Ergin Saygun ve vicdanların paslanması

~ 09.02.2013, Sedat ERGİN ~

BALYOZ hükümlüsü emekli Orgeneral Ergin Saygun, bir bölümü hayli ilerlemiş olan pek çok sağlık sorunuyla baş etmeye çalışıyordu.
 

Kalp hastasıydı. Daha önce iki kez açık kalp ameliyatı geçirmişti ve kalbinin çalışma kapasitesi bir hayli zorlanıyordu. Akciğer yetmezliği sorunu da vardı. Akciğerlerinin yüzde 66 olan çalışma kapasitesi, Saygun geçen mart ayında GATA’dan Silivri’ye gönderildikten sonra rutubet nedeniyle yüzde 40’a kadar düşmüştü.
Saygun, ayrıca ileri derecede şeker hastasıydı. Günde üç kez şekerinin kontrol edilmesi gerekiyordu ve genellikle üç kez insülin iğnesi oluyordu. Bunlara ek olarak nörolojik sorunları da vardı. Bu nedenle zaman zaman düşüyor, bayılma nöbetleri geçiriyordu.
Günde aldığı ilaç sayısı 33’e çıkmıştı 67 yaşındaki Saygun’un. Hastalıkları ve kullandığı ilaçların etkisiyle açılan yaralar kapanmıyor, doktorların attığı dikişler kolay tutmuyordu.

* * *

Saygun, durumunun kötüleşmesi üzerine geçen temmuz ayında Silivri Cezaevi’nden Halkalı’daki Mehmet Âkif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Burada hastanenin giriş katındaki tek kişilik bir mahkûm odasında kalmaya başladı. Kaçmaması için kapıda dört jandarma düzenli nöbet tutuyordu.
Bundan sonrası yaklaşık yedi aydır Hastane, Silivri’deki cezaevi yönetimi, Balyoz yargılamasını yapan Özel Yetkili 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi ve Adli Tıp Kurumu arasında bir bilmeceye dönüştü. Saygun’un hayatı, bir pinpon topu gibi bu dört merkez arasında döndü durdu.
Hastanenin verdiği raporlara göre, durumu riskliydi. Burada kaldığı takdirde virüs kapabileceği, dolayısıyla hayati tehlikesinin bulunduğu vurgulanıyordu bu raporlarda. 10’uncu Özel Yetkili Mahkeme, avukatların bu raporlara dayanarak Saygun’un serbest bırakılması için yaptıkları talepleri reddediyor ve dosyayı Adli Tıp Kurumu’na havale ediyordu. Adli Tıp, belli koşulların karşılanması halinde doktoru ve reviri bulunan bir hastanede hastanın tutukluluğunun devam edebileceği yolunda görüş bildiriyordu. Silivri Cezaevi ise risk almak istemediği için bu koşulları karşılayamayacağını belirtiyordu.
Ve yeniden başa dönülüyordu.

* * *

Bu dörtgen içindeki son tur geçen aralık ayının son haftasında yeniden başladı. Hastane Başhekimi de dahil olmak üzere üç uzman doktor, Saygun’un hastaneden çıkmasını tavsiye eden bir rapor verdi. Avukatları yeniden Özel Yetkili Mahkeme’ye başvurdu, mahkeme de dosyayı yeniden Adli Tıp Kurumu’na havale etti. Saygun, yılın son günü olan
31 Aralık’ta Adli Tıp’ta neredeyse gün boyu süren tetkiklerden geçti.
Ve ardından bir ses çıkmadı Adli Tıp’tan.
Bu arada iki hafta kadar önce hastanedeki doktorların korktuğu oldu. Ergin Saygun’un ateşi birden 40’a fırladı. Geçirdiği bir burun kanaması sonrasında virüsün kan yoluyla kalp kapakçığına gidip yerleştiği ortaya çıktı. Önceki sabah (7 Şubat) kalp kapakçığı değiştirilmek üzere apar topar ameliyata alındı Saygun. Ameliyathaneye götürülmek üzere sabah 08.00 sularında sedyede asansöre taşındığında, iki jandarma eri de kaçmaması için eski Birinci Ordu Komutanı’yla birlikte asansörün içindeydi MP-5 makineli tüfekleriyle birlikte.
Ameliyat sürerken öğle saatlerinde Saygun’un avukatlarına Bakırköy Başsavcılığı’ndan yapılan bir bildirimde, Adli Tıp Kurumu’ndan beklenen raporun çıktığı belirtildi. Bu, her yöne çekilebilecek ortadan bir rapordu.

* * *

Saygun’un ameliyatı tam 8.5 saat sürdü. Ardından 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, dün sabaha karşı 01.00 sularında 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu çerçevesinde Saygun’un serbest bırakılmasına karar verdi. Kararın dayandırıldığı gerekçenin, iki hafta önce TBMM’den çıkan hasta hükümlülerin serbest bırakılmasını da düzenleyen yasayla bir ilgisi yoktu. Çünkü Saygun, hakkındaki hüküm temyizde olduğu, henüz kesinleşmediği için hükümlü değil, tutuklu sayılıyor.
Aslında konunun yasalarla ya da yönetmeliklerle bir ilgisi olduğunu da hiç zannetmiyorum. Vicdanların paslandığı ortamlarda bu tür zulümler yaşanabiliyor ne yazık ki...
Yerim kalmadığı için bugün Ergenekon tutuklusu Prof. Fatih Hilmioğlu’nun durumuna eğilemiyorum. Prof. Hilmioğlu, karaciğer kanseri tedavisi görüyor. Ancak onun durumunda biraz farklılık var, çünkü hastanede değil Silivri’de iki kişilik koğuşta kalıyor bu kanser hastası.

(Hürriyet)

Sedat ERGİN | Tüm Yazıları
Hits: 1424