Erdoğan'ın AİHM karşısındaki zor tercihi

~ 08.12.2012, Sedat ERGİN ~

ANKARA’daki 2 ayrı asliye mahkemesinin geride bırakmakta olduğumuz hafta içinde aldığı kararlar, Türkiye’de ifade özgürlüğünün sınırlarının Avrupa hukuk standartları yönünde genişletilmesi bakımından “sıçrama” yaratan bir nitelik taşıyor.
 

Bu kararlar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kazanmış olduğu bazı tazminat davalarındaki mahkûmiyet kararlarını hükümsüz kılması bakımından ilginç bir tartışma yaratmaya aday.
TUŞALP’İ DAVA EDİNCE
KONU, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu yılın başında verdiği ünlü “Erbil Tuşalp/Türkiye” kararının ulusal hukuk açısından yarattığı sonuçlarla ilgili. AİHM, bu kararıyla ilk kez Türkiye’de bir başbakan ile bir gazeteci arasındaki hukuki çekişmede karar almış ve tutumunu kendi içtihadını tekrarlayarak gazetecinin lehinde ortaya koymuştu.
Bu konudaki hukuki süreç gazeteci-yazar Erbil Tuşalp’in sol çizgideki Birgün gazetesinde Başbakan Erdoğan hakkında biri 2005, diğeri 2006 yılında yazdığı ve ağır eleştirilere yer verdiği iki yazı üzerine başlamıştı.
Erdoğan kendisini dava edince, Tuşalp her bir yazı için 5’er bin lira olmak üzere toplam 10 bin lira tazminat cezasına çarptırılmıştı. Tuşalp’in avukatı Fikret İlkiz, Yargıtay’da 2007 ve 2008 yıllarında kesinleşen bu mahkûmiyet kararlarını AİHM’ye götürdü.
Strasbourg’daki mahkemenin 2’nci Dairesi, geçen şubat ayında Türk yargıç Prof. Işıl Karakaş da dahil olmak üzere oybirliği ile aldığı kararda, her iki tazminat kararında da Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ifade özgürlüğüne ilişkin 10’uncu maddesini ihlal ettiğine karar verdi. AİHM, ayrıca Türkiye’yi Tuşalp’e 5 bin Euro tazminat ödemeye de mahkûm etti.
REFORMU KENDİSİNİ VURDU
ŞİMDİ hukuki sürecin püf noktasına gelelim. Türkiye’nin, 2’inci Daire’nin bu kararını üç ay içinde AİHM’nin Büyük Dairesi’nde temyiz etme hakkı vardı. Türk hükümeti -muhtemelen sonucun değişmeyeceği değerlendirmesiyle- temyiz yoluna gitmeyince, AİHM’nin Tuşalp kararı kesinleşmiş oldu. Kararın kesinleşmesi Tuşalp’e, Erdoğan’ın kendisi hakkındaki tazminat talepleri için AİHM kararı ışığında yeniden yargılanmayı talep etme yolunu açtı. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının böyle bir imkâna sahip olmaları, aslında AK Parti’nin 2003 yılında gerçekleştirdiği bir reformun sonucu.
Eski uygulamada AİHM ihlal kararı verdiği zaman o dosyayla ilgili yeniden yargılama mümkün değildi. Oysa AK Parti iktidara gelir gelmez 2003 Ocak ayında TBMM’den geçirdiği bir yasa değişikliğiyle, AİHM’den çıkan kesinleşmiş kararlar için iç hukukta “muhakemenin iadesi” hakkını kabul etti. Muhtemelen Başbakan Erdoğan, 2003 yılında bu siyasi inisiyatifi alırken düzenlemenin günün birinde kendisi aleyhine bir sonuç yaratacağını düşünmemişti. Avukat Fikret İlkiz, tazminata hükmeden her iki asliye mahkemesine de başvurarak, Tuşalp hakkındaki kararlar için A) yeniden yargılama yapılarak, B) verilmiş mahkûmiyet kararlarının -AİHM kararına uygunluk sağlanarak- kaldırılmasını talep etti. Bu başvurular geçen hafta sonuçlandı.
İlk olarak Ankara 25. Asliye Mahkemesi, geçen salı günkü duruşmada, önce davacının yargılamanın iadesi talebinin kabulüne karar verdi. Ardından yargılamaya geçildi.
Başbakan Erdoğan’ın avukatı, “Her ne kadar AİHM müvekkilimin kişisel haklarına saldırı olmadığı yolunda kanaate varmış ise de davacı taraf yazmış olduğu yazı ile müvekkilimin kişisel haklarına saldırmıştır. Mahkemenizin daha önce verdiği kararın onanmasını istiyoruz, AİHM’nin kararını kabul etmiyoruz” dedi. Bu talep kabul görmedi. Mahkeme, dosyayı inceledikten sonra “20.09.2006 tarihinde vermiş olduğu 2006/323 sayılı karar ile verilen hükmün kaldırılmasına, davacının (Erdoğan) açmış olduğu davanın tamamen değiştirilerek reddine” karar verdi.
Ertesi gün bu kez Ankara 18. Asliye Mahkemesi, buna paralel bir karar alarak 16 Aralık 2006 tarihli eski kararını kaldırdı ve Başbakan’ın manevi tazminat davası talebinin reddine karar verdi. Bir başka anlatımla, her iki ulusal mahkeme de AİHM içtihadını uyguladı.
BÜTÜN YOLLAR AİHM’E
BU kararlar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı çok kritik bir yol ayrımına getirmiş bulunuyor. Çünkü Başbakan’ın her iki kararı da Yargıtay’da temyiz etme hakkı bulunuyor. Açmaz şurada: Temyiz etmediği takdirde, Başbakan bu kararları kabullenmiş olacak. Temyiz ederse yine sıkıntılı bir süreç var Başbakan açısından. Öncelikle, Yargıtay’ın AİHM’nin yerleşik içtihadı karşısında nasıl bir karar alacağı sorusu gündeme gelecek. Yargıtay Erdoğan’ın lehine bir karar verirse, Tuşalp’in bu kez Anayasa Mahkemesi’ne ve burada da olumsuz sonuçlandığı takdirde yeniden AİHM’ye gitme seçeneği var.
Bu durumda AİHM muhtemeldir ki, yeniden içtihadını hatırlatacak ve böylelikle sil baştan yapılarak Tuşalp kararına dönülmüş olacak. Her halükârda Erdoğan açısından Strasbourg’daki AİHM adresinde kazanılması güç gözüken bir hukuki süreç söz konusu.
Bu arada, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı, AİHM’nin hükmettiği 5 bin Euro tutarındaki tazminatın karşılığı olarak Erbil Tuşalp’in Ziraat Bankası’ndaki hesabına 11 Ağustos 2012 tarihinde 11 bin 60 lira 50 kuruş ödedi.
Birgün’ün avukatları da Tuşalp’in yazıları nedeniyle gazetenin bundan
5 yıl kadar önce Başbakan Erdoğan’a tazminat olarak ödediği 10 bin lirayı kendisinden geri almak için dava açmaya hazırlanıyor.

(Hürriyet)

Sedat ERGİN | Tüm Yazıları
Hits: 1575