Ortadoğu Geri Dönülmez Bir Yolda mı?

~ 21.03.2011, Erol MANİSALI ~

Ortadoğu “eski Ortadoğu’dan” farklı bir zemine sokulmuş bulunuyor.

- Tunus, Libya, Mısır hattındaki yeni gelişmeler ve askeri müdahaleler,

- Arap yarımadası ve İran Körfezi’ndeki işgal ve bölünmeler,

- Irak’ın silahla Suriye’nin yumuşak geçişle yapılarının ve sınırlarının değişime sokulmaları Arap ülkeleri, İran, Türkiye ve İsrail’in bölgedeki konumlarını değiştirecek olan gelişmelerdir.

Bu gelişmeler ABD ve AB’nin büyükleri tarafından yönlendirilmekle birlikte Rusya ve Çin başta olmak üzere diğer bölge dışı büyükler de bu dönüşüme, en azından şimdilik karşı çıkmıyorlar.

Bazı sonuçlara ve ilginç gelişmelere bakalım:

1) Irak fiilen bölünme yolunda çok ileri bir noktaya geldi. 2003’ten bugüne Irak’ın işgali ile ortaya çıkan sonuç sadece Saddam rejimini devirmedi; Irak Sünni, Şii ve Kürt olarak ayrıştırıldı ve bölündü.

2) Mısır’da tek adam olan Hüsnü Mübarek’in yerine Mısır ordusu getirildi, diktatörlüğün biçimi değiştirildi. Müslüman Kardeşleri de içine alacak bir koalisyonun oluşturulmasına çalışılıyor.

3) Tunus’ta laik (ve solcu) çevreler son gelişmelerde etkiliymiş gibi gösterilerek, İslamcı yeniden yapılanmayı hazırlayabilecek bir zemin oluşuyor.

4) 2004 sonrasında ABD, Fransa ve İtalya’nın Libya’da anlaştığı Kaddafi, ABD ve AB tarafından baş düşman ilan edilmiş durumda. Sanki Irak modelinin biraz farklısı, Libya’da yine zor kullanılarak uygulanacak gibi. Askeri operasyon başlatıldı. Irak’ta olduğu gibi Libya petrolü de ABD ve bazı Avrupalılar arasında paylaştırılacak.

5) Suudi Arabistan Bahreyn’i göz göre göre işgal etti (ettirildi). Sünni yapılanmanın bölgedeki temel dayanaklarından biri haline getiriliyor.

6) Suriye’nin, “İran’la olan yakınlığızararlı görüldüğü için ülke, Türkiye’ye yakınlaştırılarak durum dengelenmeye çalışılıyor.

Ana göstergeler neler?

- Bir taraftan, “İran’ın bölgede artan Şii etkisine karşı, Sünni bir yeniden yapılanma söz konusu”. Sünni siyasi liderlerin bazı Arap ülkelerinde memleketlerine dönerek fiilen politikaya dahil olmaya başlamaları bunun göstergesi.

- Irak ve Sudan bölündüler. Şimdi sıra Libya başta olmak üzere diğer bazı Ortadoğu ülkelerinde. Ülkeler coğrafya ve nüfus olarak bölünüp küçültüldüklerinde, yönetilmeleri daha kolaydır; Yugoslavya örneğinde olduğu gibi.

- İran projeye, “açıktan direnen tek bölge ülkesi”. Hem ölçeği büyük, hem petrol ve doğalgaz rezervi yüksek hem de nükleer güce ulaşma yolunda önemli adımlar atmaya başlamış.

- İşin özünde bölgenin en büyükleri Türkiye, İran, Mısır ve İsrail. Her birinin büyüklük kriteri farklı; ama sonuçta bölgedeki ana güçler konumundalar.

Nüfus, ekonomik güç, nükleer güç, Batı desteği, rejim, yetişmiş insan gücü ve bölgedeki “tarihsel boyut” gibi ölçütler göz önüne alındığında her biri kendine göre, bölgenin en güçlü ülkeleri.

Türkiye-İran karşı karşıya getirilir mi?

Etnik ve mezhebe dayalı ayrıştırmaların ılımlı İslami yapı ile harmanlanarak ortaya çıkarılması yeni Ortadoğu yapılanmasının dayanaklarını meydana getiriyor. Bu zemindeki gelişmeler yarın Türkiye ile İran’ı karşı karşıya getirir mi?

Mevcut gelişmelerin iyi tahlil edilmeleri gerekiyor. Etnik ve mezhebe dayalı ayrışma ve derinleşmeler bölgede, Afrika’dan Asya Ortadoğusu’na kadar yeni bir zeminin oluşturulmasına hizmet ediyor. Irak ve Sudan bu tür “ayrıştırmalarla” bölündüler.

Bir taraftan İran’ın bölgedeki Şii etkisine set çekilirken öte yandan iç dinamikler çatışma sürecine sokulmaktadır. Önce Yemen, sonrasında Bahreyn’deki yeni gelişmeler bu tezi doğrular nitelikte.

Olayların Ürdün ve Suriye’ye de yayılmak istendiği görülüyor. Başlangıçta, demokratik gelişmeler olarak ortaya çıkan; öğrenci ve elitin de önderlik ettiği halk hareketleri, zemininde etnik ve dini referansları güçlendiren bir yöne doğru yürümektedir.

Türkiye bu olayların dışında gibi görülmekle birlikte, en baştan itibaren içine sokulmaya başlandı. Etnik ayrışmanın 12 Mart 1980’den bugüne kadar ne noktaya geldiği ortada.

Geldiğimiz noktada askeri ve sivil operasyonlar ülkelerin durumuna göre birlikte yürütülmektedir. Libya’ya askeri müdahale çoktan başladı bile.

Türkiye’nin durumu çok ilginç; 1990’lı yıllarda Yugoslavya’nın bölünmesinde Ankara aktif bir duruma getirildi. Bugün Libya’da Ankara’nın dışardan askeri müdahaleye başta karşı çıkmasına rağmen, yine Yugoslavya ve hatta Irak benzeri bir konuma yavaş yavaş çekildiğini görüyoruz.

Ortadoğu’da bu süreç aksamadan devam ederse, ileride Ankara ile Tahran’ın karşı karşıya gelmesi söz konusu olabilir.

(Cumhuriyet 21.03.2011)

Erol MANİSALI | Tüm Yazıları
Hits: 1861