İkili iktidar ve Plan B

~ 04.03.2013, Akın OLGUN ~

Her zaman A planı konuşulur. O plan kamuoyunun gazını almaya yönelik olarak inşa edilmiştir. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmeyeceğine dair mentalite üzerine kurulu mutabakat sohbetlerinin basınımızı süslemesi gibi. “Amaç üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil” derken, yağdırılan bombalar bağcıyı vuruyor. 

Barış sürecinin argümanları ile yapılanların zıtlığı arasında yaşanan gelgitler, açıklamalar, hemen hepsi kuşkunun ve güvensizliğin ana damarını oluşturuyor. Devlet bu yöntemle Kürt siyasi hareketinin ana damarında bir çatlama yaratabilir miyiz, bir kan kaybı sağlayabilir miyiz diye bakıyor. İnce bir hesaplama ile Kandil ile Öcalan arasında yaratılacak bir ikilemin ortaya çıkaracağı kriz, B planının parçası olarak bir kenarda işleniyor. Başbakan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan’ın, sürece BDP ve Kandil’in destek vermediği izleniminin güçlendiğini ifade ederek, Duran Kalkan’ın açıklamalarını örnek göstermesi boşuna değil. Bu “acil” tespit asıl niyetin kendisi olarak dökülüyor ortalığa. Oslo sürecinde Öcalan ile Devlet arasında 13 maddelik mutabakat metninin 4 maddesinin Kandil tarafından bypass edilmesinden de böyle bir kriz umduğu ama Öcalan’ın bu oyuna gelmediği de Kürt diasporası içerisinde konuşulanlar arasındaydı.

Anlaşıldı ki bu aş hala pişmemiş ve zamana ihtiyaç var.

Oslo sürecinin hemen ertesinde MİT’e operasyon yapmaya kalkan paralel iktidarın kendini açığa çıkarması ve ana iktidarın etrafını kuşatarak gücünü hissettirmesi de sürecin ilerlemesini durdurmuş, özetle Başbakan ilk defa  “güvenli” olmadığını anlamıştır. Bu paralel iktidar, AKP’nin kol kanaat gerdiği ve kendi canavarını yarattığı Gülen Cemaati’dir. Başbakan’ın attığı her adıma, karşı bir hamle ile cevap veren paralel iktidarın çıkışları, yokmuş gibi yapılsa da sırıtıyor. Emekli Orgeneral Ergün Saygun ziyaretinin hemen arkasından yine bir 28 Şubat operasyonuna girişilmesi, ortalıkta kalanların toplanarak savcı sorgularına çekilmesi buna açık bir örnektir.

Bir noktaya bu yanıyla dikkat çekmekte fayda var. PKK’nin komplo olarak değerlendirdiği Öcalan’ın Suriye çıkışı ve sonrasında yaşananlar. Neler yaşandığı, ne öngörüldüğü, hangi güvencelerle yola çıkıldığı vb gibi onlarca soru üzerinden bakıldığında sonuç oluyor komplo. Bir hareketin önderi oradan oraya sürüklenmiş ve Kenya’da operasyon tamamlanmıştır. İster öngörüsüzlük deyin ya da bu yakışıksız kaçabilir diyerek “kandırılmışlık” deyin. İkisinin de siyasal mücadele içinde anlamı aynı kapıya çıkar. Amacım burada o süreci irdelemek değil. Devletler politikasında, verilen garantilerin çıkarlar karşısında bir geçerliliği olmadığını hatırlatmak.

Kandil’in elini kolunu bağlayarak itibarsızlaştırılmaya çalışılması, kontrpiye bırakılarak Öcalan ile karşı karşıya getirilmesini hedefleyen devlet, umudunu o günden bugüne hiç kaybetmedi. Bütün Tarot kartlarını bunun için açtı ve açmaya devam ediyor.

Şimdi yeni bir barış süreci gelişiyor. Öngörüler, tespitler vb ortaya konuluyor. İktidarın kulağına uluslararası güçlerin “çözün” fısıldamaları ve Orta Doğu’nun yeniden şekillendirilmesinin bunda payı büyük. Kürt siyasi hareketinin bölgede hem siyasi, hem askeri anlamda önemli bir güç olması da bunda büyük bir etken. Ama devlet için sorunun çözüm formülü hiç de öyle barış temelli değil. Barışmayı bilmeyen bir devlet var karşınızda. Bu gerçek yüzlerce yıllık tarihi bir olgunun dışa vurumu. “Eşkıya çözümü” alışkanlığını modern araçlarla destekleyen ama havuç sopa desturunu asla elinden bırakmayan şiddet bağımlısı bir devlet.

Bu özetin arkasında dile getirilmeyen ama hissedilen bir tehlike var. Eğer Kandil ile Öcalan arasında psikolojik bir çatırdama adım adım hayata geçirilir ve bir noktada sızıntı olursa bir iç yarılma kaçınılmaz olur. Devlet PKK’yi asla bitiremeyeceğini biliyor ama PKK’nin kendi kendini bitirebileceğinin hesabı üzerine uzun atlamalar yapıyor. Birçok örgütün, yapının bu yolla nasıl parçalandığından tecrübeli. Sorun Kürt Hareketinin kendi iç dinamiklerinin çok yönlü manevra yeteneğine sahip olması. Bu yanıyla hiçbir örgüt ve yapı ile benzeşmemesi. Ama tek adam üzerine kurulu yapıların handikapları her zaman açık bir kapı bırakıyor. Ellerini ovuşturan geniş bir cenah bunu bekliyor.

B planının paralel iktidar içinde kapsayıcılığı olduğunu yazmak kâhinlik olmayacak. Kendisini dayatan paralel iktidarın başına neler gelebileceğini tahmin etmek bu yanıyla zor değil.  Başbakan’ı sürekli ayağından çeken ve ayar vermeye çalışan paralel iktidar, kendine çok fazla güveniyor lakin aşırı güven bir sonun hep başlangıç hikâyesidir.

Bugün operasyonlara imza atanlar yarın kendileri bir tasfiye operasyonu ile karşı karşıya kaldıklarında anlayacaklar bunu.

(Birgün)

Akın OLGUN | Tüm Yazıları
Hits: 1321