İslamcılardan liberal elitistlere nanik!

~ 31.01.2011, Kemal OKUYAN ~

Zerre kadar haz etmedikleri, uzak durdukları, dost meclislerinde alaya aldıkları bir toplumu ve o toplumun kenarından dahi geçmedikleri ideolojik-kültürel tercihlerini ve de o tercihlerin gizliden gizliye aşağıladıkları siyaset katındaki temsilcilerini sineye çeken, allayıp pullayan, sağa sola pazarlayan liberaller bunu saf oldukları için değil kendi bencil çıkarları için yaptılar. Daha açık konuşacak olursak, liberal-dinci ittifakında dincilerin hareket noktası direnç düşürmek ve pragmatizmse, liberallerin hesabı kendilerine alan açmaktı.

Hiç kuşku yok, piyasa tanrısına inandıkları için kapitalizmin gereksinimlerine yanıt verirler, çoğunlukla satılmış oldukları için emperyalist ülkelerin fırlattığı işaret fişeğiyle hareketlenirler ama kendi dertlerine de düşmüşlerdir, otorite, prestij ve para peşindedirler.

AKP’nin toplumun “modern” kesimlerine tercüme edilmesi, ısındırılması işleminde görev üstlenirken, bu partiyi ve genel olarak Türkiye gericiliğini küçümseyip hafife aldılar. Bugün birçok İslamcı’nın vurguladığı gibi, liberallerin toplumsal tabanı yoktu, onlar el şeyiyle gerdeğe girmek durumundaydılar, kendilerine duyulan gereksinimi abarttılar, şimdilerdeyse dövünüyorlar.

Sanıyorlardı ki, “kemalist elit” diye adlandırdıkları yönetici sınıfın devletten dışladığı gerici toplumsal doku onların elitizmine uzun süre katlanacak, bu doku üzerinde yükselen gerici siyasetçiler köşe başlarını tutarken liberal yol arkadaşları akil kanaat önderleri olarak el üzerinde tutulacak.

Dört nedenle işler sarpa sardı… Birincisi liberallerin kitle desteği çok zayıftı. Siyaset ise örgütlü güçlerle yapılmaktaydı. Ufuk Uras olursunuz, başkalarının oyuyla seçilirsiniz, bu bir tutar iki tutar… Köşe yazarı olursunuz örgütlü güç açığınızı polis desteği kapatır, bir sıçrar, iki sıçrarsınız… Ancak sınırı var.

İkincisi gericilik, kendi düşünce insanlarını pekala yetiştirdi, ihtiyaç fazlası bile çıktı ortaya. Liberaller istedikleri kadar kendilerini “rafine kültür”ün temsilcisi saysınlar, İslamcı “aydın”lar aşağı yukarı benzer bir standarda ulaşıverdi ve aileden gelmenin faydalarını gördüler kaçınılmaz biçimde.

Üçüncüsü, Türkiye gericiliğinin freni olmadığından sürekli olarak makulü, ılımlıyı oynayan, Erdoğan’ın densizliklerine mazeret arayan liberaller hababam boşa çıkmaya başladılar, hareket alanları kısıtlandı, zaten yalnızca yalan üretiyorlardı, bunu da becerememez oldular.

Dördüncüsü, kimseyi memnun edemediler. Yalnızca komünistler değil, gericiliği şirin göstermeye çalıştıkları kaygılı kesimlerin her bölmesi onlardan nefret eder oldu. Kibirleri, çok bilmişlikleri, sürekli “başkalarında olmayan aklı” satmaya heveslenmeleri, gerici tabanda da tepki çekiyordu zaten…

Gördüldüğü üzere liberal elitistler bir kez daha zor durumda.

İslamcılar diyor ki, “bizim sizin aklınıza ihtiyacımız yok”! Haksız sayılmazlar. Bir de üstüne ekliyorlar: “Asıl siz bize muhtaçsınız, çünkü bildiğiniz gibi, başarısız olursak ilk önce sizi lime lime ederler”…

Bilemem… İnsanların öfkelerinin boyutunu ölçecek durumum yok. Lakin, pek böbürlendikleri, “sivil toplum uyanıyor” diye allayıp pulladıkları, demokratikleşmenin itici gücü olarak selam durdukları gerici cüret karşısında “ben zaten liberal değil sosyalistim, sosyal demokratım” demeye başlamalarının traji-komik bir manzara oluşturduğunu söylemek durumundayım.

Cahil ve yeteneği kıt bir ideolojik-siyasal çizginin aklı olacak, bunu “halkçılık”, “toplumculuk” diye yutturacak, bizi de “demokrasi düşmanlığı” ile suçlayacaklardı.

Ayakların başı, aklı olmak her zaman hayalleri değil miydi?

Bugün kendini İslamcıların CEO’su rolüne layık gören Murat Belge, 1970′lerde Türkiye solu yükselirken, ülkenin en yaygın devrimci hareketi Devrimci Yol’un “aklı” olmak için yanıp tutuşmuyor muydu?

Artık daha azına razı olacak, daha fazlasını verecekler. Liberallerin İslamcılarla ittifaklarını sürdürmelerinin başka yolu yok.

Peki halk ne olacak?

Liberaller kemalistlere “elitist” diyordu, şimdi biz liberallere “elitist” demeye başladık. Öte yandan halkın çoğunluğunun ideolojik-siyasal tercihlerini kabul etmeyip, bu tercihlerin halkın çıkarlarına karşı olduğunu açıkça ilan ediyoruz.

Bu ne yaman çelişki ya da bu çelişki nasıl çözülüyor?

Bunun da cevabı var elbette…

(SolHaber 31.01.2011)

Kemal OKUYAN | Tüm Yazıları
Hits: 1767