Devrim zirve noktasına ulaştı

~ 20.03.2011, Kemal OKUYAN ~

Diktatörlüklerin son kalesi de düşmek üzere!

Meğer devrim böyle bir şeymiş… Bilememiş, Kuzey Afrika'da olup bitenlerin olağanüstü önemini kavrayamamışım. Oysa, "yaşananları ancak 1848 devrimleri ile kıyaslayabiliriz" açıklığında yazmışlardı. Kalın kafalı olduğumdan bu büyük devrimci dalgayı ancak Franız uçaklarının, Amerikan füzelerinin dalga dalga Libya kıyılarını vurmaya başlamasıyla fark ettim, okurlarımızdan özür dilerim.

Devrimin öncülüğünü geniş halk kitleleri geçici olarak gelişmiş batı demokrasilerine devretmiş bulunuyor. Diktatörlüklerin son kalıntılarının ortadan kaldırılması için yeni devrimler çağının açılışında Başkan Obama ve Sarkozy'nin rol alması tarihsel bir zorunluluk olarak değerlendirilebilir ancak.

Libya'ya dönük askeri müdahale alıştığımız emperyalist saldırganlıklarla karşılaştırılmamalı. Bundan bir süre önce, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'ya ilişkin talihsiz yazıları sizlerle paylaşmama neden olan elitist, tepeden inmeci zihniyetten arınmamış olsam, ABD ve diğer ülkelerin askeri operasyonlarının bölgedeki devrimlerin karşı konulmaz baskısının ürünü olduğunu görmez, meseleyi yayılmacılıkla, enerji kaynaklarının denetlenmesiyle açıklamaya kalkardım.

Her şeyin arkasında emperyalist planları gören, toplumsal dinamiklerin karmaşık yapısını hesaba katmayan biri olarak yanlışta bağnazca ısrar etmemin önüne geçen biraz da sert tepkiler vererek haksızlık ettiğim bir dizi değerli makale oldu.

Şimdi "devrim" denilen altüst oluşun bizim küçük dünyamızda kurduğumuz modellerle bir ilgisi olmadığını görmüş bulunuyorum.

Arap dünyasını sarsan büyük devrimci yükseliş emperyalist dünyanın da ayarını bozmuş, süper güçlerin boyun eğdiği, yeni gerçekliğe uyum sağlayıp kendilerini büsbütün bir kenara atılmaktan kurtaracak son bir hamleyle devrimin çıkarlarına hizmet ettikleri özgün bir dönem açılmıştır.

Libya üzerinde uçan Fransız uçaklarındaki irade Fransız emperyalistlerinden çok "müdahale edilsin" baskısını yoğunlaştıran Avrupalı ilericilere, benim bundan birkaç hafta öncesine kadar "emperyalizmin ajanları" olarak yaftaladığım Avrupa soluna aittir. Avrupa Parlamentosu'nda 15 adet ero-kemalist milletvekilinin dışında kalan özgürlükçü sol, Fransız burjuvazisini kadim dostu Kaddafi'yle ilişkiyi kopararak onu bombalarla cezalandırmaya zorlamıştır.

Devrim, Fransız savaş uçaklarının kokpitini ele geçirmiş bulunuyor.

Tıpkı üzerlerine yağan füzeleri özgürlük ve demokrasi için bedel olarak görüp selamlayan Libya halkına "ayaklanın" çağrısı olarak değerlendirilebilecek top mermilerinin ateşlendiği Amerikan destroyerlerinin komuta merkezinin Mısır ve Tunus devrimi tarafından denetlendiği gibi…

Müdahale devrimci dalgaya boyun eğen Arap Birliği'nin talebine uygun olduğu için meşrudur.

Müdahale Birleşmiş Milletler'in olurunu aldığı için meşrudur.

Ama müdahaleye asıl meşruiyet kazandıran Kahire sokaklarından Libya devrimine verilen enerji, "devrim güçleri"ni zorbalıkla durdurmaya kalkan Kaddafi'yi protesto eden gençlerdir.

O gençler ki artık yıkılmakta olan Amerika Birleşik Devletleri İmparatorluğu'nun Dışişleri Bakanı'nı Tahrir Meydanı'nda devrimin iradesine saygı göstermeye zorlamış, Obama'yı şimdiye kadarki günahlarını temizlemek için devasa savaş makinesini devrimci saflarda konumlandırmak durumunda bırakmıştır.

Mısır devrimi muzaffer olmasaydı eğer, bugün hükümet eder gibi gözüken ama aslında nötralize edilen Mısır ordusu Albay Kaddafi'nin imdadına yetişecek, Bingazi sokaklarında devrimin neferlerinin kanını dökecekti.

Enternasyonalizm uzun süredir hiç bu kadar gerçek, hiç bu kadar canlı biçimler almamıştı.

Kaddafi'nin gidişiyle birlikte Çavuşeşku'nun kurşuna dizilmesi, Berlin duvarının yıkılması ile başlayan devrimler zincirine yeni bir halka daha eklenecektir.

Varsın birileri umutsuzca bu zinciri "karşı-devrim" diye tanımlasın.

Dünya ezilenlerin büyük bir atılımına tanık oluyor. Bu atılımı 1789'a, 1848'e benzetmek olup bitenleri hafife almak anlamına gelir. Biz devrimciler için Afrika isyanları ancak 1917 Büyük Ekim Devrimi ile kıyaslanabilir.

Herkes bu çağın otoritesine boyun eğmelidir.

AKP hükümeti derhal uluslararası çabalara dahil olmalı, Abdullah Gül TSK'yı Ergenekoncu gelenekten kopartacak tarihsel emri vermeli: Ordular ilk hedefiniz Akdeniz!

Evet, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Libya'nın üzerindeki karabulutlar kimseyi aldatmasın. Onlar dünya devrimini galabe çalacak nihai fırtınanın izlerinden başka bir şey değillerdir.

(SolHaber 20.03.2011)

Kemal OKUYAN | Tüm Yazıları
Hits: 1929