Darbe davaları, hukuk ve demokrasi?

~ 21.09.2012, Meryem KORAY ~

Kaç yıldır sürüp giden Ergenekon, Balyoz gibi davaları ve bunların medyayla toplumsal gündemdeki yerlerini düşündüğümde, -tutuklama süreçlerinin sansasyonu dışında- taşıdıkları önem ile bunlara yönelik ilgi arasında büyük bir orantısızlık gözüme çarpıyor.

Gerçi, Kürt sorunu ve terör gibi toplumun çok yakıcı meselesi gündemden eksik olmazken, başka meselelerin duyulan ilginin yükselmesini beklemek zor; biliyorum.  Son aylarda art arda yaşadığımız saldırılar, ölümler, operasyonlar derken, güneydoğuda terörden çok bir savaş halini düşündürtecek olaylar varken, bunlarla oturup kalkmamız da kaçınılmaz.

Ancak, bu davaların yeterince ilgi görmemesinin başka nedenleri de var. Biraz nefes alınan ve farklı bir şeyleri gündeme getirecek koşulların ortaya çıktığı durumlarda, iktidarın kendi gündemini yaratma, kendi istediği konuların konuşulmasını sağlama konusunda oldukça başarılı bir strateji izlemesi gibi gerçek var mesela. Medya üzerindeki etkisi ise, malum.   Bunun yanı sıra, birleştirilen davalar, bira araya getirilen isimler, binlerce sayfayı bulan iddianameler ve yaratılan yargılama süreci ile, ilgiyi değil, ilgisizliği arttıracak  bir durum yaratıldığı da ortada.

Oysa, bu davalarla ilgili iddiaların gerçekliği veya asılsızlığını bir yana koyarak düşünelim: Bu davalardaki iddiaların yalnız bu kişilere yönelik değil, orduda ve toplumun bir kısmındaki zihniyete ilişkin olduğunu yadsıyabilir miyiz? Nitekim, bu davalara ilişkin yazanların çoğu dava sanıkları kadar darbeci anlayıştan Kemalizm’e, devletçi zihniyetten elitizme, laikçilikten toplumu küçük görmeye kadar birçok şeyi konu ve mahkum etmiyorlar mı?

Öte yandan, davaların uzandığı kişiler hem bu davalarla nasıl buluştukları hem de kişilikleri açsısından çok önemli değil mi? Yani, yalnız ordu mensupları değil; televizyoncu, gazeteci, akademisyen, iş adamı, emniyet mensubu, çete üyeleri gibi hem bu işlerle ilgisi açısından şaşırtıcı hem de bir araya gelmesinin zor olduğunu düşündüğünüz ve toplumca bilinen nice insan bu davalarda sanık durumda. İçlerinden bazıları da son seçimlerde milletvekili seçilmişler.

Kısacası davalar ve iddialar çok ciddi olduğu gibi, toplumla da ilgisi büyük. Hatta, gerek iddialara gerek kapsama bakıldığında, toplumsal anlamda hem bir arınma hem bir değişimin hedeflendiğini düşünmek mümkün. Örneğin, bu davalara bakarak, nihayet ordunun vesayetinden-daha sonra da yargının vesayetinden- kurtularak demokratikleştiğimizi ilan eden epeyce kişiyi tanıyoruz.

Bu koşullarda, davaların medyanın ve toplumun gündeminde odak noktasına kurulmalarını beklemek de normal. Ama öyle olmadığını görüyoruz. Başlangıçtaki büyük şaşkınlıklar yatıştıkça, adalete teslim edilmiş durumda  davalar da, sanıklarda.  Davalar dört, beş yıldır sürüyor; tutuklananlar ve tutukluluk süreleri hukuk açısından ciddi soru işaretleri var; buna karşın, yargılama sürecinden iddiaların gerçekliği ve kimleri neden kapsadığına kadar bir çok konunun medyanın gündeminde yeterince yer aldığı ve konuşulduğu söylenemez.

Yukarıda da söyledim; önemli bir neden yargılama süreciyle ilgili. Özel yetkili mahkemelerin oluşumu ve işleyişi sanıkların hakları açısından ciddi sınırlamalar anlamına gelirken, davaların gözden uzak, basına kapalı, olağanüstü koşullarda yapılmasıyla da ilgi ve bilginin sınırlanması istenmiş. Bunun yanı sıra iddianameler ortaya yayılırken, savunmalar ve delillerin aynı ilgiyi görmediği bir gerçek. Öte yandan, davalar birleştirilip, tutukluluk süreleri uzarken yaratılan karmaşa ve uzayan zaman içinde toplumsal ilginin azalması da hesap edilmiş ki, işe yaradığı belli.

Bugün (dün) balyoz davasından sonuç bekleniyor; sanıklara yöneltilen iddiaları biliyoruz ama deliller ve delillerin yeterince değerlendirilmediği konusunda iddialar var; toplumda da kuşkulu. Oysa davaların siyasi nitelikte olduğu ortada ve bu davalarda sanıkların aldıkları cezadan çok toplumca mahkumiyetlerinin sağlanmasının önemli olduğunu kim yadsıyabilir? Ancak bunun topluma bir getirisi olabilir; ancak bununla bir arınma ve demokratikleşme gerçekleşebilir. Yoksa zihinlere yerleşen, bir tarafın öteki tarafı yere sermesinden öteye gitmez.

Ergenekon davasında da mahkemeden Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan için 16 duruşmaya katılmama kararı çıkmış; Doğu Perinçek ise hiç bir duruşmaya katılamayacak. Şimdi bunu olağan bulmak mümkün mü? Zaten tutukluluk süreleri, ceza daha verilmemişken infaza dönüşmüş durumda; duruşmaların seyrinde hukukun zorlandığını düşündürten çok neden var. Bilgisayardaki bazı dosyalar delil olarak nitelendirilirken, Tübitak raporu bile bilgisayarlara girildiğine ilişkin  rapor vermiş ve mahkemeden bu delilleri değerlendirmesi beklenirken mahkeme duruşmalara katılmasını engelleyici karar verebiliyor. Şimdi, bu hukuk mu diye sormaz mısınız?

Sonuç olarak, kimse bu davalar görülmesin demiyor, kimse darbeci zihniyeti onaylamıyor; kimse gerçeklerin açığa çıkmasına karşı değil.  Ancak tutuklamalar kadar yargılama süreci de vicdanları rahatsız etmekte. Bu davalarda sanıklar mahkum olabilirler; ancak önemli olan toplumu nezdinde mahkumiyetlerinin sağlanması. Bu konuda ise kuşku çok.

(Birgün)

Meryem KORAY | Tüm Yazıları
Hits: 1316