Susmayacaksınız

~ 21.09.2012, Rıfat SERDAROĞLU ~

Mahalleye “serseri” dadansa ve mahalle bekçisini de yanına alsa  ne yapacaksınız?  Susacak mısınız? Susarsanız, gelir paranızı alır,  susmaya devam ederseniz gelir malınızı alır, hâlâ susar ve korkarsanız size  hakaret eder, sizi aşağılar, gelir namusunuzu ister ve alır…

O zaman sorarlar adama; Niçin varsınız, neden yaşıyorsunuz?...

Susmayacaksınız. O asalak adama direneceksiniz.  Dişinizle-tırnağınızla karşı duracaksınız. Gücünüz yetmiyorsa komşularınızı uyarıp beraberce karşı koyup, onu bekçisiyle birlikte def edeceksiniz…

Yukarıdaki olayı biz 12 Eylül darbesi sonrası yaşadık. Demokrasiyi savunanlar olarak direndik, hem darbe yapanları hem de darbe şakşakçılarını,  milleti “yaralamadan”  ülkenin başından def ettik.

Bugün demokrat geçinen ve  Türk Milletine Tarikat-Cemaat Demokrasisini layık gören “basındaki maşalara” rağmen…

TÜSİAD, Türkiye’de toplanan vergilerin çoğunluğunu veren bir kuruluş.

Kurumsallaşmış, vergi kaçırmayan ve yüz binlerce vatandaşımıza iş-ekmek veren, her türlü olumsuz şarta rağmen ülkeye yatırım yapan önemli bir  Türk Sanayici ve İşadamları  kuruluşudur. Bu kuruluşun Başkanı Ümit Boyner, gayet haklı ve doğal olarak;

Vatandaş Uludere’de ne olduğunu anlamak, Afyon’daki patlamanın sorumlularını bilmek ister” diye bir soru sordu. Kendisine, hayatları boyunca yanında “BİR” adam bile çalıştırmamış, devlete  vergi vermemiş, kendi paralarıyla bir SEBİL” bile yaptırmamış kişiler hakarete varan suçlamalar yönelttiler. Bülent Arınç ve Erdoğan öyle şeyler söylediler ki, demokrasiden nasip almadıklarını, hoşgörünün yanından geçmediklerini, siyasi nezaket ile tanışmadıklarını ispat ettiler.

Bülent Arınç ve Erdoğan’ın söyledikleri basında yer aldığı için tekrar etmiyorum.

Ümit Hanım, susmayacaksınız. Bülent Arınç’a verdiğiniz gibi zarif cevaplar da vermeyeceksiniz. Herkese anladığı dilden sesleneceksiniz.

Siz,  TÜSİAD’ın erkek üyelerinin görev almadıkları bir dönemde görev aldınız. Yüreğinizi ortaya koydunuz. Bu yüzden susmayacaksınız…

Ben olsam Bülent Arınç’a;

“Bülent Bey, bizi TÜSİAD’ın 15 yıl evvelki 28 Şubat davranışı sebebiyle suçluyorsunuz. Yargı elinizde, konuşmayın  ne istiyorsanız onu yapın. Bu gidişle korkarım ki, yakında TÜSİAD’ın kurucularını da Kurtuluş Savaşımızda, Atatürk’ün yanında yer aldıkları için suçlayacaksınız.

Bizler Menemen’de de Kubilay’ın yanında, Derviş Memed denen cani katilin karşısında olduk. Konuşurken lütfen dikkatli olun. Partinizin Diyarbakır İl Başkanlığı’nın “Halk Mahkemesi” kurarak T.C Devleti’nin “Övünç” madalyası verdiği bir kahramanı yargılayıp, gıyabında mahkûm etmesi, bin tane 28 Şubattan beterdir. Önce partinize sahip olun, sonra konuşun”,  derdim…

Ben olsam Başbakan Erdoğan’a;

“Türkiye bir hukuk devletidir. Kimin nerede ve ne konuşacağını, insanların özgürlüklerinin sınırını yasalar belirler, siz değil.

Milletten aldığınız “yönetim gücünü” millete karşı “sopa” olarak kullanamazsınız. Başbakanlık “tehdit” makamı değil, “hizmet” makamıdır…

30 Eylül’de yapacağınız kongrenize onur konuğu olarak “Barzani”yi davet etmişsiniz. Şehit cenazelerinin konvoy olduğu günümüzde PKK denen Narko-Terör örgütünü koruyan-besleyen- barındıran birini davet ettiğiniz için kongrenize TÜSİAD olarak temsilci göndermiyoruz.

Sizi Barzani ile baş başa bırakıyoruz. Demokratik haklarımızı korumaya ve konuşmaya devam edeceğiz”, derdim…

İşin en acı tarafı, Erdoğan TÜSİAD Başkanı’na hakaret ederken yanında TOBB Başkanı ve eski Ankara Sanayi Odası Başkanı uslu çocuklar gibi susuyorlardı…

Bugün susanların yarın tek söz söylemeye hakları olmayacaktır.

Susmayın,  korkmayın konuşun. Biz buradayız…

(Yurt Gazetesi)

Rıfat SERDAROĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1304