İşte Gerçek Adalet, İşte Gerçek Demokrasi!

~ 18.09.2012, İbrahim TÜRKEŞ ~

Demokrasinin mostrası, uygulanan eğitim sistemidir. Türkiye’de demokrasinin “ne mal” olduğunu anlamak için uygulanan eğitim sistemine bakmak yeterlidir. “Kul” mu yetiştiriyoruz, yoksa “özgür birey”ler mi?

İbrahim TÜRKEŞ Felsefeci

Hukukun rezil edildiği, yerlerde süründüğü bir dönemi yaşıyoruz (bu yüzden o kimliğimi bir süreliğine bıraktım). Hukukun kendi mecrasında akan su hemen her dönemde bulandırılmaya çalışılmış, fakat hukuk hiçbir dönemde bugünkü kadar kirlenmemiş, kirletilmemiştir. İntikama dönüşmüş bir adalet! Onun siyasilerin maşası olmayı içine sindirebilmiş kimi mensupları! Yargıçlık sınavı sorularını yandaşa sızdıracak ölçüde kalbi karartan nefsaniyyet ve çalıntı sorularla kürsüye bağdaş kuran sözüm ona hak”, “hukuk”, “hakkaniyet”! Hukukun da, adaletin de, demokrasinin de ufkunu sarmakta, hatta karartmaktadır. Bir ambar buğdayın mostrası bir avuç buğdaydırder, halkımız. Çoğun ne malolduğunun azından çıkarsanabileceğini deyimleyen bu özlü söz, demokrasi için de geçerlidir. Siz demokrasiyi, kafalarınızda önceden var olan, dinsel eğitimle kazanılmış kavramlar çerçevesine sıkıştararak toplumu, devleti ve siyaseti dini hayatbütününde, dinsel kavrayış ve davranış ölçüsü ile yeniden düzenlemeye kalkarsanız, bunun adı ileri demokrasideğil, benim demokrasimolur. Anatole France bir söyleşisinde Mesele büyük şair olmakta değil, gerçekten şair olmaktadırder. Bu yargı, hayatın her alanında olduğu gibi demokrasi için de geçerlidir. Mesele ileri demokratolmakta değil, gerçekten demokrat olmaktadır. Bir yandan İşkenceciler yargılansındeyip öte yandan işkenceciyi Yedirmemdiyeceksiniz, bir yandan kadına pozitif ayrım deyip öte yandan kadına yönelik hasılı kelamlarıyla ünlü birisini Polis Akademisi’nin başına koyacaksınız, bir yandan Hz. Ömerin adaleti deyip öte yandan adaletin cebinden soru çalarak yandaşa dağıtacaksınız (kendi kızım da dahil yargıçlık sınavına hazırlanan gençlere acıyorum). Sizin ifadenizle, sevsinler sizin demokrasinizi, sevsinler sizin adaletinizi!

Asıl tehlike

Ziya Gökalp, Herkesten, yaptığı iş ne olursa olsun, vecidli bir dini zihniyet içinde olmasını isterseniz, bunun ferdi ve içtimai (sosyal)sonuçları, ikiyüzlülük, dini riyakârlık ve istismarcılıktırder. Bu tespit, bugün yaşananların tasviridir. Bir tercihve özel yaşam konusu olan dindarlığın zorunluve kamusalbir statü kılınması yolunda iktidarca atılan adımların nasıl ikiyüzlü kimlikler yarattığı, Sayın Prof. Dr. Binnaz Toprak tarafından 3.9.2012 günlü Cumhuriyet gazetesinde ayrıntılı olarak açıklanmıştır. İktidarın dindarlıkstartı ile birlikte toplumda gözle görülür bir dindar görünmeyarışının başladığı gözlenen bir olgudur. Konu mankeni ne yazık ki devlettir. Artık devlette olsun, yerel yönetimlerde olsun, dini vecibeler kameralar karşısında yerine getirilmekte, siyasi mesajlar patlayan flaşlar altında cami kapılarında verilmekte, devlet erkanının cuma namazları, padişahın Cuma selamlığını aratmamaktadır. Devletten iş bekleyen, atama bekleyen çaresiz vatandaşın önünde davranışlarını devlete göre ayarlamaktan başka seçenek kalmamıştır.

Demokrasi açısından asıl tehlike, dindarlığın zorunlu ve kamusal bir statü kılınması görevinin eğitime verilmiş olmasıdır. Bugün uygulamaya konulan 4+4+4lü eğitim, bu misyonla yüklüdür. Demokrasi kültürünün geniş insani şuur ve vicdanının temellendiren eğitim, laik eğitimdir. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller, laik eğitimin ürünüdür. Karşıtı, kulluk eğitimidir. Kulluk, tabiiyeti ifade eder. 4lü eğitimin temel görevi ise özgür bireyler değil, medrese geleneği içinde şahsiyetsiz çömezler yetiştirmektir. Oysa çocuk, soru tutkunudur. Gün geçmez ki, çevresindekileri soruları ile usandırmasın. Bu yüzden psikiyatriden felsefeye geçmiş ünlü Alman filozofu Karl Jaspers, Çocuk, gerçek bir filozofturder. Şimdi siz, 7, 8, bilemediniz 10 yaşındaki çocuğu devlet okulunda öğretmenin önünen alıp biraz sonra yan sınıfta imamın (doğuda melenin) önüne oturtur, onun soru tutkunu beynini cinlerle, şeytanlarla, hikmetinden sual olunmaz dogmalarla doldurursanız, bunun adı vicdan özgürlüğüdeğil, Hasan Âli Yücelin deyimi ile vicdan istibdadıdır. Çocukta kendi özünün derinliklerinden çıkan, kendi özünün açılması olan sorulara masal yüklü metafiziklerle yanıt vermek, ondaki sebep-sonuç ilişkisini kurma, nedensel düşünme bilincini daha doğmadan boğmak demektir. Oysa Batı demokrasisi, İnanıyorum, o halde varımdan (Augustinus), Düşünüyorum, o halde varıma (Rene Descartes) geçişin sonucudur. Kimse dinin öğrenilmesine, öğretilmesine karşı değildir. Ancak çocukta bilinç ya da temyiz kudreti(ayırt etme yetisi) oluştuktan sonra! Bilinçsiz inanç kör, bilinçsiz dindar yobazya da bağnazdır. Din insanlığın inancı ise felsefe de insanlığın bilincidir. Felsefesiz din olmaz. Peki, felsefe (bilinç) bu eğitim sisteminin neresindedir? Bırakınız bir yerinde olmayı, felsefe, bu eğitim sisteminin müebbed sürgünüdür. Atatürk aydınlanmasının yaşandığı yirmi yıllık bir dönem hariç, felsefe bu sürgünü hep yemiştir. Sorun dinsizlikdeğil, felsefesizliktir.

Tehlikenin başka boyutu

4+4+4’lü eğitimle yaşanması olası bir diğer sorun, kötü paranın iyi parayı kovması örneği, şimdilik seçimlik olanın, ileride gitmemek üzere kalıcıolmasıdır. Ünlü fizikçi ve bilim felsefecisi Niels Bohr, bilim tarihindeki en önemli araştırma programlarından bazılarının, kendisi ile uzlaşmayan eski programlara aşılanarak, peşin karşı koymalardan korunduğunu söyler. Ancak, aşılanan genç program güçlendikçe, önceki(eskisi) ile barış içinde birlikte var olma giderek rekabete dönüşecek, sonuçta aşılanan programın şampiyonları hep birlikte eski programın defterini dürecektir.

Sistemin demokrasi açısından içerdiği bir başka tehlike budur. Şimdilik seçimlikadı altında programa aşılanan Kuran”, “Peygamberin hayatıve ileride ilave edileceği söylenen (zikir) gibi dinsel programlar, gerek iktidarın baskısı, gerek mahalle baskısı ile güçlendikçe eski programla birlikte yaşama giderek rekabete dönüşecek, sonuçta seçimlikolan bu programlar öncekini kovarak kalıcıhale gelecektir. Esasen, Bütün okulları imam hatipleştirme fırsatı yakaladıkitirafının gerisindeki siyasi realitebudur.

Sonuç

Demokrasinin mostrası, uygulanan eğitim sistemidir. Türkiyede demokrasinin ne malolduğunu anlamak için uygulanan eğitim sistemine bakmak yeterlidir. Kulmu yetiştiriyoruz, yoksa özgür bireyler mi? 4lü eğitim sistemi ile yapılmak istenen, çocuktaki sorgulama bilincine mümkün olan en erken yaşlarda müdahale ederek çocuğu soru soran bir filozofkonumundan çıkarıp itaat eden kulkılmaktır. Kulluk eğitimi ve demokrasisi hepimize hayırlı olsun!

İbrahim TÜRKEŞ
Felsefeci

(Cumhuriyet)

İbrahim TÜRKEŞ | Tüm Yazıları
Hits: 1772