Kalemini de al git!

~ 10.03.2013, Nihat BEHRAM ~

Sıradan bir insani davranışın “kahramanlık” sayılması, “felâket” in kapıda olduğuna işarettir. En normal, en sıradan bir davranış, söz gelimi, bir gazetenin, toplumu ilgilendiren bir olayı haber yapması, gerçeğe ışık tutan bir belgeyi yayınlaması ya da bir gazetecinin siyasi iktidarı eleştiren yazı yazması. Bunu yapmak “kahramanlık” sayılıyorsa, o toplumda kapıyı çalan felâket değilse ne?

Bir işi yapma uğrunda ağır bedel ödemeyi göze almak, kahramanlığın bir özelliğidir. O iş, gazeteciliğin “sıradan işleri” ise, demek ki bu toplumda sıradan bir gazetecilik bile “çok ağır bedel” gerektiriyor! Eğer sıradan bir iş için çok ağır bedel ödemeyi göze alıyorsanız, esasında bu sizin kahramanlığınızdan çok, “felâket”in büyüklüğünü gösterir. Felâketi o noktaya getirense, karşısında adım adım geri çekilme, yani adım adım ona teslimiyettir. Teslim alanın güçlü olmasından değil, teslim olanın güçsüzlüğünden. İktidar baskısıyla işinden atılan, tutuklanan bir gazeteciye, yazara  arka çıkmak, düşünceyi suç sayan anlayışa karşı olmak demokratlığın en sıradan, en doğal tepkileri değil midir? Bu tepkiler ağır bedel ödemeyi gerektiriyorsa, o toplumu tanımlamaya “felaket” sözü de yetmez.

İşin bir yanı bu; diğer yanına gelince: AKP on yıldan fazladır bu ülkenin başında. Soldan devşirme liberaller, bu sürenin büyük bölümünde “vesayeti kırıyor, darbelerle hesaplaşıyor, demokrasi yolunu açıyor” türünden gerekçelerle iktidarın maskesini cilaladı. Zaman içinde dökülmeye, daha doğrusu AKP tarafından dışlanmaya başladılar. Bugünkü halleri hazin! AKP’ye kürekçilik yaptıkları dönemde, “bu gidişatın varacağı yer dikta, padişahlık, dinci faşizm” diyenleri  “darbeci” diye suçlayıp ihbar ettiler. Kendileri,  “vesayetle, orduyla, darbecilikle mücadele” edildiğini söyleyerek, “ileri demokrasi” düşleriyle toplumu avuturken, iş geldi “tek şefe, şeriata, bilim düşmanlığına, yargı despotizmine” dayandı. Ayılıp, “Biz sizi bunun için mi destekledik, ne yapıyorsunuz?” demeye başlayanların “kaderi” de artık “tek şef”in dudakları arasında: “Kalemini de al git!”

İş gelip, RTE’nin bir zamanlarki “Hasan Abi” sine dek dayandı. Artık, “Hasan Abi”, 5 vakit namaza dursa, içki bardaklarını kırsa, umreye abone olsa, Başimam’ın sözlerini muska diye boynuna sarsa da boş! O işlerin “gerçek” sahipleri var. “Hasan Abi” çakma kalır! AKP’nin “Çakma ile idare” dönemi geçti. Trajikomik olansa: AKP' nin yapılanmasında kürekçi başlarından biri de “Hasan Abi”ydi! Sadece medya değil, edebiyat, sanat çevresinden ünlüler de dahil, bir dönem RTE kürekçiliği yapan soldan devşirme liberallerin birçoğu şimdi sepette! “Örnek gazeteci, örnek sanatçı” tipi artık gedikli gericiler.

Kuşkusuz ki, ruhlarını tümden kiralamış, yalakalığı kişilik edinmiş birkaçı hariç, AKP’nin ilk dönem kürekçilerinin düştükleri bu hale, “müstahaklar” diye el ovuşturmamak gerekir. Hem insani duyguya yakışık değil, hem politik açıdan doğru olmaz. Fakat onların yapmaları gereken de, “akıllarının başlarına geldiğini” kanıtlamalarıdır. İçlerinden bazılarının yaptığı gibi, tırsıyıp kenara çekilmek değil. Çünkü “işin bitti” dendiğinde “arazi olmak” da teslimiyetin bir biçimidir. Kürekçilik döneminde girdikleri her ilişkiyi, verdikleri her sözü, tanık oldukları her karanlık işi cesaretle halka açıklamalılar. Bu, ilkin, kendi vicdanlarını temizlemenin bir çabası olur ki, saygı duyulur. Hem de dinci gericilik ve onun dikta hevesine karşı sürdürülen mücadeleye katkı anlamı taşır. Korkmamaları, cesur olmaları gerekir. Korku, düşmanın hizmetindeki bir duygudur. Direnişi besleyen duygu, cesarettir. Devrimci güçlerin cesaret eksikliği gibi bir sorunu yok. Bir avuçken de, tek başlarına kaldıklarında da cesaretle direndiler. Zindanlar direnenlerle dolu. Cesur olması gerekenler, akılları sonradan başlarına gelenlerdir. Tek çareleri, AKP’ye karşı verilen demokrasi mücadelesine katılmalarıdır. Tabi ki, gerçekten demokrasiye özlemleri  var ise!

______________________________________________________

Dörtlük

Cesaret hızla ulaşır kimliğine eğer yalınsa

Bileğitaşındaki bıçak hızıyla kınsız dolaşır,

Korkudur süslenen, süslendikçe gizlendiğini sanır

Oysa ki süslenip gizlendikçe daha canavarlaşır

(Yurt Gazetesi)

Nihat BEHRAM | Tüm Yazıları
Hits: 1694