Başimam nefret suçu işlerse?

~ 21.09.2012, Necdet SARAÇ ~

Bu hükümet yalnızca kendine Müslüman.  Ne söylerse söylesin keseri sürekli kendine yontuyor. “Müslümanların Masumiyeti” filmi sonrası dini ağırlıklı söylemleri arttıran Başbakan Erdoğan durumdan vazife çıkartarak hem ulusal hem de uluslararası düzeyde yasal düzenlemeler için harekete geçme talimatı verdi.  Herkese ağzına gelen her şeyi söyle, her türlü hakareti yap, nefret dilini sonuna kadar kullan, sonra da böyle bir hamle yap.

Erdoğan “Türkiye olarak biz başı çekelim. Düşünce ve inanç özgürlüğü; farklı insanların özgürlük sınırına kadardır” demiş.  Başbakan Yarımcısı Bekir Bozdağ da “hiçbir dinin kutsalına saldırı olmaması gerektiğini” belirterek,  Türkiye’de de, Avrupa’da da “ırkçılığın, ayrımcılığın, aşırılığın önüne geçmek için uluslararası topluluğun birlikte hareket etmesi gerektiğini” söylemiş. Ne güzel? Söylediğin her şeyin tersini yap, sonra yakaladığın ilk fırsatta kendi hareket alanını genişletmek için hamle yap. Olacak iş mi?

Bu konuda en küçük bir samimiyet varsa, önce herkesin kendi evinin önünü temizlemesi gerekmiyor mu? Sen, Başimam olarak “İmam Hatip Okulları, milletin okulları eski parlak günlerine geri dönüyor” deyip, İmam Hatip dışındaki okullarda “teröristler, anarşistler” yetiştiği havası vereceksin, toplumu böleceksin,  sonra da nefret suçuna hep beraber karşı çıkalım diyeceksiniz?

İmam böyle yaparsa cemaat ne yapar? Gelin hep beraber bakalım. Zira örnek çok… Yahudiler, Süryaniler, Ermeniler, Kürtler, Aleviler…

*

UÜ, İlahiyat Fakültesi Dergisi, Yrd. Doç. Dr. Süleyman Sayar, Yahudi Karakteri adlı kitabında Yahudileri bakın nasıl tarif etmiş: “Yahudi ketumdur, sır vermez. Kurnaz ve hilekârdır. Dayanıklı ve sabırlıdır. Gürültücü, yaygaracı ve telaşlıdır. Adsız kalmaya, sinsi davranmaya özen gösterir. Çıkarlarına, kazancına ve maddeye düşkündür. Avareliği ve geziciliği sever. Bu yüzden adı ‘Serseri Yahudi’ye çıkmıştır. Belli etmez görünse de, kinci ve intikamcıdır...”   Yorum yapmaya gerek var mı?

*

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Talim ve Terbiye  Kurulu'nun yayınladığı tarih kitabında Ermeniler, Rumlar ve Süryaniler için "hain", "dış güçlerin emrinde" ve "bölücü" olarak gösterildiği bilinmiyor mu? Yine aynı ders kitaplarında "Osman­lı Devleti'nde Süryanilerin Durumu" ya da "Ermenile­rin Kışkırtılması ve Örgütlen­meleri" gibi başlıkların altında Süryanilere, Ermenilere hakaret edilmiyor mu?


*

“Kovun bunları”, “Ermeni’ye bak!”, “Hrant kaşıyor” gibi Hrant Dink’i hedef alan ve sonunda öldürten gazete başlıkları henüz hafızalarda taze değil mi? Hatırlatmakta fayda var Hrant Dink’in katili Ogün Samast ifadesinde “Hrant Dink’i neden öldürdün” sorusuna “gazetelerden Hrant Dink’in vatan haini olduğunu” öğrendiğini söylememiş miydi?


*

BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın oğlunun ölümünden sonra sosyal paylaşım sitelerinde yapılan yorumlar ise Kürtlere karşı toplumsal nefretin boyutlarını yeterince gözler önüne sermiyor mu? “BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın oğlu ölmüş, yakında tüm sülalesinin yok olması dileğiyle...  BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın oğlu ölmüş, güne güzel bir haberle başlamak güzel. BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın başı sağ olsun diyor herkes. Başı sağ olmasın, başı kopsun, soyu kurusun şerefsizin…”

*

Ya Aleviler… Bırakınız sokakta söylenenleri, halen birçok kitapta, romanda Alevilere yönelik ciddi hakaret ve iftira var. Örnek çok… Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ‘Nur Baba’, Reşat Nuri Güntekin’in “Balıkesir Muhasebecisi Tanrı Dağı Ziyafeti”, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın ‘Toraman’, Ömer Seyfettin’in “Harem” romanı gibi…  Ya da, Zaman Gazetesi'nin bulmaca köşesindeki  "Ehli sünnet dışı sapık bir mezhep?" sorusu gibi… Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’nun eğitim ve öğretim açısından uygun bulduğu İngilizce Sözlükte “Ensest” sözcüğünün karşılığının uzunca bir süre “Kızılbaş” olarak kalması ise tam bir felaket değil miydi?


*

Bunlar benim uydurmalarım değil. Sokakta, okulda, gazetelerde, televizyonlarda yazılanlar, konuşulanlar… AKP, bir hamle yapacaksa önce bunları düzeltsin! Bize  kulak vermiyorsa, Nelson Mandela’ya kulak versin: "Hiç kimse derisinin rengi, kültürel arka planı ya da dini inançları yüzünden başkasından nefret ederek doğmaz. İnsanların nefreti öğrenmeleri gerekir ve nefret etmeyi öğrenebiliyorsa, sevgiyi de öğrenebilir, çünkü sevgi insan kalbine diğer hislerden çok daha doğal gelir."

(Yurt Gazetesi)

Necdet SARAÇ | Tüm Yazıları
Hits: 1464