Ekonomi maçının ortasında zam yapıp kural değiştirmek

~ 11.10.2012, Bülent SOYLAN ~

Resmi Gazetenin 9 Ekim 2012 günlü mükerrer sayısında yayınlanan “Orta Vadeli Program”a bakan gazeteciler 2012’de 2 milyar açık veren KİT’lerin 2013’de 200 milyon, 2014’de ise 2,1 milyar fazla vereceğini okuyup telaşa kapılmışlar.
Haber başlıkları aşağı yukarı şöyle:
“Eyvah, önümüzde yeni zamlar mı var?”
Ne diyelim?
Buna herkes kendine göre bir cevap verir ya, biz burada kendi hesabımıza söyleyebileceklerimizi söyleyelim.

1.Bütçeler, hükümetlerin önce önlerindeki dönemde ne yapacaklarını düşünüp, kararlaştırıp; sonra da bunun “nereden gelen parayla” “ kaça” mal edebileceklerini ilan ettikleri metinlerdir.
Şimdi ve her yıl konuşulup Resmi Gazetelerde yayınlanan “Bütçe”nin en basit anlatımı budur.

Hükümetin bu bütçeyi yayınlamasından muradı da, “Ey vatandaş, ey sanayici, ey emekli, ey işçi, ey bütün vatandaşlar… bak önümüzdeki dönemde bu devletin sizden yani ekonomiden alacağı ile millete vereceği şeyler kuruşu kuruşuna budur, bunun dışında para istemeyeceğim” demektir.

Bütçe ilan edildikten sonra hükümetlerin “şu yetmedi, buna biraz daha para gerekli” deyip ikide bir zam yapması yani ekonomiden ve bu ekonominin içindeki vatandaşından “ilave para” istemesi en başta bütçecilik denen temel uygulamaya zaaf getirir, yani “böyle bütçecilik mi olur” dedirtir.
Bu durum, o yıl için iyi kötü kendi gelir-gider hesabını yapan işçiden sanayiciye kadar herkesin bütçesinin “devlet eliyle bozulması”na yol açar.
Özlü bir biçimde söylemek gerekirse; “Serbest ekonomi maçının ortasında, oyunun kuralların devlet eliyle değiştirilmesi” anlamına gelir.
2.Gelelim KİT meselesine.
KİT denen şey, adı üzerinde “Kamu”nun iktisadi teşebbüsü değil midir?
Bu iktisadi teşebbüsün neden “Kamunun” olduğu, neden falan tüccarın, sanayicinin teşebbüsü olmadığı düşünülürse, devletçe yapılan bu işin “ticaret” değil “hizmet”; alıcısının da “müşteri” değil “halk” olduğu ortaya çıkar.

Şimdi düşünelim bakalım:
Hükümetin halka hizmet etsin diye çalıştırdığı işletmeler kar ederse ne sonuç doğar, zarar ederse ne olur?
Söyleyelim:
Zararına çalışıyorsa –kötü işletmecilikten doğan zararı bir yana bırakalım- halka maliyetinin altında hizmet veriyor, bir yerlerden toplayıp halka dağıtıyor, sübvansiyon yapıyor demektir; kar ediyorsa da; halka hizmet için kurulduğu halde halktan fazladan para toplayıp birilerine aktarıyor...

Bunu daha da somutlaştırmak için isterseniz şöyle düşünelim:
Devlet halkın evinde yaktığı ampulden para kazanmayı düşünür mü?
-Düşünmez, elektrik bir ihtiyaçtır.
-Peki devlet kilovat saati 10 kuruşa mal ettiği elektriği halka 15 kuruşa satarsa, bu durum açıkça ondan bu vesileyle fazladan 5 kuruş para toplamak değil midir?
-Evet.
-Peki, “Bütçemiz açık verdi yani kazananlardan yeteri kadar vergi toplayamadık, ya da masrafımız arttı; elektriğe kilovat başına 3 kuruş daha zam (=ekleme) yaptık” derse bunun adı nedir?
-Ödemesi gerekenin ödemediğini es geçip o parayı halktan toplamak tabii ki.

-Hah, işte bu olay tam anlamıyla ekonomide mevcut “gelir paylaşımı”nı devlet eliyle değiştirmek demektir; yani falanın kazancından alınacak parayı KİT ürünlerine zam yapıp filan vatandaşın cebinden almak, Ahmet’in boğazından kesip Mehmet’i kollamaktır.
3.Peki bu zamlar bir süre sonra biter mi?
-Kolay kolay bitmez; çünkü isabetli bir bütçe tahmini yapılamadığı gibi; bu ekonomide gelirler de giderler de şimdilerde oldukça “hareket halinde”dir.
-Nasıl yani?
-Şunu düşün, o ya da bu sebepten… bizim şöyle 15 gün içinde herhangi bir komşu ülke ile savaşa tutuşmamız ya da böyle bir durumla burun buruna gelmemiz; filan ülkeye birkaç milyar dolar kredi açmamız, bilmem nereden kaçanlara kamplar kurmamız gibi bir durum söz konusu olabilir mi?
-Bilemeyiz, bu biraz da komşulara ve bizim komşuluk anlayışımıza bağlı.
-İşte bundan dolayı ülke ekonomisinin kazancı da harcamaları da buna bağlı olarak belirsizlik taşımaz mı?
-Evet, taşır.
-İşte bundan dolayı bizim ekonomimizin iç piyasadaki fiyatları da, ihracatı da buna bağlı. İhracat buna bağlı olunca tabii ki satışı düşen malın üretimi ve bu üretimde çalışacak adamların istihdamı da buna bağlı olarak “belirsizlik” içinde oluyor.

Belirsizlik varsa da, devlet bütçesine kaç para gireceği, bu işler için kaç para harcanacağı; dolayısıyla da bizim elektriğe, gaza, suya ya da benzine mazota ne kadar zam yapılıp bu paraların kimlerden çıkacağı işi aynı belirsizlikleri taşıyor.

Şimdi, “2013’te zamlar devam eder mi” dendiğinde şaşıracak bir şey var mı?
Bunun cevabı ortada değil mi?
-Ortada tabii… ortada olmaz mı? hem de fazlasıyla…
 

Bülent SOYLAN | Tüm Yazıları
Hits: 1990