Malta'dan Silivri'ye, Vatan

~ 09.09.2012, Mine KIRIKKANAT ~

“14 Şubat 2011 günü Odatv ekibi Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Ayhan Bozkurtun ev ve işyerleri aranırken; ben Ankarada bir sahaf dükkânını yerleştirmekle meşguldüm. Başkentin iyi gazetecilerinden Ahmet Erhan Çelik de bertaraf olanlardandı. Yılların gazetecisi artık sahaftı. Dükkânını yeni bir yere taşımıştı, ben de yardım ediyordum. Elime Ziya Gökalpin Limni ve Malta Mektuplarıisimli 1965 basımı kitabı geçti. Okumak üzere bir kenara ayırdım. Molalarda ara sıra göz atıyordum. Silivri ve Hasdaldakilerin haletiruhiyesini anlayabilir, anlatabilir miyim diye. O gözle okuyordum.

İlk sürgün yeri Limniden yazdığı mektupları bile bitirememiştim daha... 3 Martta geldiler. 7 Mart akşamı Silivrideydim.

Kitap sahafta, masanın üstünde kalmıştı. Ancak 1 Nisan 2011de yeniden buluştuk. Malta-Silivri hikâyesi işte böyle başladı, böyle oluştu.

Bu benim hikâyem değil, hepimizin. Sadece bugünümüzün değil, dünümüzün ve yarınımızın da hikâyesi. Çünkü sadece yazıyı, farklı görüşü, kitabı değil; vatan-millet sevdasını ve adaleti de bir kez daha ve sonsuza kadar mahkûm etmek istiyorlar.

***

Önce şehir büyüklüğünde cezaevleri, adliye sarayları inşa edildi.

Sonra kanunlar, hukukun üzerine çıkarıldı, usul-esas terk edildi.

Sonra gazete manşetleri, bilgisayar oyunlarıyla kâğıttan teröristler imal edildi.

Sonra o teröristleryakalanıp özel mahkemelere emanet edildi.

Sonrası; Aranan deliller henüz bulunamadığından, tutukluluğun devamına...denildi.

21. yüzyıl Türkiyesinde, 90 yıl öncesine dönüldü. Asıl hikâye de bu. Çünkü hiçbir şey tesadüf ve yaşanan tekerrür de boşuna değil!

Silivriyi kimi toplama kampına benzetti, kimi Maltaya, kimi Bekirağa Bölüğüne. Hepsi var burada.

90 yıl önce, Malta sürgünü 143 aydın, siyasetçi ve asker, yaklaşık iki yıl neyle suçlandığını bilmeden yatmıştı; haklarında iddianame dahi hazırlanamadı. Yurda dönmelerinden bir yıl sonra, bu kez onları oraya süren/sürdürten egemenler, ülkeyi gizlice terk ederken, zorunlu ikametlerinin ilk durağının Malta olacağını bilmiyorlardı bile!

***

Resmi adı İstanbul Muhafızlığı Dairesi, kod adı Bekirağa Bölüğü hizmet verirken, donanımlı misafirlerisayesinde siyasal bilgiler fakültesine benzemiş. Özellikle Milli Mücadele döneminde. Aydınından askerine, herkes geçmiş oradan. Ama Mustafa Kemal Paşa silah arkadaşlarını yalnız bırakmamış, onları ziyaret etmiş. Kazım Karabekir de... Ve gün gelmiş, yüzlerce aydını, askeri siyasi baskıylatutuklayan mahkemenin başkanı Nemrut Mustafa, Bekirağa Bölüğüne konulmuş! Bekirağa Bölüğü sonra morg, ardından da gerçekten siyasal bilgiler fakültesi, olmuş.

Ya Silivri? Şimdiden morg vazifesi görüyor; ama betondan, demirden bir morg. Morg kadar da soğuk! Ve herkes, bir işe yaramadığını, yaramayacağını bile bile hukuk çalışıyor.

Gün gelecek Silivri, Türkiye, hatta Ortadoğu ve Balkanların en büyük hukuk fakültesi olacak. Dünyanın en donanımlı, en saygın hukukçuları buradan çıkacak. Çocuklarımız ısınacak ve bir daha hiç ama hiç üşümeyecekler.

Resmi adı Silivri Ceza İnfaz Kurumu. Kod adı? İpuçları benden, adını siz koyun.”(*)

MÜYESSER YILDIZ

Alıntı: Vatan Yahut Silivri(Kırmızı Kedi Yayınevi, 2012)

***

Silivri sanığı ve yaşadığımız tarihin tanığı gazeteci Müyesser Yıldızın 90 yıl arayla aynı çöküş yörüngesine giren Türkiyenin karşılaştırmalı ihanet ve kahramanlık tarihine ışık tutan incelemesi Vatan Yahut Silivri”, bu ülkeyi seven herkesin okuması gereken bir ders kitabı niteliğinde.

Gömüldüğümüz karanlığı, ancak aydınlanarak yırtabiliriz. Yanlışları öğrenirsek, doğruyu kurabiliriz. Zehrin ne olduğunu bilirsek panzehiri bulabiliriz.

İşe bakın ki Vatan Yahut Silivribenim 30 Mart 2011 tarihli Cumhuriyette yayımlanan, Tuncay Özkanın Zorbalığın Pençesindeadını verdiği Silivri günlüğünü tanıtmak için yazdığım yazının başlığı!

Sevgili Müyesserin, yazıma koyduğum başlığı bir yıl sonra yine Silivriyi anlatan bir kitaba vermiş olması, kuşkusuz raslantı değil! Ortak çilenin bilinçaltı çağrışımı, bir yüzyıldır vatanla özdeş, hapislere, sürgünlere eş...

‘G’ NOKTASI

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, Türkiyenin yeri doldurulamayan değeri Uğur Mumcunun ülkülerini ve yapıtlarını geleceğe taşımak, onun gazetecilik ölçülerini benimseyen gençler yetiştirmek için çalışan bir kültür ve eğitim kurumu.

Uğur Mumcuyu seven ve unutmayanların ona verebilecekleri en güzel armağan, adını taşıyan vakfı yaşatmak. İsterseniz, yılda 100 TL karşılığında UM:AGın kitap yayınlarına abone olabilirsiniz. İsterseniz, vakfa bağışta da bulunabilirsiniz.

Bilgi için: www.umag.org.tr

 

Türkü yine o türkü, sazlarda

tel değişti.

Yumruk yine o yumruk,

bir varsa el değişti.

NEYZEN TEVFİK

(Cumhuriyet)

Mine KIRIKKANAT | Tüm Yazıları
Hits: 2462