Yetmez ama evet 2.0 yolda mı?

~ 25.02.2013, E. Attila Aytekin ~

Öncelikle şunu belirtmek lazım; bu yazı, 12 Eylül 2010 referandumunda ‘yetmez ama evet’ diye bir pozisyon tanımlayıp bunun üzerinden AKP’nin referandum paketine destek verenleri eleştirmek amacı gütmüyor. Bu nafile bir çaba olur; zira artık bugün ‘yetmez ama evet’i eleştirmenin ölmüş eşeği tekmelemekten farkı yok. Referandumda bu pozisyonu savunanların tezleri çoktan çöktü; 13 Eylül 2010’dan itibaren neredeyse her gün yaşananlar ‘yetmez ama evet’ çerçevesinde ileri sürülen iddiaları tek tek çürüttü. Yaşanan onca şeye, her gün artan otoriterleşme eğilimlerine değinmeye gerek yok; 17 Ekim 2010’da yapılan HSYK seçimlerinde bakanlığın listesinin tulum çıkarması bile ‘yetmez ama evet’ i yerle bir etmeye tek başına yeterlidir.

Peki, o zaman 2010 referandumunda takınılan bu çekingen evet tutumunu tekrar hatırlamanın bir gerekçesi var mı? Bence bu, bugün iki açıdan hala anlamlı. Birincisi, AKP’nin anayasa değişikliğiyle ilgili olarak bir referanduma gitme olasılığı çok yüksek; ikincisi, eski ‘yetmez ama evet’çiler yeni bir kampanyanın sinyallerini vermeye başladılar.

AKP’nin referandum aşkıyla başlayalım. AKP şu ya da bu şekilde önümüzdeki süreçte bir referandum organize edecektir. Referandum sadece anayasa değişikliği yapmak ya da başkanlık sistemini getirmek için bir araç değil. AKP aynı zamanda oylarını konsolide etmek ve tabanını heyecanlandırmak için de bu yola başvuracaktır. 2010 referandumunu hatırlarsak; AKP’nin 2009 yerel seçiminde hatırı sayılır bir oy kaybı olmuştu. Üstelik bu düşüş trendi devam ediyordu; bunda en büyük etmenlerden biri de ekonomik krizin etkisiyle yaşanan daralmaydı. Bunu gören AKP seçmen desteğinde yaşanmakta olan aşınmayı durdurmak için bir referandum organize etti. AKP şimdi de benzer bir durumla karşı karşıya. Önümüzdeki yılda yüzde 1-2 arası bir büyüme yaşanacağı belli olmuşken hükumet üst üste seçime girecek. AKP çözümü yine referandumda arayacaktır.

Referandum için iktidar partisinin yeterli sayısal gücü yok. Bu durumda Meclis’teki diğer partilerden bir biçimde destek bulmak zorunda. Şu an için görünen en güçlü ihtimal hükumetin BDP’nin desteğini alması. CHP desteği olasılığı çok düşük. MHP’nin desteğiyle bir referandum da olasılık dışı değil; amaç iktidarı sürdürmek ve sağlamlaştırmak olunca Kürt açılımı bir günde bitiverir, MHP-AKP fiili koalisyonu tekrar iş başı yapar.

Öte yandan iktidar partisi AKP referandum hazırlıkları yaparken ‘yetmez ama evet’çiler de ikinci bir raunt için ısınma turlarına başlamış görünüyorlar. Bununla ilgili işaretler gelmeye başladı. Öncelikle bazı sol çevrelerde ‘İmralı süreci’ne dair aşırı bir iyimserlik var. Bu çevreler AKP’ye güvenmediklerini söyleseler de AKP’nin güvenilmezliğini küçük tatsız bir ayrıntıymış gibi sunuyorlar. Bu haliyle ‘İmralı süreci’nin AKP’nin anayasa değişikliği planlarına bağlanmaması mümkün olmadığından er ya da geç sürece verilen destek bir noktada AKP’nin anayasa değişikliği referandumuna verilen bir desteğe dönüşecektir.

‘Yetmez ama evet’in daha cüretkâr savunucuları da kımıldanmaya başladı. Başbakanın teşekkür ettiği ‘sosyalist’ partinin yayınlarında olası bir referandumda yapılacak bir evet çağrısının imaları görülmeye başlandı. Emekli mebus Ufuk Uras’ın referanduma karşı çıkanları şimdiden darbeci olarak nitelendirmeye başlaması da kayda değer. Ömer Laçiner’in geçen hafta Milliyet’e verdiği röportajda da bu kesimin yeni bir referandumda ne pozisyon alacağına dair net işaretler var. Laçiner röportajda 2010 referandumuyla ilgili olarak ‘biz AKP’nin demokrat olmadığını biliyorduk o yüzden pişman değiliz’ minvalinde konuşuyor; bir de ekliyor: ‘referandum bir şeyi değiştirmedi, AKP 2007’de mücadeleyi kazanmıştı zaten’. Bu savunma gösteriyor ki Laçiner yeni bir referandumda da pekâlâ aynı tavrı alabilir. “Yetersiz ama ne yapalım, hiç yoktan iyidir” diyerek destek verip referandumdan 2 sene sonra “Biz zaten böyle olacağını biliyorduk” ve “referandum önemsizdi” diyebilir.
AKP eğer referandum için BDP’den destek isterse büyük ve eskisinden bile daha güçlü bir ‘yetmez ama evet’ kampanyasıyla karşı karşıya kalabiliriz. İktidarın Kürt hareketine vereceği bazı küçük tavizleri abartan “canım AKP zaten demokrat değil; ama bu şartlar altında bundan iyisi can sağlısı” ekseninde bir propaganda çalışması yürütülebilir. Buna 2010 referandumunda evet dememiş ama Kürt hareketinden bağımsız bir sosyalist çizgi izlemekten kaçınan sol çevrelerin destekleri de eklenecektir. İşin içine bir de “siz 12 Eylül Anayasasını mı savunuyorsunuz?” “darbeci misiniz?” saçmalıkları girince ‘yetmez ama evet’in ikinci sürümü tüketime hazır demektir.

Marx’ın en bilinen cümlelerinden biridir; tarihsel olaylar ilk seferinde trajedi olarak yaşanır, ikincisinde fars olarak tekrar eder. İlk seferinde bile bir fars olan ‘yetmez ama evet’, bakalım ikinci seferinde ne hallere bürünecek?

(SolHaber)

E. Attila Aytekin | Tüm Yazıları
Hits: 1201