Sınava boğulmuş eğitim sistemi...

~ 30.03.2013, Mustafa GAZALCI ~

Geçen hafta pazar günü yaklaşık iki milyon genç üniversite sınavlarına girdi.

Yalnız sınava girenler değil, onların anaları, babaları, yakınları da en az gençler kadar kaygılı, heyecanlıydı.

Kayseri’de bir baba, sınava giren oğlunu beklerken kalbi duruverdi. Oracıkta yaşamını yitirdi Turan Salur.

Sınavdan çıkan Ali Can babasının cansız bedeniyle karşılaşınca sınavı unutup gözyaşlarına boğuldu.

Bir yaşını başarıyla arkada bırakan Yurt, ertesi gün yere uzanmış talihsiz babanın fotoğrafıyla birlikte

 “Sınavınız  batsın” diye manşet yaptı.

Her şeyi anlatıyordu bu iki sözcük; ‘sınavınız batsın’.
                                                                               ***

Sınava boğulmuş bir eğitim sistemimiz var.

Biri bitmeden biri başlıyor.

Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ardından yaklaşık üç ay sonra Lisans  Yerleştirme Sınavı (LYS) var.

Gençler şimdiden o sınavın derdine düştü.

İlk, orta ve yükseköğretimde yüzlerce, binlerce sınav.

Çocukluğunu, gençliğini yaşayamadan.

Sınav korkusuyla sanata, gezmeye görmeye, ders dışı öykü, roman, şiir, bilim kitapları okumaya hiç zaman bulamadan.

Varsa yoksa sınavlar için hazırlanmış test kitapları.

Bir gazete öğrencileri desteklemek için, “her gün sınav var”, “eğer sınavda rakiplerinizi geride bırakmak istiyorsanız, önde gelen dershanelerle hazırlanmış, deneme sınavları için bizi izleyin diye duyuru yapıyor.

                                                                                        ***

Test tipi sınavda düşünceye, yaratıcılığa, karşılaştırmaya, senteze yer yok.

Daha nitelikli, daha iyi olan değil, daha çok ezberleyen, test çözme pratiği olan  kazanıyor bu sınavları.

Kontenjan sınırlı, başvuran fazla.

Birilerinin elenmesi gerekir.

Sınavın işlevi bu. Elemek. “Rakiplerini geride  bırakmak.”

                                                                                  ***

Test sınavlı sistem, doğal olarak dershaneleri doğuruyor.

Dershane sayısı durmadan artıyor.

Başbakanın dershaneler kaldırılsın sözleri havada kalıyor.

Özel Dershaneler Birliği (ÖZDE-BİR) Başkanı Faruk Köprülü, 2013-2014 kayıtlarının başladığını belirterek şunları söyledi:

“Kayıtlar dershanelerin kapatılmasına ilişkin tartışmalardan olumsuz etkilenmedi. Hatta bazı illerde kayıt olan öğrenci sayısında artış var.

Ayrıca Türkiye’de 3 bin 863 dershane var ama bunun yarısı hatta yarısından fazlası kadar kaçak dershane bulunuyor.” (Milliyet, 26.03.2013)

Birlik başkanı dershaneler kapanmasın diye mi yoksa bir araştırma sonucu mu kaçak dershane sayısının var olan dershanelerin yarısından fazla olduğunu söylüyor bilmiyoruz.

Ancak her yıl dershanelerin sayısının arttığı ortada.

On yıllık AKP iktidarında dershane ve dershaneye giden öğrenci sayısında yaklaşık iki kat artış oldu.

Dershanelerde harcanan emek, onca para karşılığını buluyor mu? Eğitimin niteliği yükseliyor mu?

Bu sorulara evet demek oldukça güç.

                                                                                                      ***

Ünlü düşünürümüz Ziya Gökalp Malta’da sürgündeyken bundan 93 yıl önce Mayıs 1920’de kızına yazdığı mektupta şunları yazmış:

“Bir milletin geleceği, çocuklarının eğitim ve terbiyesine bağlıdır.”

“Gelecekte … çocuklar oynarken, derslerini öğrenmiş olacak, büyükler eğlenirken işlerini yapmış bulunacak.”              

O gelecek nedense bir türlü gerçekleşmedi.

Hele son yıllarda işin kolayına kaçan yöneticiler, köklü çözümlerle eğitimin niteliğini yükselteceğine sistemi test çözmeli sınava boğdular. Bedelini de çocuklarımıza, ailelere ödettiler.

(Yurt Gazetesi)

Mustafa GAZALCI | Tüm Yazıları
Hits: 1034