iktidara itiraz eden herkese çamur atmayı yazarlık diye yutturmaya girişmesi öngörülebilir bir şey miydi?
 
Doğrusu, böylesi bir ortamı, dönemi ben öngöremedim, öngöremezdim, çünkü benim insanlığa dair tasavvurum böylesi bir kepaze tabloyu tahayyül etmemi engelliyor. Dahası, böylesi bir tablonun, insanlığa inancımı karartmasına izin vermeye hiç niyetim yok. Otoriter rejimlerin en büyük tahribatının, insanlığın karanlık yüzünü kışkırtmak olduğunu, bu yüzü öne çıkardığını biliyoruz. Otoriter rejimler tabiatları gereği, dik durana değil boyun eğene, gerdan kırana, iktidara tapana, korkak ve çıkarcı olana, çıkarlarının peşinde çamura batmayı içine sindirebilene, meşrebi böyle olana ön veriyor. Bu çirkin tablo, böylesi bir mozaiğin, kurgunun eseri. Ama kimse merak etmesin, ‘insan eşref mahluk’tur, bu böyle devam edemez. İnsanın şerefli, aydınlık yüzü mutlaka galip gelecek, geliyor.

NURAY MERT
 
(Birgün)
Nuray MERT | Tüm Yazıları
Hits: 1398