KORKUYU YENMEK

~ 11.03.2011, Aydın CINGI ~

Başbakan, tutuklu gazetecilerin mesleksel faaliyetlerinden ötürü tutuklu olmadıklarını iddia ediyor. Ona göre, tutuklu gazeteciler, birtakım “yıkıcı” etkinliklerde bulundukları için tutuklanmışlar. Başbakan’ın “Onları, bana ve partime etkili muhalefet yaptıkları için tutuklattım” demesi mi beklenir? O ve diğer üst düzey AKP’liler yargı üzerinde hiçbir etkileri olmadığını da öne sürüyorlar; tıpkı Türkiye’de basının ABD’de olduğundan daha özgür olduğunu iddia ettikleri gibi…

AKP’liler hep haklıdır; hep mağdurdur. Ayrıca onlar, gerçekten mağdur olmuş olanların elinden mağduriyet imgelerini bile kapacak ölçüde de beceriklidirler. 12 Eylül’den yararlanıp sonra da 12 Eylül mağduru pozunu takınan onlardır. Şimdi gazetecileri hücrelere tıkıp “özgürlükten yoksun kalmanın ne olduğunu biz biliriz” diye bağıranlar da yine onlardır. Gerçekten de iktidar sözcülerinin, suret-i Hak’tan görünerek açıklayamayacakları haksızlık ve hukuksuzlukları yoktur.

Bakıyorum da, gazete ve televizyonlarda uzun uzadıya basın özgürlüğü konusu tartışılıyor. Muhalif yazarların tümünün Silivri’ye gönderilmemiş ve bazı yazarlara henüz dokunulmamış olması, içeri tıkılanlar hakkında “demek ki bir şey yapmışlar da ondan tutuklanmışlar” hükmüne varılmasına yol açarak iktidara bir tür göstermelik demokrasi meşruiyeti sağlıyor. Bu konuda merak buyrulmamalıdır; çünkü her bir muhalifin susturulacağı günler de yakındır. Açık ve kısa konuşalım. Tutuklanan basın mensuplarının büyük çoğunluğu, muhalif oldukları ve “tarikat”a dokundukları için etkisizleştirilmiş ve cezalandırılmışlardır.

Eski yıllarda master çalışmamı yöneten profesörüm, toy bir öğrenci olarak gösterdiğim gereksiz bilimsel titizlik karşısında bana, “tüm hipotezleri tek tek kanıtlamak için vakit kaybetme; örneğin sokaktaki su birikintisinin mikroplu olabileceği varsayımını kabul etmek için analiz yapıp sonuç açıklaman gerekmez” demişti. Bizim de bu aşamada bazı konuları derinlemesine tartışmamız artık anlamsızdır. Olan biten, sağlıklı bir zihin yapısına sahip her insan için belirgindir. Bu nedenle, yürütülen soruşturma ve yapılan yargılamaların evrensel hukuk kurallarına ve adil yargılanma ilkesine uygun yürütülmesi konusunda uzun uzadıya tartışmaya gerek yoktur.

Cumhuriyet’in bazı kilit kurumları, toplu ağlama seansları düzenleyen bir tarikatın mensuplarınca teslim alınmıştır. Bu gidişe “dur” demeye kalkanın, bir başka deyişle tarikata dokunanın yanacağı ve iktidara diklenenin yaşamının karartılacağı yolunda bir kanı toplumda yer etmeye başlamıştır. Artık yapılacak şey “korkuyu yenmek” olmalıdır. Bu yapılmadığı takdirde toplum sindikçe sindirilecek, korku toplumun gözeneklerine işleyecektir. Yanılacaksa dokunarak, dik durarak yanmalıdır. Bu çerçevede de işe, hukuka ve yasalara aykırı davranan savcılar hakkında “Ergenekon adı verilen örgütün gerçek suçlularının ortaya çıkmasını engelleme amacıyla, bu kapsamda suçsuz ve ilgisiz kişileri gözaltına alarak davayı kasten sulandırdıkları” gerekçesiyle toplu suç duyurusunda bulunmakla başlayabiliriz.    
 

Aydın CINGI | Tüm Yazıları
Hits: 2086