Cambazı Bırak, Balyoz'a Bak

~ 14.07.2013, Mine KIRIKKANAT ~

“Evinizde otururken bir gün birileri geliyor, sizi gözaltına alıyor, sonra tutuklanıyorsunuz ve hakkınızda bir iddianame yazılarak dava açılıyor. İddianameyi okuyorsunuz, duruşmalara katılıyorsunuz ve emin oluyorsunuz ki açılan davanın sizinle bir ilgisi yok. Aklınıza gelecek ilk soru, neden ben suçlanıyorum, olmaz mı?

Bunun cevabı çeşitli şekillerde olabilir:
Yanlışlık olabilir. İddianameye bakıyorsunuz bir yanlışlık yok, suçlanan sizsiniz, ama fiilden haberiniz yok.
Sizin yargılanmanız başkalarının işine yarayabilir mi, diye düşünüyorsunuz; kendinize verdiğiniz cevap evet olabilir. Başkaları sizin üstünüzden ne yarar sağlayabilir ki, diye düşünüyor ve bir liste yapıyorsunuz. Sonra bu listeden en olasıyı seçip, ona göre inceliyorsunuz.
Bizim planladığımız iddia edilen darbe de böyledir. Yargılanan 367 kişiden sadece ikisinin kimliklerinde yanlışlık yapıldı ve bir kişi de vefat etti. Geriye kalan 364 kişinin kimliklerinde bir yanlışlık yoktu. Yoktu ama savcının ortaya koyduğu fiilden de kimsenin haberi yoktu. O zaman hepimiz bizim üzerimizden kim yarar sağlayabilir, diye düşünüp listemizi yaptık.

 

***


Bize vurulacak darbe, esasında TSK’ye bir gözdağı vermektir. Herhalde bu saptama bile kimlere yarar sağlayacağını açıklamaya yeter.
TSK’yi istenen kalıpların içine çekmek amacıyla ‘aydın’ kesim, ülkede askeri vesayetin olduğunu ve TSK’nin kendini bu vatanın yegâne sahibi gördüğünü, kendi düşünce sisteminin dışına çıkanları darbe ile iktidardan uzaklaştırma alışkanlığı olduğunu açıklıyordu. Buna ilaveten bazılarının aklında, zamanı gelince uygulamaya geçirecekleri ikinci düşünceleri de olabilirdi. Böyle düşüncelerin önünde en büyük engel olarak TSK görülüyor, olabilirdi.
Halihazırdaki siyasi iktidar 1990’lı yıllarda Avrupa Birliği’ne şiddetle karşı çıkarken ‘biz değiştik’ deyip iktidar olduklarının ertesi günü neden AB’ye koştu acaba? Bugün AB’den neden uzak duruyorlar?

 

***


Şurası bir gerçek: AB’ye girme teşebbüsü, 2002-2007 arasında TSK’yi etkisiz hale getirmek için kullanıldı.
Takıyye kelimesini rahmetli Erbakan’dan öğrendim, ama uygulamasını da bu iktidar sayesinde gördüm ve yaşadım. AB’ye girme bahanesiyle TSK’nin susturulduğu gerçeğini herkesin bilmesi gerekiyor.
2007 yılı sonrasında ise TSK’nin suskunluğu yetmedi. Bir daha başını kaldıramayacak hale getirilmesi gerektiğine karar verilmiş olmalı ki, Bölüm 1’de listesini verdiğim çoğu gerçek- dışı davalarla TSK üzerine gidildi. Sanıkların ortaya koyduğu sahtekârlık konuları, gerektiği şekilde medya tarafından kamuoyuna yansıtılmadığı için büyük çoğunluk bu davaları gerçek zannetti. Hâlâ da zannediyor.
Şimdi bir olay düşünün ki tüm deliller sahte. Bu gerçekten hareketle bir fikir cimnastiği yapalım. Böyle bir olay nasıl uygulamaya konulabilir?

 

***


1. Deliller sahte ve çok çeşitli konularda olduğuna göre, bunu ancak konuyu bilenlerden meydana gelen bir grup hazırlayabilir. Bu grupta emekli ve muvazzaf kara, deniz, hava, jandarma subayları olmalı ve onlara yol gösterecek yargı ve Emniyet mensupları bulunmalıdır.
2. Bu grup, uzmanlar grubu olduğuna göre uygulama kararı veremezler. Birileri onlara bu komployu hazırlamalarını söylemiştir; bunlar kimler olabilir?
3. Her komplo bir gün ortaya çıkar. Mükemmel bir komplo hazırlamak adeta imkânsızdır. O halde bu komplonun yürütüleceği organların, yapılan sahtekârlıkları görmezden gelmeleri ve konu bir şekilde açığa çıkarsa, esas patronların bu skandaldan uzak tutulması gerekir.
4. O halde Emniyet güçleri ve yargı çalışanlarından destek almak lazımdır. Emniyetin kadroları zaten bu maksatla hazırlanmıştır. Önemli olan yargıyı istenen düzeye getirmektir. Başbakan’ın açıklamalarına göre bu da bir sorun olarak görülmemektedir. Medya, komplonun amacına ulaşması için kamuoyunu hazırlamalıdır.
5. Şayet bir şeyler ters giderse, herkesi kurtaracak bir siyasi garanti (af gibi) olmalıdır.
Evet, davamız böyle bir mekanizma sonucu yaratılan bir komplodur. Bunu ileri bölümlerde yapacağım açıklamalarda çok net göreceğiz… ”*
*
Özden Örnek’in “Cambazı Bırak Balyoz’a Bak” başlıklı kitabından alıntıdır (Nergiz Yayınları, 2013)

G NOKTASI

Aramakla geçen ömrüm, beklemekle geçeceğini

bilemezdi, kalan ömrünün O’nu bulunca.
Hep az geldi O’nla geçen anılarım gamsız
bahtıma,
Bilmedim kıymetini gözüm, sarılıyorum SEN’li anılarıma.
Sevip de uzatamadım SEN’li ömrümü be
yavrum;
Gülünce aldığın kederlerimi şimdi, yeniden
yaşıyorum SEN’siz.
Sahi seni bulduğuma mı yanayım, İstanbul’a
Emanet ettiğime mi CAN’ım?

Av. MALİK ZENGİN
Maltepe KCİK
1 No’lu L Tipi F9

“Gökyüzünden söz etmeleri, yeryüzünü sömürmek içindir. ”

ROBESPIERRE

14 Temmuz 2013 - Cumhuriyet

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2019