Bir bu eksikti: 'Çocuk tecavüzcüsü'ne 'şehit'lik!

~ 16.10.2012, Nihat BEHRAM ~

Yazıya, ‘Anımsayacağınız gibi’ diye başlayacaktım, ama her gün o denli akıl, mantık, hukuk dışı durumlar yaşanıyor ki, bırakın birkaç yıl önceyi, insanlar dünü anımsayamaz oldu! Siz buna bir de, temel görevlerinden biri toplumu haberdar etmek ve uyarmak olan medyanın esas itibariyle unutturma, uyutma ve yalanla avutma aygıtı olarak çalıştığını ekleyin.


Olay 2008 yılında Okmeydanı’nda yaşandı. Bu semtte çocuk tecavüzleri olmaktaydı. Sonra, gazetelerde, “çocuk tecavüzcüsünün mahalleli gençler tarafından yakalanıp dövüldüğü” haberleri çıktı. Selahattin Cirit adlı tecavüzcünün  telefonunda tecavüz ettiği çocukların görüntüleri de bulundu. Bu şahıs ağır yaralı olarak polislerce hastaneye kaldırıldı. Dosyadaki bilgilere göre, polis, hastanede bu şahısın ifadesini aldı. Şahıs, “kendisini döven gençleri tanımadığını ve kimseden şikayetçi olmadığını” söylemiş. S. Cirit ertesi gün hastanede öldü. Olay bundan sonra karmaşıklaşıyor.


Genellikle devrimcilerin etkili olması nedeniyle, polis önlemlerinin yoğun olduğu semtte, olayla ilgili olarak 13 genç gözaltına alınıyor. Bu gençlerden biri (ki psikolojik tedavi görmüş bir genç) polisin hazırladığı fezlekeyi imzalıyor. O andan itibaren olay, politik bir boyut kazanıyor. Dosya Terörle Mücadele’ye geçiyor. Gözaltına alınan gençlerin DHKP-C militanları oldukları, olayın örgütlü yapıldığı söyleniyor. Sorgulama bu yönde, yani, “Silahlı örgütün kasten adam öldürme ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” eylemi!


Bu davadan 9’u tutuklu 13 sanık dört yıldır yargılanıyor. Yargılama sürecinde, avukatlarca, bir kısım sanığın, olay gününde başka mekanlarda oldukları kamera kayıtlarıyla kanıtlanıyor. Gizli tanık ifadelerini çökerten bir çok kanıt dosyaya ekleniyor. Sonuç mu: 30.05.2012 de, polis fezlekesini temel alan savcılık mütalaası, “Kasten adam öldürmek ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ten “10 sanık hakkında ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet, 3 sanık hakkında da öldürme suçu nedeniyle müebbet”! Bu gençlerin 4 yıldır cezaevlerinde yaşadıkları zulüm, hayatlarının darmadağın oluşu ayrı dram. Sanıklardan Rıza Çıtakbaş’ın eşi Suzan Çıtakbaş, “İki aylık evli iken, çeyizimi taşıdığımız gün, eşim tutuklandı, 4 yıldır tutuklu ve çift müebbet isteniyor!” diyor. 4 yıldır süren mahkemede karar aşamasına gelindi. Dava, 18 Ekim Perşembe günü Çağlayan Adliyesi’nde saat 13.00 te görülecek.


Cebinden ‘Kuran kursuna bağış makbuzu ya da Saidi Nursi’nin resmi çıkana bir şey yok, ama  cebinden Grup Yorum konser bileti ya da Deniz’in, Mahir’in resmi çıktı diye “silahlı örgüt üyeliği”nden yatanlarla dolu cezaevleri.  Merak ediyorum: bu olay, devrimci gençlerin yoğunlaştığı Okmeydanı’nda değil de Fatih’te yaşansaydı, yargılama ne yönde olurdu? İnsanlara haksız  ceza verildiğinde, bunda payı olan kişi ve kurumların topluma karşı sorumlulukları ne? Polis raporları mı her şeyi belirliyor? Vicdan, insaf, mantık, kanaat bu kadar mı değersiz?


Yazının başlığına bakıp “Peki, şu şehitlik işi ne?” diye, siz de merak ediyorsunuzdur: geçen yasama döneminde, yapılan yasal düzenlemeyle, “sivil şehitlik” statüsü kabul edildi. “Terör mağduru siviller de şehit” sayılacak. Bakalım bu mahkemenin kararı, “Anayasal düzeni zorla değiştirmekten” yargılanan gençleri mi suçsuz bulacak, söz konusu “çocuk tecavüzcüsü” ne “Anayasal düzeni temsil” ve “şehitlik” yolunu mu açacak?
_____________________________________
Emile Zola:
“Bir kişiye karşı yapılmış haksızlık, tüm insanlığa karşı yapılmış demektir.”

(Yurt Gazetesi)

Nihat BEHRAM | Tüm Yazıları
Hits: 2160