Vahim gelişmelere Rağmen AKP'ye Destek sürüyor

~ 10.09.2012, Semih İDİZ ~

Türkiye’de vatandaşı travmadan travmaya sürükleyen vahim gelişmeler yaşanıyor. Memlekette bir şeylerin iyi gitmediği kesin. Bu gelişmeler karşısında insanların duyduğu endişe de artıyor. Bu gelişmelerin tek “müsebbibi” elbette ki hükümet de değil. Sonuçta Türkiye’nin çok eskilere dayanan kemikleşmiş sorunları var.
Ancak, seçildiğinde “statükoyu savunmak için gelmediğini” iddia eden AKP’nin, güçlü halk desteğine rağmen, vahim gelişmeler karşısında cesur kararlar alıp yeni çözümler üretemediği, aksine “statükocu” politikalara güvendiği de ortada.
Hükümetin, BDP’yi siyaset dışına itmeye çalışması sadece bir örnektir. Oysa, demokratik yollardan seçilmiş olan BDP’ye karşı bu şekilde gidilmesinin Türkiye’yi yeni açmazlara sürükleyeceği aşikar. AKP’nin de, “Cumhuriyetin altını oymakla” suçlanarak, geçmişte aynı muameleye maruz kalmış olması ise ayrıca sırıtıyor.
Buna rağmen, HaberTürk-Konsensüs grubunun son kamuoyu yoklamasının da gösterdiği gibi, seçimler yarın yapılacak olsa oyların ağırlıklı bölümü yine AKP’ye gidecek. Özetle, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, demokratik çoğunluk hâl AKP diyor.

Karpat’ın tespitleri
Ülkemizin toplumsal ve siyasi dinamiklerini en iyi anlatan önemli tarihçi ve sosyologlarımızdan Kemal Karpat’ın çalışmalarını bilenler bunun nedenlerini anlayacak durumdadırlar. Karpat çalışmalarında, muhafazakar ve dindar çoğunluğa geçmişte “üstünlükçü” bir açıdan bakmış olanlara Türkiye’de duyulan tepkinin ne denli derin olduğunu gösteriyor.
Orhan Pamuk’un, Türk burjuvazisinin halka bakışını Güney Afrikalı beyazların siyahlara bakışına benzeten sözlerine de bu çerçevede bakmak mümkün. Nitekim Karpat da aynı şeyi somut verilerle ve bilimsel bir metodoloji ile ortaya koyuyor.
Sonuçta, Türkiye’nin sürüklendiği tehlikeli mecralara rağmen, insanlar AKP konusunda, “kötü olsalar da bizdenler” düşüncesiyle hareket ediyorlar. Günlük yaşamımızda bile, Erdoğan’a bilinçli bir seçmen gözüyle değil, hayranlık duyan bir müridin gözüyle bakanlara çok rastlıyoruz.
Bu durumda bilinçli ve eleştirel bir demokratik kültürün gelişmesi elbette ki daha da zorlaşıyor. Bu arada, Avrupa’daki muadillerine oranla, sosyal ve kültürel açıdan “yarı pişmiş” olan “üstünlükçü” burjuvazimizin de zaten, Avrupai görüntüsüne rağmen, hiç bir zaman gerçek anlamda demokrat olamadığı ortada.

Yeni bir Türkiye
Bu kesim de “cahil ve yobaz halka” karşı, aynen Mısır’daki “Mübarek burjuvazisi” gibi, hep devletin ve askerin gücüne güvendi. Ancak, kimilerine göre iyi, kimilerine göre kötü de olsa, o defter kapanıyor artık ve ortaya yeni bir Türkiye’ye çıkıyor.
Buna rağmen, AKP’ye hala büyük hayranlığın duyulduğu mevcut ortamdan, demokrat olma iddiasını kararlılıkla sürdüren Başbakan Erdoğan’ı ve kurmaylarını memnun etmeyecek bir sonuç da çıkarılabilir.
Yaşananlara bakıp, AKP’ye verilen bu desteğin, Türkiye’yi ileri götürmesi için değil, muhafazakarlık ve dindarlık adına geri götürmesi için verildiğine dair bir yorumda bulunmak da mümkün.
Sonuçta, gerçekten itici olan tüm “üstünlükçü” tavırlara rağmen, Cumhuriyetimizin köklü reformlarla çağdaşlık adına sağladığı önemli kazanımları göz ardı etmek mümkün değil. Fakat bu kazanımların, gönüllerde yatan “dindar nesiller” adına, üstelik de “ileri demokrasi” kisvesi altında, nasıl sulandırıldığını görüyoruz.

Zor yoldan öğrenmek
Oysa demokratik yollarla bu kadar gücü elinde toplamış bir hükümet olarak AKP, çağdaş ve gerçekten Batılı anlamda demokratik olan bir Türkiye adına önemli adımlar atıp tarihe geçebilirdi. Bunu yapamadığına göre, demek ki mayasında yok.
Buna rağmen bu kadar desteğe sahip olabiliyorsa, vahim gelişmeler karşısında çözüm üretememesine istediğimiz kadar kızalım, demokratik açıdan diyeceğimiz bir şey olamaz.
Sadece Türkiye has bir durum değil tabii ama ne hikmetse bazı toplumların yaşanmış olaylardan ders çıkarmayıp illa da zor yoldan öğrenmeye karşı bir zafiyetleri oluyor.
 

(Milliyet)

Semih İDİZ | Tüm Yazıları
Hits: 1166