Hocaefendi'nin 'Şair, Şiir Hutbesi' ve Necip Fazıl

~ 09.01.2013, Nihat BEHRAM ~

‘Hutbe’ diye salladım ama bilmem, belki de ‘fetva’dır? Bilenler nasıl olsa doğrusunu anlar diye bunu geçiyorum. Geçiyorum da, durduk yerde kendi başıma açtığım derdi kolay geçecek halim yok.

 
Her şey, sabah sabah, başka işi yokmuş gibi, şeytanın gelip içimde üfleye püfleye dolanmasıyla başladı. Şeytana uyup, kendi kendime, “Mülkiye‘den Harbiye’ye her konuda fikir beyan etmiş olan Hocaefendi’nin, mutlaka şiir ve şairler konusunda da bir hutbesi vardır!” demez olaydım! Aklıma düştü bir kere, gel de teknolojinin nimetlerini ‘parmaklama’! Bir parmak ucu uzandım ki “Yuh be, tüh, günaha gireceksin!” demeye kalmadı, ‘youtube’ karşımda açıldı! Cin çarpsa daha az korkardım! Bir sigara yaktım, bir bardak su içip yatışmaya çalıştım. ‘Oynatmaya başlasam mı, başlamasam mı’ diye düşünürken, bu kez, şeytan parmağımın ucunda ‘fare’yle hoplaşmasın mı! Ben daha ‘Hoplaşma!’nın ‘hop’undayken film ‘start’ alıverdi! Fethullah Hocaefendi, başında beyaz takkesiyle, bizim evde, karşımda! ‘Şuarâ Suresi’ni açıklıyor. Şairler ve şiir hakkındaki fikirlerini. Sure'nin ‘indiği’ zamandan kasıtla ve Sure’nin ‘inme’ gerekçesini “Şairler küstahlaşmışlar...Başı dönmüş, bakışı bulanmışlar” diye açıklarken, öfkeyle ağlama arasında harmanlanan bakışlarıyla, ahaliyi süzüyor! Sonra, “Güçlerini Kur’ana vermiş olan bazıları”nı ise “iyi şairler” olarak ayırmak gerektiğinden söz edip, takkesinin arkasından ensesini kaşıyor ve konuyu günümüze getiriyor: “Yeni dirilişi temsil edecek insanların, o Sure’den nasibi büyük olacak. Akif merhumla başlayan, Necip Fazıl’la devam eden, Sezai Bey’le sürdürülen bir âlemde şiir yeniden bizim çizgimizde, düşünce dünyamızda arz edecekedecek!” Sözcüğü sözcüğüne aynen böyle söylüyor. İnanmayan açıp dinler! Görüldüğü gibi, şeytana uyduğum için, sabah sabah, ne “küstahlığım“ kaldı, ne “bakışı bulanmışlığım”!

 
Bu kadar olsa iyi. ‘Kılıçtan geçirme’ gözdağına kadar devamı var!  Malûmunuz, ‘Şuarâ’ şairler demektir. Yani söz konusu Sure’nin adı: ‘Şairler Suresi’dir. 227 ayetten oluşan Sure’nin 224 ayeti Mekkî (yani Mekke’de ‘inmiş’) sonrakiler Medenî (yani Medine’de ‘inmiş’) tir. Ulemanın yorumları da aynen böyledir ve zaten ben de bu bilgileri hiçbir yorum eklemeden onlardan aktarıyorum: Hazreti Muhammed, Tanrı’nın kendisini şair değil Peygamber olarak yarattığını düşünür. Döneminde kimi şairlerin, O’nu “şair”, Kur’anı da “şiir” olarak adlandırmasına hayli öfkelidir. Başka ayet ve hadislerde de bu öfkenin nedenleri ve izleri görülmektedir. Sözgelimi: “Biz Muhammed’e şiir öğretmedik; zaten ona yakışmaz (yani şairlik)” (K.36, Yasin Suresi, Ayet 69) Yine: “Kur’an şerefli bir elçinin getirdiği sözdür; o şair sözü değildir” ( K. 69, Hakka Suresi, Ayet 4042) Yine: “(Ey Muhammed) Yoksa senin için öyle mi –yani şairdir mi- derler? De ki, zamanın onun aleyhine dönmesini bekliyoruz! De ki, ‘gözletin, ben de sizinle birlikte gözlemekteyim’!” ( K.52, Tûr Suresi, Ayet 2933)

 
Hadislerde ise, sözgelimi: “Benim, Tanrı’nın mahlûklarından en ziyade nefret ettiğim kimseler şair (ler) ve mecnunlardır” ( Bkz. Taberi, age, 1966, C.11, s. 967) Yine: “Sizden birinin karnının içi şiir dolmaktansa, irin dolması hayırlıdır” ( Bkz. Sahihi, cxıı, s.156 Hadis no:2006) (Kendisini yeren şairleri kılıçtan geçirtmesi, övenleri ödüllendirmesi ile ilgili ise Bkz. Sahihi, cxıı, s.156 Hadis no: 2006)

Şuarâ Suresi’nin Medine’de ‘inen’ ve 224. Ayet’le başlayan son dört ayetin içeriği bütünüyle şairlerle ilgilidir. Mekke’de ‘inen’ ayetlerin son üçü bunun köprüsü gibidir. 221. Ayet, “Şeytan’ın kime ineceğini size söyleyeyim mi?” der. 222. Ayet, “Onlar aşırı yalancı ve günah düşkünlerine iner!” der. 223. Ayet, “Onlar çoğu yalancı olan Şeytanlara kulak verir!” der. Şuarâ Suresi’nin, Medenî (yani Medine’de ‘nâzil’ olan) ayetleri ise şöyle buyurur: 224. “Ve şairlere de akılsızlar ve ziyankârlar uyar”; 225. “Görmez misin ki, hiç şüphe yok, onlar her vadide sersemce dolaşıp dururlar”; 226. “Ve hiç şüphe yok ki, onlar, yapmadıkları şeyi söylerler”; 227. “Ancak, inananlar, iyi işler içinde olanlar ve Allah’ı ananlar ve zulme uğradıktan sonra yardıma mazhar olanlar müstesnâ”

 
Kaderim şairlik de olsa mertebesinde “müstesnâ” olmadığım kesin! Anlamadığım, bu “başı dönmüş, bakışı bulanmış” şairlik kaderinin alnıma hangi günahın sonucunda, neden yazıldığı?


Aşık Veysel: “Cahil insan gül de olsa koklama!”

(Yurt Gazetesi)

Nihat BEHRAM | Tüm Yazıları
Hits: 1948