Önce adalet ve hakkaniyet

~ 06.10.2012, Kadir CANGIZBAY ~
Suriye’yle zaten savaş halindeydik; Akçakale’ye de top mermileri epeydir düşüyordu; ama, beklediler ki can kaybı olsun da millet Esad’a karşı hırslansın ve hükümet, Suriye politikası konusunda bir türlü arkasına alamadığı halk desteğini sağlayabilsin: Oyun tam tutmadı; ama, olsun; ayrıca beş Ayşe’nin ne önemi var.
 
Apayrı bir konu ama, İstanbul’da da köprüleri kapatıp insanlara kan kusturdular; sonra da Topbaş çıktı “üçüncü köprüye karşı çıkanlar şimdi nerede?” dedi: Önce insanlara en büyük kötülükleri bilerek isteyerek yaşatıyorlar ki, sonunda çaresiz kalıp kendi isteklerine râm olsunlar, kendilerine biad etsinler.
 
Köpek terbiyecilerinin  köpek sahiplerine tavsiye ettikleri de tam tamına bu. Diyelim ki, hayvan susamış, su kabına yöneliyor; sakın izin vermeyin, gerekirse döverek bir köşeye sinmesini sağlayın; hayvancağız susuz, çaresizliğin ve ızdırabın doruğundayken, işte tam tamına o anda, su kabını siz götürüp önüne koyun: İradesi tümüyle size teslim, şimdi artık o sizin köpeğinizdir. Ya da, parasız eğitim istedi diye öğrencileri yıllarca içeride tutun, ağır cezalara çarptırtıp gençliklerini ve geleceklerini göz göre göre göstere göstere ellerinden çalın, sonra da kendiniz çıkıp “üniversite harçlarını kaldırdım” deyin.
 
İnsanları aşağılamak, çaresiz bırakmak, burunlarını sürtüp haysiyetlerini kırmak: Balyoz davası hükümlülerini kocalık ve babalık haklarından men etmek, doğrudan hukukî sonuçları bir yana, esas buna yönelik. Başbakan ise, işin bu aslî boyutunu tümüyle görmezden gelerek, evli mahkûmlara yirmi dört saatlik  ‘Aile Görüşü’ projesini gündeme getiriyor. Bu, aynı zamanda hükümetin ‘aileci’ politikaları doğrultusunda da yer alan bir düzenleme: Evli olmayanlara, bu hak yok.
 
İyi niyetli, insanca, özgürlükçü bir adım kisvesi altında, kendi paradigmasını  –kafasındaki modeli-  insanlara empoze etmek; daha doğrusu birkaç horoz şekeri aracılığıyla insanları iktidarın öngördüğü paradigma çerçevesine çekerek, dolaylı yoldan biad ettirtmek. Habur’u hâlâ hükümetin barış yolunda iyi niyetli bir girişimi olarak görenler, olaya bir de bu açıdan baksınlar: AKP, dağdan inenlere kucak açıyor; ama, kendilerinin örnekliğinde, bütün Kürtleri siyasal özne olmaktan ebediyen vaz geçmiş birer rezervasyon kızılderilisine dönüştürme projesine hizmet etmeleri koşuluyla.
 
Her proje, tanımı gereği, kendisini tasarlayıp geliştiren ve uygulayan ile, üzerinde uygulandığı unsur arasında mutlaka ve mutlaka bir özne-nesne kesikliliğini, dolayısıyla bir ast-üst ilişkisini ve/veya bir manipüle etme-edilme olgusunu öngörür:  ‘Millî birlik ve kardeşlik projesi’nden bahsedenlere söylenecek tek şey, projeyle kurulabilecek en son şeyin kardeşlik olduğudur; zira, kardeşliğin ön koşulu eşitliktir. Ayrıca barış içinde bir arada yaşamak için de illa ki kardeş olmaya hiç mi hiç gerek yok; dahası, ‘kardeşlik’, insanları bir birine düşman edip yedirtmeye yönelik manipülasyon ve provokasyonların da en vaz geçilmez aracı; zira, insanların tümünü kardeş olanlarla olmayanlar temelinde peşinen ikiye ayırıp böler.
 
Bugün Türkiye’de çok kan akmaktadır ve kim ne şekilde adlandırırsa adlandırsın, hangi mesele temelinde aktığı bellidir: Kürt, PKK, Terör vb… Kan, acı ve göz yaşı ne kadar somutsa, çözüme ulaşmak, en azından bu yönde bir adım atmak da, yine en somuttan işe başlamakla mümkündür. Müzakerecilerdi, mücadelecilerdi, şahinlerdi güvercinlerdi, Meclisti, Oslo’ydu, İmralı’ydı Kandil’di, İRA modeliydi ya da Bask modeliydi veya yeni anayasaydı demeden, hiç kimsenin pazarlık konusu yapamayacağı yamuklukları ortadan kaldırmaya girişmek: Uygulama düzeyinde, ‘İmralı Tecridi’ ve seçilmişlerin tutukluluğu; yasama bağlamında da, seçim barajını tümüyle ortadan kaldırıp, her vatandaşa eşit seçme-seçilme hakkı sağlayan ‘Millî Bakiye’ sistemini ve onun tamamlayıcısı olarak da ‘Türkiye Milletvekilliği’ni getirmek, en azından bu konuların gündeme girmesini sağlamak.
 
Bunların hiç biri kendi başına hiçbir şeyin çözümü değildir; ancak, adalet ve hakkaniyeti es geçerek de silahların konuşmasına son vermek hiç mümkün değildir.
 
(Birgün)
Kadir CANGIZBAY | Tüm Yazıları
Hits: 1226