Bizler Bulgaristan’daki Plevne Ovası’nı, Rus ordusunun 19 Temmuz 1877’de başlattığı kuşatmaya beş ay direndikten sonra, 10 Aralık’ta 40 bin askeriyle birlikte teslim olan Gazi Osman Paşa’nın kahramanlığından tanırız. Şimdiki öğrencilere Plevne muharebesini nasıl anlatıyorlar, doğrusu bilmiyorum. Ama bize öğretildiği biçimiyle benim çocuk kafamın bile asla basmadığı bir tarihti bu...
Bir yandan bağıra çağıra, “Tuna Nehri akmam/ diyor, Etrafımı yıkmam/ diyor” diye başlayıp “Kılıcımı vurdum taşa,/ Taş yarıldı baştan başa,/ Şanı büyük Osman Paşa,/ Askerinle binler yaşa!” diye süren marşını söylemekten doğrusu büyük zevk alırdım. Öte yandan, 40 bin askeriyle teslim olan bir komutanın nasıl olup da zafer kazanmış gibi karşılandığına, hatta adına zafer türküsü gibi marş yazıldığına hiç mi hiç anlam veremezdim!
Üstelik, marşın “Olur mu böyle olur mu?/ Evlat babayı vurur mu?/ Sizi millet hayınları,/ Bu dünya size kalır mı?” dizeleri, Osman Paşa’nın hangi yolda gazi olduğuna ilişkin kuşkularımı doğrular nitelikteydi.
***
Bu dizeler 1960’ta değiştirilip ilk kez Demokrat Parti’ye karşı, ondan sonra da tüm sokak gösterilerinde “Olur mu böyle olur mu? Kardeş Kardeşi vurur mu? Kahrolası diktatörler! Bu dünya size kalır mı” biçiminde söylenmeye başlayınca... En azından benim kime yenik, hangi yolda gazi olduğunu zaten anlayamadığım Osman Paşa’nın nasıl muzaffer bir komutan olabileceğine ilişkin sorunsalı çözemeyen çocuk kafamda, her şey yerli yerine oturdu: Demek Plevne’de kardeş kardeşi, yani bacağından yaralanan Osman Paşa’yı askerleri vurmuştu! Ya da galiba.
Meğer Plevne Ovası, salt Osmanlı için değil, başkaları için de uğursuz bir yermiş, ey okur! Geçen ay, Fransız ordusu da yenilgiyi tattı, bu sert topraklarda!
Hani Gazi Osman Paşa’nın bir Osmanlı askeri beş Rus askerine karşı dövüştüğü için yenilmişti ya Plevne Ovası’nda; Plevne’ye bağlı Koilovtski kırsalında beş Fransız askeri casusu, sadece birisi silahlı üç köylüye yenildi! Tamam, işgalci ordu zaten beş kişilikti. Ama özel kuvvetlerdi ve onları geri püskürten muzaffer üçlü, bildiğiniz Bulgar köylüsü…
***
Ben de yeni öğrendim, dost ülkeler arasında sessiz bir anlaşma varmış; birinin casusları, ötekinin topraklarına sızar, operasyon antrenmanları yaparlarmış!
Fransa ordusunun sınır dışı güvenlikten sorumlu casusluk birimi DGSE, 15 Ekim 2012’yi 16’sına bağlayan gece, böyle bir antrenman için beş kişilik bir timi paraşütle Plevne semalarına bırakmış. Ne var ki rüzgâr, Fransız komandoları inmeleri gereken yerden 40 kilometre kadar öteye sürüklemiş: Koilovtski köyünün kırsalına.
İşe bakın ki Koilovtski köylüleri de komşu köylülerin yoncalarını çalmasına karşı devriye gezerlermiş yonca tarlalarında. Üç köylüden biri de ülkenin Sovyet geçmişine ait, 1950’lerden kalma bir Makarov’la silahlıymış. Tarlaların ortasında casus komandolarla burun buruna gelmişler. Fransızların garip bir “lehçe” konuşmasından işkillenen Bulgar köylüler, yonca hırsızı sandıkları yabancıları önce bir güzel pataklamışlar. Başlangıçta spor turizmi yaptıklarını iddia eden Fransız komandolar kaçmaya kalkışınca, Makarov’u olan coşup basmış kurşunu. Sonuç: 2 Fransız komando kaçmayı başarmış, birinin burnu kırılmış, öteki ikisi de bacaklarından vurularak yaralı.
***
Bulgar köylüler tarafından pataklanan Fransız casus komandolar, 20 Ekim’de özel uçakla geri getirildikleri Fransa’da hastaneye yatırıldı. Ölüm tehlikeleri yok. Gazilikleri garanti.
Olay gerek Fransız, gerekse Bulgar yetkililer tarafından önce gizlendi. Ancak geçen hafta savunma dergisi Infosdefense tarafından ayrıntılarıyla yayımlanınca, Fransa Savunma Bakanlığı da özel kuvvetlerin Plevne Ovası’ndaki feci yenilgisini yarım ağız doğrulamak durumunda kaldı.
Fransız kamuoyu, gülmekle ağlamak arasında kararsız...
Belki onlar da “Makarov’un namlusu da baldırım duman duman, Plevne güzel, ama köylüleri pek yaman” diye türkü yakarlar, kim bilir?
‘G’ NOKTASI
“Ülkemize Fransız kaldık, Mine Hanım. Fransızca öğretmenlerini MEB öğretmen kabul etmiyor. İkinci yabancı dil olarak öğrencilere sistematik biçimde Almanca ve Arapça empoze ediliyor. Bize sıra gelene kadar Kürtçe seçmeli ders oldu. Geçen ağustos atamasında onlarca Anadolu lisesi Fransızca öğretmen açığı bildirmesine rağmen bir kişilik kadro verildi bizlere. İçinde bulunduğumuz durum içler acısıdır. 20 yıldır yok sayılan Fransızca öğretmenleri, kendimizi ve devletimizi küçük düşürecek eylemler içinde olmadığımız için mi görmezden geliniyor acaba?”
ÜMİT SIRMA
Fransızca Öğretmeni
“Kin duygusu, hayal gücünün yenilgisinden ibarettir.”
GRAHAM GREEN
(Cumhuriyet)