Peri Tozu, Altın Portakal

~ 17.10.2012, Mine KIRIKKANAT ~

Antalya, doğanın birbirinden alımlı güzelliklerle donattığı, coğrafyası ve insan eliyle yaratılan uygarlıkların alabildiğine şımarttığı tarihiyle, gerçekten eşsiz zenginlikleri barındırıyor. Ülkemizin uluslararası düzeyde en köklü sinema şenliği, Altın Portakal Film Festivali de Antalyaya çok yakışıyor!

49. Altın Portakal festivalinde Ulusal Jüri üyesi olmaktan hem gurur duydum hem de müthiş keyif aldım. Her biri tutku ve emek ürünü 10 yapıtın yarıştığı ulusal kategoride, elbette kazanan da olacaktı, kaybeden de... Dolayısıyla jüri kararları, kimini sevindirirken kimini üzecekti ve sonuçların tartışılması kaçınılmazdı.

***

Hülya Avşarın başkanlığında Ayşegül Aldinç, Barış Pirhasan, Erdil Yaşaroğlu, Prof. Dr. Gülseren Güçhan, Levent Kazak, Pelinsu Pir, Barbara Boyle, Selçuk Yöntem, Sümer Tilmaç, Tunca Arslan, Uğur İçbak ve bendenizden oluşan Ulusal Jüri, alacağımız kararları herkesin onaylamayacağının bilincindeydik. En az hatalı, en haklı sonuçlara ulaşmaya çalıştık. Kendi aramızda bile kimi ödüllerin başkalarına gitmesini daha adil bulanlar oldu; ama sonuçları oy çoğunluğu belirledi ve demokratik bir olgunluk içinde kabul ettik hepimiz.

49. Altın Portakal ödüllerinin bence en önemli kazanımı, seyircinin tercihiyle buluşması. Filmlerin tümü gösterime girdiğinde, Ulusal Jürinin belki de ilk kez seyirciyle aynı kararlara vardığı, Güzelliğin On Paretmezin en iyi film olduğu ve Zerrenin de hemen ardından geldiği kanıtlanacak!

Antalya, sinemasever, kültür ve kitap meraklısı halkıyla gerçekten özel bir kent. Altın Portakalda yarışan filmleri gerçek sinemaseverlerle birlikte izlemek çok keyifliydi.

***

Festival sırasında, CHPli belediyelerin son özgürlük alanlarımızolarak önemini anladım. Eğer Antalya belediyesi CHPli olmasaydı, Silivri tutuklusu Soner Yalçının bittiğini göremediği Madımak belgeseli, Menekşeden Öncefilmi yarışma dışı gösterilemezdi. Eğer Antalya CHPli olmasaydı, bu belgesele oybirliğiyle verdiğimiz Toplumsal Vicdan Onur Ödülü’nü asla veremezdik!

CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun Altın Portakalın kapanış galasına sevimli eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile birlikte gelmesi, Antalyanın dünyaca ünlü bir tıp merkezi olmasında büyük emeği geçen, değer bilen herkesin sevip saydığı Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydına destek vermesi içimde umut çiçekleri açtırdı. Gerek Kılıçdaroğlu, gerekse Akaydının sinema şölenine gösterdikleri saygı, sahneyi siyasal nutuk atmak için kullanmamaları, herkesin takdirini kazandı.

Kusursuz bir organizasyona daha imza atan Altın Portakal festivalinden mutlu ve yorgun dönüşümde, hayıflandığım iki şey var: Konuk edildiğimiz olağanüstü güzellikteki Hillside Su oteline girip çıkarken gözüme çarpan ve mimarisini çok ama çok beğendiğim, dünyanın 5. büyük Akvaryumunu gezememiş olmak!

‘G’ NOKTASI

Kültür ve Turizm Bakanlığının, Güzelliğin On Paretmezfilminin Avusturya yapımı olduğunu söyleyerek ulusal dalda yarışamayacağını ima eden kültürsüz Sinema Genel Müdürü Cem Erkulu alenen kınıyorum!

Çifte yurttaşlık, Türkiyenin, göçmenlerini 1990lı yıllardan beri özendirdiği, İçişleri Bakanlığı tarafından onaylanması koşuluyla dışarda yaşayan yurttaşlarına resmen tanıdığı bir haktır. Bizzat Başbakan Erdoğan, yurtdışındaki Türklere çifte yurttaşlık almalarını önermektedir.

Küresel bir dünyada yaşıyoruz. Türkler tarafından, Türkçe olarak ve Türkiyenin temel sorununa ilişkin bir filmin, Avusturya tarafından da benimsenmiş olması, bu zatın küçük olsun benim olsun zihniyetine en iyi cevaptır. Tersi bir yaklaşım eğer düpedüz ırkçılık değilse, sinemanın uluslar üstü evrensel değerlerine hakaret sayılmalıdır.

 

Şampiyonun yüreği,

bilginin beyni kadar değerlidir.

GERARD DEPARDIEU

(Cumhuriyet)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2145