Mısır'da 30 Haziran Tanıdık Senaryo ile Sonuçlandı

~ 08.07.2013, Dr. Ceren GÜRSELER ~

Mısır’daki 30 Haziran protestoları, düşük ihtimal verilen senaryolardan birisi olan darbe ile sonuçlandı. Ordu, müdahale ederek uluslararası kesim ve Mısır kamuoyu tarafından demokratik olarak değerlendirilen bir seçimle işbaşına gelen Müslüman Kardeşler (MK) kökenli Muhammed Mursi’yi yönetimden aldı.  Şura Konseyi feshedilirken Hayrat el-Şatır’ın da aralarında bulunduğu örgütün üst kadrosu, MK’nin siyasi kolu Özgürlük ve Adalet Partisi’nin yöneticileri dâhil olmak üzere üyeleri tutuklanmaktadır. Çıkan çatışmalardan ötürü Süveyş’te ve Güney Sina’da olağanüstü hal ilan edilmiştir. Gösteriler düzenleyen MK taraftarlarıyla muhalefet yanlıları ve asker arasında çatışmalar çıkmakta, ölümle sonuçlanmaktadır. MK’nin sivrileşen söylemleri gibi çeşitli etmenlerle şiddet olaylarının artmasından, dinsel boyutun derinleşmesinden endişe edilmektedir.

Bu noktaya nasıl gelindiği, farklı politikaların izlenip izlenemeyeceğine dair sorular bulunmaktadır. El-Sisi liderliğindeki askerî kadronun bu kararı nasıl aldığı, kararın zamanlanması örnek olarak verilebilir. Mursi’nin anlaşmaya yaklaşması veya istifa etmesi ihtimalleri konuya ilişkin diğer noktalardır. Bu ihtimallerin gerçekleşmesi durumunda ordunun yönetime el koyması, ya da kurulacak uzlaşı hükümetiyle yeni anayasanın hazırlanıp devlet başkanlığı ve parlamento seçimlerine gidilmesi olasılıklarına dair soruların ileride cevaplarını bulabileceği tahmin edilmektedir. Mevcut dönemde ise demokratik sürece nasıl, ne zaman, hangi aktörlerle geçileceği ve söz konusu sürecin hangi siyasi güçler etrafında şekilleneceği en önemli konuyu teşkil etmektedir.

MK iktidarı; gerek Mübarek döneminin tek adam yönetiminin devam ettiğini gösteren politikalarıyla gerekse siyasal İslamcı hedeflerini gözetmesiyle toplumu iki kutba bölmüştü. Düzenlenen protestolar ve hükümet ile muhalefet arasında uzlaşmanın sağlanamaması gerginliğin giderek arttığının işaretleri olarak algılanmıştı. Mursi’ye istifa çağrıları muhalefetin imza kampanyası ile somut bir hal almıştı. 30 Haziran’daki, öncesindeki ve sonrasındaki gösterilerle siyasi gerilim artmış ve süreç birden fazla senaryonun dillendirilmesine olanak tanıyan hale gelmişti. Tarafların birbiri ardına yaptıkları açıklamaları gerginliğin ve şiddet olaylarının artmasından endişe duyulmasına neden olmakta idi.

Darbeyle siyasi ve toplumsal kutuplaşma daha da derinleşmiştir. Ordu’nun ve yeni hükümetin bundan sonra gelecek olan idari, hukuki ve siyasi adımlarla bu bölünmüşlüğü gidermek gibi bir görevi bulunmaktadır. Bu çerçevede nasıl bir çizgide ilerleyeceği; siyasi ve toplumsal birliğin nasıl sağlanacağı önemini korumaktadır. Mübarek’in devrilmesinin getirdiği sorunlar, Mübarek döneminin sorunları, Mursi’nin de kabul ettiği gibi başarısızlıkla sonuçlanan kimi adımları ve Mübarek döneminin tek adamlığını hatırlatan politikaları  “Yeni Mısır”da taşların yerine oturmasının sancılı ve zor bir süreçle olacağını çok önceden göstermişti. Şimdi giderek derinleşen kutuplulukla bu sorunların çözülmesi daha da güçleşmektedir.

Ordu’nun, açıkladığı yol haritasının muhalefetin uzun zamandır dile getirdiği isteklerine uyduğu görülmektedir: tartışmalı olan Anayasa askıya alınmış ve yeniden seçimlere gidileceği açıklanmıştır. Yeni cumhurbaşkanın göreve atanmasıyla somut bir hal alan bu dönemin ne kadar süreceği diğer adımların atılmasına bağlıdır. Şura Konseyi feshedilmiştir ancak yol haritasının diğer parçalarının zamanına ilişkin açıklama henüz gelmemiştir.

Bundan sonra aktörleri neler beklemektedir?

  • Muhalefet:

30 Haziran sonrası dönemde sınav verecek kesimlerden biri olarak muhalefet düşünülmektir. Mısır’ın artan sorunlarının, kutuplaşmanın, darbe ile iyice karmaşıklaşan demokratik sürecin toparlanma çalışmalarının muhalif kesimin ve politikalarının dikkatle incelenmesine neden olacağı tahmin edilmektedir. Muhalefeti siyaseten yıpratmak için çeşitli ifadeler kullanılabilir,  ordunun müttefiki ve eski rejimin devamı olmakla suçlanabilir. Örneğin Muhammed El-Baradei gibi isimlerin seçimlerde başarılı olmadığı, ulusal uzlaşma çağrılarını reddetmesi dile getirilebilinir. Devlet başkanı eski adayı Ahmet Şefik’in düzenlenecek yeni seçimlere katılacağı iddiası gündeme getirilebilinir.

Bu bağlamda muhaliflerin bir bütünlük sergilemesi ve somut hedefler ortaya koyabilmesi önem teşkil edebilir. Fakat muhalifler bünyesinde birçok farklı unsuru barındırmaktadır. Bu durumun görüş farklılıklarına neden olma ihtimali bulunmaktadır.

  • Müslüman Kardeşler:

Müslüman Kardeşler’in bu dönemden sonra nasıl bir politikayı tercih edeceği kendisi ve Mısır’ın siyasi geleceği için önemli olacaktır. Tarihinde karşılaştığı belki de en büyük krize karşı izleyeceği birden çok strateji, geleceğine dair farklı senaryolar bulunmaktadır. Örgütün olası politik adımlarının arasında sıklıkla başvurduğu “bekle-gör” yaklaşımı öne çıkabilir. Mevcut dönemde MK’nin üst yöneticileri tutuklanmaktadır. Sürecin ne yönde gelişeceği belli olduktan sonra bazı adımlar örgüt tarafından atılabilir. Örneğin gelecek seçimlere katılıp katılmama kararını verebilir.

Öte yandan bu dönemde örgüt içerisinde tartışmaların ve fikir ayrılıklarının yaşanması olasılıklar dâhilinde değerlendirilmektedir:  “Şahinler” ve “Ilımlılar” olarak adlandırılabilecek yapılanmalar arasında görüş ayrılıkları artabilir, örgütten kopmalar gündeme gelip farklı çizgide bir siyasi yapılım ortaya çıkabilir. Diğer ihtimal olarak da örgütün bünyesindeki radikal unsurların istikrarsızlığı derinleştiren eylemlerde bulunması düşünülebilir. MK’nin faaliyetlerini yer altına indirmesi de olasılıklar arasındadır. MK; siyasete katılma, sistem içerisinde faaliyet gösterme kararını çok önceden almıştır fakat örgüt şiddet geçmişine sahiptir ve bünyesinde şiddete başvuran bazı radikal yapılanmalar bulunmaktadır. Cezayir iç savaşı Mısır’da aynı durumun yaşanabileceği ihtimalini akla getirmektedir. Fakat MK ana yapısının sistem içerisinde kalıp yeni koşullara göre, yeni çizilen çerçeveye göre hareket edeceği de düşünülmektedir.

Bu tabloda Mısır’da ve İslam coğrafyasında siyasal İslam’ın geleceği ne yönde ilerleyeceği öne çıkan sorulardan biridir. 30 Haziran gösterilerinin ve sonucunun MK’nin ve siyasal İslamcı hareketlerin toplum nezdindeki desteğini azaltıp azaltmadığı sorgulanabilir. Mısır’da yeniden muhalefet olup güçlenmesinden siyasal İslam’ın etkisini kaybetmesine kadar çokça sayıda olasılıklar bulunmaktadır. Siyasal İslam hareketinin çıkış noktası olan Mısır’dan bir anda silinmesinin ne kadar gerçekçi olduğu da tartışmalıdır. Bu bağlamda yeni süreçte Selefilerin nasıl bir rol üstleneceği bir başka gündem maddesidir. Yeni bölünmelerin yaşanıp yaşanmayacağı ve yeni siyasi mekanizma ile ilişkisinin ne yönde olacağı merakla beklenmektedir.

Sonuç:

30 Haziran protestoları; Tahrir Meydan’ında sürekli gösterilerin düzenlenmesi ve Mursi iktidarının tek adam politikaları ve siyasal İslamcı hedefleri düşünüldüğünde normal bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. Fakat Mübarek’in istifasıyla sonuçlanan “Tahrir Devrimi”nde dile getirilen demokrasiye geçiş talebi ve tek adam yönetiminden vazgeçme istekleri,  Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi (SKYK), Mursi/MK yönetimi ve şimdi de darbe ile yine sekteye uğramıştır. SKYK’den devraldığı siyasi istikrarsızlık, güvensizlik ve ekonomik sorunları, Mursi/MK yönetimde kaldığı bir sene boyunca çözememiş ve iki kutupluluğun artmasına neden olmuştur. Bu bağlamda MK/Mursi iktidarı halkın bir kısmını izledikleri politikalarla karşılarına almış ve istifa, başsavcının görevden alınması, anayasanın değişmesi gibi taleplerle Tahrir’i yeniden doldurmuş ve imza kampanyası başlamıştır. Öte yandan yönetim ise geri adım atma taleplerine cevabını ya samimi olmayan bir şekilde ya da geç dile getirmiştir. Ordu’nun müdahalesi/darbesi Tahrir ile başlayan sancılı ve ağır aksak giden demokratik süreci ne kadar ve ne yönde destekleyeceği gündemin üst sıralarında bulunacaktır.

Mısır’daki tablonun MK’nin Orta Doğu’daki kollarını, benzer siyasal İslamcı yapılanmaları ve Orta Doğu’nun genel siyaseti üzerinde etkisi olacağı düşünülmektedir. HAMAS’ın tutumlarında değişikliğe sebep olup olmayacağı merakla beklenmektedir. Ayrıca Tunus da dikkat çekilen başka bir ülkedir. Şimdiden Mısır’daki gibi bir gerginliğin yaşanmayacağı; iki ülkenin çok farklı bir tutumda olduğu belirtilip, Ennahda’nın anayasanın hazırlanması gibi önemli konularda tüm taraflarla görüşmeler içerisinde olduğu savunulmaktadır.

Muhalif liderleri, askeri ve oluşacak yeni yönetimi geçen sene işbaşına gelen Mursi’ye kıyasla daha zor bir görev beklemektedir. MK'nin çözemediği veya çözmediği, daha da karmaşıklaştırdığı sorunlar önlerinde durmaktadır. Gelecek seçimde veya sonrasında toplumun farklı kesimlerinin yeniden sokağa çıkıp görüşlerini ifade etmesinin yanında yeni seçilecek liderden memnuniyetsizliğini kitleler halinde meydanda dile getirince ordu yine müdahil olabilir mi sorusu Mısır siyaset gündeminin birincil maddelerinden biri olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca MK’nin kısa süreli deneyimi ışığında; siyasal İslam’ın uzun zamandır hedeflediği iktidara gelince sorunları çözemediği, demokrasi ve insan hakları söylemine uymayan politikalar izlediği ve bu sebeple büyük oranda başarısız olduğu söylenebilir. Burada Mısır toplumunun tek adam yönetimini istememesinin yanında laik bir yönetimin ve anlayışın demokrasi için önemi de gündeme gelmiştir. Öte yandan sol ve liberal partilerin gücünü arttırması siyasetin yeniden düzenleneceği yeni Mısır’ın izleyeceği çizgide önemli bir etmen olarak düşünülmektedir. Bunun için de birlikte hareket ederek topluma ortak hedefler sunmalarının başlıca öncelikleri olacağı düşünülmektedir. Ortaya çıkan tabloda Mursi’nin/MK’nin, muhalefetin ve ordunun söylemleri, politikaları sorgulanmaktadır. Sadece MK iktidarının değil diğer iki aktörün de “2011 Tahriri”ni ve sonrasını nasıl algıladıkları ve Tahrir gösterilerinden bu yana değişip değişmedikleri üzerinde soru sorulmasına neden olmaktadır. 

Ceren Gürseler

Dr. Ceren GÜRSELER | Tüm Yazıları
Hits: 1656