Açılım"ın 'Sınıfsal temeli' nedir?..

~ 15.01.2013, Atilla AKAR ~

Adına ister “Açılım”, ister “müzakere süreci” diyelim hiç kuşkusuz olayın bu aşamaya gelmesinin kendi içinde bazı “Dinamikleri” mevcut. Henüz fiiliyata dökülmese de “Çatışmacı” söylemden “Uzlaşmacı” söyleme doğru kayan arayışın iç içe birçok nedeni var. Ancak çok klasik bir laf gibi gelse de bence her olayın bir de “Sınıfsal temeli” var!
 
Durum öncelikle genelde Türkiye’nin özelde ise “Güneydoğu” bölgemizin geçirmekte olduğu sosyal-ekonomik değişimlere paralel seyretmektedir. Düne kadar ağırlıkla feodal ilişkiler üzerine oturan yapı son 15-20 yıllık diliminde tedricen değişmiştir. Önceleri bölgenin bir “Gerçekliği” olarak “Sınır ticareti” nden beslenen ve bu yolla belli bir “Sermaye birikimi” elde eden, yarı-kriminal özellikler gösteren “Kürt burjuvazisi” son yıllarda hızlı bir dönüşüme uğramaktadır.
 
Bu “Üretimden kopuk”, para kaynakları şüpheli, mafyatik özellikler gösteren feodal tandanslı “Burjuvazi” son yıllarda bir sıçrama yapmıştır. “Yatırım alanları” ise Doğu ve Güneydoğu değil, Türkiye’nin batı illeri, Ege ve Akdeniz şerididir. Söz konusu burjuvazi kendi “Kaderi”ni, serpilip gelişebilmesini batıda görmüş ve batı ile “Bütünleşme”nin yollarını bulmuştur. Kendine yeni getiri alanları açmıştır. “Akan kan” akan paraya çevrilmiştir!
 
Hiç şüphesiz bunun PKK’ya ve “Kürt sorunu”na da yansımaları olacaktır. PKK, kurulduğu yıllarda sol söylemi benimsemiş, kendine göre “Bağımsızlıkçı” bir çizgi benimsemiş (O yıllarda içlerinden biri “Barış”, ”Bütünleşme” vb deseydi infaz edilirdi herhalde!) ve anti-feodal karakter gösteren bir örgüttü. (O yüzden PKK’nın Marksist kökleri “Dezavantaj” değil “Avantaj” olmuştur. Eğer pür milliyetçi bir örgüt olarak doğsaydı beklenen Türk-Kürt çatışması çoktan yaşanmıştı!) Şimdi ise hedef ve “İdeolojisi”nden kısmen uzaklaştığı söylenebilir.
 
Dolayısıyla kapitalizmin gelişmesi, batıya doğru yapılan nüfus göçü ve ekonomik bazlı kurulan yeni ilişkiler durumu değiştirdi. Kürt burjuvazisi tercihini batıdan yana koydu. Dolayısıyla PKK –belli bir etkileme gücüne sahip olsa da- bu zeminde “Alan hakimiyeti” kuramadı, kuramazdı da!
 
Hatta PKK eylemleri nesnel olarak bu gücün kendi siyasi manevraları ve kopartabileceği tavizler için uygun ortam yarattı. Bu yapı geleceğini “Ayrılma”da değil, “Birleşme”de gördü. (O yüzden kimi radikal ulusalcı bakışlara göre olay bir “Kürt işgali” olarak tanımlandı. Demografik yapının da değişmesiyle birlikte geleceğe yönelik bazı “Kurgu”lar yapıldı!) Bu durum devletin de işine geldi. Rant kanalları belli ölçülerde akıtıldı. Şimdi “Siyasi pay”da talep etmektedir. Realite budur!
 
“Silahlı değil, siyasi çözüm” denilen aslında budur. Serpilen yeni-tip burjuvazi için “Çözüm” artık “Dağ”da değil, “Siyaset”te görülmeye başlandı. Batıda üretilen toplam değerden pay alma yarışına katıldı. O yüzden “Kürt sorunu” artık bu dönüşümün sadece bir argümanıdır. PKK’da bu dönüşümü görenler geleneksel ısrarlarından vazgeçerlerken, inat edenler sürecin dışına düşeceğe benziyor. Çünkü tarihte burjuvazinin “Rızası” olmadan hiçbir “Milli hareket” (Hele de gecikmişi) başarılı olamaz!
 
Unutmayın; Burjuvazi her zaman “Pragmatik”tir. Çıkarlarını düşünür!..
 
NOT: Ancak bu “Şark kurnazı”, altyapısız, çakma burjuvazinin Türkiye’den daha fazla “Nema” kopartmak için yeri geldiğinde yeni kaotik durumlar yaratmayacağının hiçbir garantisi yoktur!

(Yurt Gazetesi)

Atilla AKAR | Tüm Yazıları
Hits: 1276