Olağan Bir Tecavüz

~ 07.07.2013, Mine KIRIKKANAT ~

“Üç kapılı bir kampusun doğu kanadındaki kapıdan, beni ziyarete gelen ağabeyimi yolcu etmiştim. Kampusun orta kapısından evime gitmek için dolmuşa binmeyi hesap ediyordum.
Bahar akşamıydı, saat dokuza geliyordu. Orta kapıya gitmek için kampus içinden yürümem gerekti. Yol kenarında ağaçlar ve çok az ışık vardı. Ne olabilirdi ki, kampus içiydi.
Yolun ortasına doğru arkamda ayak sesleri işittim. Biri gözlerimi kapattı. ‘Ben kimim, bil bakalım?’ diyecek, şaka yapacak bir arkadaşım sandım önce. Öyle olmadı. Biri ayaklarımdan tuttu ve yandaki ağaçlığa çektiler. Ağzımı bağladılar ve ellerimi ve gözlerimi... Başıma taş geldi ya da vurdular bilmiyorum, bayıldım bir ara.
Kendime geldiğimde gırtlağıma bir bıçak dayalıydı. 3 kişi tecavüz ve döverek işkence ettiler. Çantamdaki paramı aldılar ve kimliğime bakarak, ismimi artık bildiklerini, birine herhangi bir şey dersem, yine bulup bu sefer öldüreceklerini söylediler.
Ne kadar süre yerde yattım öylece, bilmiyorum. Dikenler batıyordu, ama acıtmıyordu içimin acıdığı kadar.
Nereye yürüdüğümü bilmeden yürüdüm, anayola çıktım. Arabalar korna çalıyordu, ben üstlerine yürüdüm. Bir taksici acımış olacak, aldı arabasına. Eve götürmesini istedim, tarif ettim. Evde, ev arkadaşımın anne babası vardı. Orada saldım kendimi. Kendime geldiğimde beni banyoya tıkmışlardı. Ev arkadaşımın annesi, ‘Sakın anne babana söyleme, aileni yıkarsın’ dedi.
Hastaneye ve polise götürmek yerine, beni erkek arkadaşımın evine attılar, bir lokma et gibi.
Ne kadar sonra bilmiyorum, ama bu ağırlığı taşıyamayıp söyledim aileme. İyi ki de öyle yapmışım. Hayatımın en büyük desteğini aldım onlardan. ‘Sen tek başına bunca zaman göğüs germişsin, biz mi geremeyeceğiz’ dediler o gece. Ağladık.
Tam 15 yıldır, hemen her güne kâbusla uyanıyorum. Tek bir gün korkusuzca yolda yürümek için neler vermezdim.
O zamandan beri, kendisiyle birlikte olmadım diye tez hocalığımı kabul etmeyen hocamdan tutun, iyi para kazanırım da burnum havaya kalkar diye işe girmemi engelleyen arkadaşlara; bana ‘Kul hakkı nedir, sınıfınıza kapalı bir öğrenci gelse ne yaparsınız’ gibi sorular sorup, sözleşmemi iptal eden -ki alacağım para ders saati karşılığı aylık 100 TL idi- dekana kadar, pek çok erkekten nefret ettim. Ama en çok, kadın olmaktan nefret ettim.
Yüksek lisansımı yarıda bıraktım, yeteneklerim neydi unuttum. İngilizcem, akademik çeviri yapacak kadardı, işsizsen kursa gidemezsin, kursa gidemezsen işsizsin. Ben bir kadındım, evde oturmalıydım. Öyle yaptım.
İşin kötü tarafı bana bunu yapanları da çok iyi anlıyorum. Dindi, işsizlikti, eğitimsizlikti, ahlaktı derken, yıllarca bastırılmışlardı, bizzat biz yaratmıştık bu canileri.
Ahlak ikiyüzlü idi.
Yaşadığım olaya kadar kızlığım önemliydi mesela ailem için. Her sene doktora götürmekle tehdit ederlerdi. Olaydan sonra, ‘Ahlak vajinanda değil beynindedir’ demeye başladılar.
Benim gibi bir olay yaşayanların büyük çoğunluğu intihar ediyor. Ben yaşamak istiyorum… Her şeye rağmen.”

 

***


Erkek şiddetinin ayrılmaz bir parçası olan tecavüz, savaşta ve toplumsal kitle hareketleri sırasında “düşmanı” psikolojik anlamda zayıflatmayı hedefleyen bir sisteme dönüşür. 1942-47 yılları arasında Rusya’da 2 milyon Rus kadın işgalci Almanların, ardından hemen aynı sayıda Alman kadın işgalci Rus askerlerinin tecavüzüne uğramıştır. 11 bin Alman kadına tecavüz eden Amerikan askerleri arasından 971’i yargılanmış, 57’si ordu tarafından kurşuna dizilmiştir.
Bosna’daki iç savaşta 10 ila 20 bin, 1994 Rwanda soykırımı sırasında yaklaşık 500 bin kadına toplu tecavüz uygulanmıştır.
Tahrir Meydanı’ndaki son gösterilerde şu ana kadar 91 kadının tecavüz kurbanı olduğu kesinlik kazanırken; Türkiye’de hemen aynı zaman dilimine denk gelen Taksim Gezi odaklı gösterilerde, türbanlı bir kadına şiddet uygulandığı iddiası dışında, cinsel bir taciz ya da tecavüz olayı yaşanmamıştır.
Ne gariptir ki Türkiye’de, cinsel içerikli erkek şiddeti nedense barış zamanı tavan yapıyor. Her yıl binlerce kadın öldürülürken binlercesi de yukarıda anlatıldığı gibi toplu ya da bireysel tecavüze uğruyor. Çoğu polise gitmiyor,
“utanç” duygusuyla susuyor.

G NOKTASI

Bugün Gazdanadam Festivali Günüdür

Türkiye’de güncel erkek şiddetinin “olağan” bir tezahürüyken, kızgın kitlelerin toplandığı alanlarda görülmeyen tecavüz suçu, tecavüzcü profilini de gayet net çiziyor ve... Tahrir ile Taksim arasındaki farkta, Çapulcularımızın onurlu insanlığıyla, çocuklarımızla gurur duymamız gerekiyor!
Yürüyor diye dövüldüler, Duran Adam oldular. Haykırıyor diye gazlandılar, Gazdan Adam oldular. Şimdi eğleniyorlar. Gün, bugündür. Kadıköy Rıhtım’da 1. GAZDANADAM Festivali var. Şenlik 17.30’da başlıyor. Ben gidiyorum, siz de gelin.

“Bir halk ya da bireye baskı, herkese baskı demektir. Hepimizin özgürlüğüne tecavüz olmadan, birimizin özgürlüğü iğfal edilemez.”

MİHAİL A. BAKUNİN

 

7 Temmuz 2013 - Cumhuriyet

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 3130