Yargıçlar yine yollarda

~ 07.05.2013, Nuh Hüseyin KÖSE ~
Yargıç ve Cumhuriyet savcılarının her yıl olduğu gibi bu yaz başında da olağan atamaları belli oldu.Yaz kararnamesi ile 2071 adli ve idari yargı mensubunun görev yerleri değiştirildi. Yargının yürütme karşısında gücünü gün geçtikçe yitirdiği,son kararnamenin basında küçük bir haber olarak geçiştirilmesinden de kolayca anlaşılıyor.Oysa çok değil,bundan iki yıl önce çıkan kararnameler bile,kamuoyunda ciddi etki yapardı.

Kararnamede ilk göze çarpan,eski TİB Başkanı Fethi Şimşek'in Ankara C.Başsavcısı olarak atanması.Bu atama,atanan kişinin eski görevi dikkate alındığında,yürütme ve yargı arasındaki içiçe geçmişliğin bir yansıması olarak değerlendiriliyor.

Başka ilginç bir atamada   Demokrat Yargı eşbaşkanı Orhangazi Ertekin'in,Beypazarı'ndan Gaziantep'e talebi dışında gönderilmesi.Bu atama,yargı örgütlerine göre İLO kararları ve diğer çalışma sözleşmelerine aykırılık teşkil ediyor. Mesleki örgüt temsilcilerinin, merkezler dışına gönderilmesi, diğer örgüt mensuplarını yıldırdığı, dernek-sendika çalışmalarını olumsuz şekilde etkileyerek örgütlenme özgürlüğünün ihlali sorununu doğurduğu değerlendiriliyor. Bu yöntem, Yarsav ve Yargıçlar Sendikası mensuplarına karşı defalarca uygulanmış; uygulamar, Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) , Avrupa ve Dünya yargıç örgütleri tarafından eleştirilmiş, atamalardan derhal vazgeçilmesi çağrıları yapılmıştı. Bugüne kadar Türkiye, bu çağrılara kulak tıkamış görünüyor. Aynı uyarıların Demokrat Yargı yöneticilerini de kapsadığı, bu nedenle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'un, bu atamadan vazgeçerek, Ertekin'i, eski çalışma gölgesinde, dernek çalışmalarını sürdürebileceği bir yere atamasının uluslararası çalışma kurallarının bir gereği olduğu açıktır.

Bir başka sorunlu atamada Kilis cumhuriyet savcısı Mustafa Seymen'le ilgili.Seymen,hakim - savcıların maaşlarının doğrudan doğruya bağlı olduğu Başbakanlık müsteşarları  Efkan ALA  ile  Ömer DİNÇER’in ödeneklerinin tespiti için Kilis Sulh Hukuk Mahkemesi'nde dava açmıştı. Davayı haber alan Efkan ALA,Seymen'i HSYK’ya kişilik haklarına saldırıda bulunduğundan bahisle şikayet etmiş, sonuçta mahkeme, ilgili kurumlara yazdığı müzekkereleri geri çekerek davayı reddetmişti.Seymen'in Başhukuk müşavirini ''adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs'' suçundan cumhuriyet savcılığına yaptığı şikayet sonunda,kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmişti. Son kararname ile Seymen,Kilis'ten Hınıs Cumhuriyet savcılığına atandı.

Kararnamede göze çarpan birçok sorunlu atama var.Haklarında verilmiş hiçbir disiplin cezası olmadığı halde,talepleri de olmayan birçok yargı mensubu,süre sorunları da olmadığı halde,özellikle İstanbul'dan,doğu illerine atandılar. Herbirinin İstanbul'da ilk,orta ve üniversite eğitimi alan çocukları var.Şimdi mecburen İstanbul'daki lojmanlarından çıkıp çocukları için istanbul'da,kendileri için ise gittikleri yerlerde evler kiralayacaklar.Herbiri ellisine merdiven dayamış yargı mensuplarının,mesleğe küsmeden çalışıp,topluma yararlı kararlar vermelerini beklemek zor.Öte yandan,küskünlerden kamu hizmeti almak zorunda kalan Doğulu yurttaşın suçu ne? Oysa,hemen hemen hiçbir batılı ülkede bu kadar yer değiştiren yargıç yoktur.

Yargıç ve c.savcılarına yaşı kırkbeşe de gelse,bir yerde yerleşme,çocuklarına orada eğitim aldırma imkanı tanımayan,dahası yargıcı savcıyı ''aman öyle karar verme'' ''sakın bununla gezme-konuşma-derneğe üye olma'' gibi korkulara iten, onları sinik tipler haline getiren ''Yaşı ve görevi ne olursa olsun yer güvencesi yoktur.'' anlayışından kurtarmak için yüksek kurulun artık birşeyler yapması gerekli.

Bu kadar atamadan bahsedince, kök, bir yere ait olma ihtiyacını hissettiğim bir zamanda, memleket özlemini anlatan bir yazıyı paylaşmakta elzem oldu.
 
 
Memleket

Kargı’yı ilk hatırladığım yer bir Hacıhamza otobüsüydü.O yıllarda babam, Hacıhamza Nahiye Müdür vekili, bense 4-5 yaşlarında bir çocuk. Kargı’ya, Kıbrıslı Doktor’a muayeneye gelinen bir Cuma sabahını anımsıyorum;Her çeltik tarlasından alınan bir yolcu, durup kalkmaktan helak olmuş yolcular. İstiğfar nöbetleri. Eski Ortaokul’un duvarına bağlı katırlar;boyunlarında saman dolu kıl torbalar, demirciler çarşısında çekiç sesleri, Tekkol’da fotoğraf kuyruğunda köy ahalisi, mintanı, sakusu yamalı temiz insanlar…Ne kadar da zaman geçmiş üstünden…Halbuki Karakise Kayası aynı ihtişamında, Kösdağı yine aldırmıyor zamana. Kızılırmak biraz değiştirdi rengini o kadar. Birde panayırların eski tadı kalmadı. Ha unutmadan, Eski Ortaokul, Sinema Binası, Askerlik Şubesi yok artık. Kabasakız sizlere ömür. Leyleklerin bacalarına yuva yaptıkları evlerde yıkılmakta bir bir. Babam da,Mansur Hocam da, çarşı büyükleri de yoklar artık. Delikanlılıkta, çıkarsız dostluklar da onlarla birlikte sizlere ömür. Doktor Cankat hala direnmekte zamana.

Yaka Depo’da kamyonlar ve sıra sıra tomruk yığınları hatıralarımda.Ekmeğini ağaçtan çıkartan Çetmi Köylüleri;Kürt Halil,Delü Yahya,İbiş vesaire…Halıköy’de çeltiğin bereketli olduğu yıllar.Hem çiftçinin hem meyhanecinin karnının doyduğu zamanlar.Çeltik tarlasından keşenden gelen Memet Ağa dayadımı beli Çağlayan Lokantası’nın duvarına,bir karafakinin günahına girerdi tulum peyniriyle. Ahçı Mustafa’dan şen kahkahalar. Çocuktuk,giremezdik meyhaneden içeri de,babamıza bakardık harçlık almaya yada eve misafir geldiğini haber vermeye kapı ırığından.

Buğday harmanı,çeltik harmanı derken yorulan çayır,kömüş sürülerini de kışlık ahırlarına gönderince,yarış atlarına meydan olurdu panayır sabahlarında. Çook pehlivan gördü yukarı çayır. Hamam sokağından gidenler çok bilet parası ödediler. Langırt bilmeyene hoş gözle bakılmayan cingan panayırı, Şahset’in sihirleri, aç aç (!)olan çocuk gözler, çingene kızlarının gözlerinde aranan kadın merhametleri, rüyalar, hülyalar kasım aylarında oldu hep. Çocukluk işte.

‘’Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler’’ der Sezen Aksu bir şarkısında. Şimdi verseler her şeyimle geri alırdım hatıraları.Yıkılan Kadınlar Hamamı,selvi ağaçlarında yuvalanan yusufçuk kuşlarının hüzünlü şarkıları,Eski Ortaokul’da gazoz kokulu müsamere akşamları,bamya dizen analar,nineler,Kabasakız’da sevdalı meczup halim,yeni sulanmış bamya tarlasında balçık,arı sokmasından şişmiş parmağım,kızlardan utanma belasına sırtta taşınan ot bohçaları,Çakırın Camiinde Hasan Hoca’nın sopası,Nuh’un kesik takkesi ,güleryüzlü bayram sabahlarında cami avlusu…hepsiyle,hepsiyle geri alırdım. 

Bazen bir Kargı sabahına uyanırım düşlerimde.Yanıbaşımda gürül gürül yanan odun sobası,mutfaktan gelen keskin kızartma kokusu,ana şefkati.Dışarda karlar,hüzün,eski aşklar…Bir uyanırım ki geçen ömre bakıyorum.

Her başım sıkıştığında yanı başımda uzanan bir kök gibidir memleket,sert rüzgarlara karşı. 

GazetePort

Nuh Hüseyin KÖSE | Tüm Yazıları
Hits: 1742