Yoksa çete reisi ben miyim?

~ 11.09.2012, Nihat BEHRAM ~

Anlayabilmiş değilim: gün yok ki, bir genç, evine Deniz Gezmiş resmi astığı, Denizli, Mahirli , İbolu pankart taşıdığı, çantasından benzeri fotoğraflar çıktığı için gazaltına ve gözaltına alınmamış ve hakkında, “terör örgütü elebaşlarına sempati” suçlamasıyla onlarca yıllık dava açılmamış olsun! Bu ne biçim ‘açmaz içinde açmaz’ hukuk, ne biçim ‘çorbaya dönmüş’ adalet anlayışı; bu ne biçim ‘çifte standart’ yasa uygulaması? Gidiş nereye? Yapılan neyin hesabı?


Bu ülkenin Başbakan’ı, bu insanların adını anıp ağlamadı mı? Kültür Bakanı, üstelik de “arkadaşımdı” türünden “parsa” hesabıyla Deniz’i anmadı mı? Gidip “işkence müzesi” diye açılan Ulucanlar’da Deniz’in asıldığı darağacıyla poz vermedi mi? Cumhurbaşkanı aynı “müzeye” gidip, “Burası hukuk ve adaletin olmadığı bir dönemin zulümhanesi!” demedi mi? Kendisinin de, işkenceci zalimlerin terfi ettirildiği bir dönemin Cumhurbaşkanı olduğunu bir an için unutsa da! Hadi bunları geçtik. Bu ülkenin ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu, Denizlerin mezarını ziyaret edip karanfil bırakmadı mı? Deniz’in fikirlerine duyduğu saygıyı dillendirmedi mi? Deniz adına parklar açılmadı mı? Filmler, TV programları yapılmadı mı? Yapılmıyor mu?


Hadi bunları da geçtim.
1976’ da yazdığım “Darağacında Üç Fidan” o dönem yasaklandı, 22 yıl yasak kaldı, yıllarca yargılandım, sonunda mahkemelerde aklandı. Serbest kaldığı ay 22 basım yaptı, 15 yıldır sürekli basılır,  milyonla insana ulaştı. Deniz’e, Mahir’e, Yusuf’a, Hüseyin’e, Ulaş’a, İbo’ya övgü mü? Daniskası var bu kitapta. Hadi bunu da geçtim.  İşte ben, işte kalbim! Onlara övgünün onur ve gurur kuyusuyum. Gencecik insanlara “Deniz’i övdü!” suçlamasıyla dava açan savcılara açık davetimdir: Buyurun!


Başbakan’ın kürsüde “Onlara yazık oldu!” diye ağlamasına “ileri demokrasi” duygusu diyorlar, bir genç, Deniz posteri taşıyınca “İleri gittin!” oluyor! Belli ki hesap şu: “oyun” olacak ama “oyun bozan” olmayacak! Böyle bir olay, halkı  hukukun ‘H’sinden haberdar bir başka ülkede geçse, o savcı o makamda bir dakika oturamaz, hukuk fakültesine geri yollanır!


Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın  “terör örgütü üyeliği”ne kanıt olarak dosyaya koyduklarına bak: Orak çekiçli kolye, Deniz Gezmiş resmi! Bende daniskası var. Yasak falan da değil. “Terör örgütü kurucularını övücü ve yüceltici” propaganda 8 yıl hapis, tutuklu genç 4 kere övmüş, etti mi sana 24 yıl! Propaganda suçunu 12 kez tekrarladığı saptanan Halil Top adlı gence istenen 80 yıl! Hale bak! Özel Yetkili Ankara Başsavcılığı “12 Eylül darbecileri yargılansın!” eyleminde “Deniz’in Mahir’in resimleri ve ‘Kurtuluşa kadar savaş!’ pankartı taşıyan gençlere 255 yıl istemiyle dava açmış! En enteresan ayrıntı da, davayı açan savcının, aynı zamanda “12 Eylül Darbesi ve Evren ile Şahinkaya’nın yargılanma davası”nı açan savcı olması! 12 Eylül’den bile daha geri bir zihniyet 12 Eylül’ü yargılayacak! Hükümet bunun neresinde? Gel de bul!


Deniz asıldığında ve Ulaş, Mahir, İbo zalimce katledildiğinde sevinenler, o sevinçlerini ailelerine utanç mirası olarak bıraktılar. Onların acısını kuşananlarsa bu ülkenin en onurlu insanlarıdır. Ben o gençlerle onur duyuyorum. Denizleri övmeyi suç sayan savcı beylere, açık davetimdir: buyurun, biraz da buradan yakın, o övgünün kuyusu yüreğimden!

______________________________________
Deniz Gezmiş:
“Biz şahsi hiçbir çıkar gözetmeden, halkımızın bağımsızlığı ve mutluluğu için savaştık!”

(Yurt Gazetesi)

Nihat BEHRAM | Tüm Yazıları
Hits: 1979