Değişim ve Dönüşüm...

~ 15.03.2013, Ahmet CEMAL ~

Seksenli yıllara doğru konuşma ve yazı dilimizde iki sözcük, ‘değişim’ ve ‘dönüşüm’ sözcükleri birbirinin yerine kullanılmaya başlandı. Bu durum, seksenli yıllardan günümüze uzanan süreç boyunca daha da yoğunlaştı.
Örneğin epeydir görmediğiniz biriyle karşılaştığımızda veya önceki yazılarından bildiğimiz birinin son yazılarını okuduğumuzda, bir farklılaşmadan ötürü şaşkınlığınızı/tedirginliğinizi belirtmek için ne zaman: “
Ama sen...” desek, şu yanıt verilir oldu: “Ama ben değiştim...”
Buraya kadar, ama yalnızca buraya kadar henüz bir sorun yok. Fakat değiştiğini söyleyen aslında dönüşmüşse ve
‘değiştim’ söylemini, dönüşümü perdelemek için kullanmışsa sorun büyüktür. Çünkü ‘değişim’, en geç Herakleitos’tan bu yana bilinegelen doğal bir süreç; ne aynı akarsuya iki kez girilebilir ne de oluşumunu tamamlamış bir karakter onu taşıyanın ölümüne kadar hiçbir koşuldan ve durumdan etkilenmeksizin aynı kalabilir.
Karakter, değişimlere uğrayabilir; ve bu değişimler onun taşıyıcısının kimliğinin tutarlılığını korumak için gerçekleştirilmişse eğer, o zaman karşımızda yaşam süresi boyunca tutarlılığını korumak, zamanının dürüst tanıklığını yapabilmek adına kendini hep pekiştirme yürekliliğini sergilemiş, erdemli bir kişilik var demektir.
Ama ben değiştim...” maskesini takıp gerçekte bütünüyle dönüşmenin, başka deyişle edinilmiş kimlikleri peş peşe terk edip bambaşka kimliklere bürünmenin ve eskilerini bütün geçmişleriyle birlikte yadsımanınsa kendini değişimlere açık tutmayla, erdemlilikle özdeş bir tutarlılığını koruma kaygısıyla hiçbir ilintisi yoktur. Böylesi, ancak dönüşüm diye adlandırılabilir ve özgür iradeyle gerçekleştirilen böylesine köklü bir başkalaşım, ancak her devrin adamı olabilme tutkusuyla, ne pahasına olursa olsun hep vitrinlerde kalabilme çabasıyla ve – özellikle seksenli yıllardan bu yana– aydın duruşunu bir çırpıda feda etmeyle eşanlamlı sayılabilir.
En ünlü bilim adamının veya en ünlü gazetecinin tanımını, dönüşmekten yana en ‘
becerikli’ kimliklerle özdeşleştirmek, nicedir çok doğal sayılmakta. Bütünüyle dönüşürken ya da inanılmaz hızda bir başkalaşmanın yörüngesine otururken eski kimliklerin hesabının doyurucu ölçüde verilip verilmediği, artık sis perdelerinin arkasında yitip gitmiş bir soruya dönüştü.
“ Ama sen...?” sorusunun yanıtı olarak “Ama ben değiştim...” yanıtı, hangi amaçla gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin, tüm başkalaşmaların geçerli mazereti oldu. Bu başkalaşmaların bedeli olarak tahsil edilen servetlerse milyarderleri gittikçe artarken yoksul kesimi giderek artan bir ülkede ‘doğal’ karşılanmaya başladı.
Ama hayır. “
Ama ben değiştim...” maskesinin arkasında gizlenebilen dönüşümler, zamanın ve tarihin akışını değiştirebilecek, kaynağını bu akışta bulan yasaların geçerliliğini önleyebilecek güce asla erişemedi. Hiçbir zaman da erişemeyecek. Çünkü bu yasalar, bütün maskeler gibi üzerinde “Ama ben değiştim...” yazılı maskeleri de indirmeyi, bazen biraz gecikmeli dahi olsa, sürdürüyor!

15 Mart 2013 - Cumhuriyet

Ahmet CEMAL | Tüm Yazıları
Hits: 1218